Anlatmak, Anlamak Hatta Anlaşılmak Birdir…

Kendi ruhunun derinliklerini ölçebilmek için, bir başka ruhun derinliklerine inmek, orada dinlenmek gerekir…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kendi ruhunun derinliklerini ölçebilmek için, bir başka ruhun derinliklerine inmek, orada dinlenmek gerekir…

Lisanınca anlatmak, anlatılanı hakkıyla dinlemek bu yüzden önemlidir.

“Olmak” isteyen her kişinin boynunda; anlamak ve anlaşılmak vebaldir.

Kısa kesmek sığ suların sakinlerine kalsın. Derinlere talip olanların ilk işi uzun uzun anlatmaktır. Uzun uzun anlatılanları gözlerini kaçırmadan dinlemektir. Anlatmakta dinlemekte bizdendir. Anlamakta anlaşılmakta talip olurken verdiğimiz sözlerdendir.

Anlatmak, yaşananlardan bahsetmek değil, onları yaşarken hissedilenleri resmetmektir. Karıştırılmamış renkleri karıştırmak, aşina olunan tonlara ulaşabilmektir. Aşina olduğundan habersiz tonları keşfedebilmektir. Zamansız manzaralarda, zamansız zannedilen gözyaşları ruhun bu aşinalığındandır.

Anlamak, taze acıları eski şarkıların hicranıyla yeni baştan bestelemektir. O besteleri dinlerken eski acılara bile taze gözyaşları dökmektir; bu defa pişmanlıkla değil boyun bükmüş bir kabullenişle…

Hâl lisanıyla anlatmak, aklın labirentlerini açmaktan çekinmemektir. Aklın; sahibinden başka bir ayak sesinden ürkmemesidir.

Aklın; bir başka akıla ” biz sendeniz, sen de bizdensin” diyebilmesidir. Anlatmak, en başta; anlaşılmayı istemektir.

Farklı zannedilen acıların ortaklığını ifade edebilmek, ancak bu ortaklıkta herkesin imzasının farklı olduğunu birlikte görebilmektir. Her parmağın izi başkadır. Sırf bu sebeple, aynı acıya dokunan herkeste kalan iz farklıdır.

Acılar, parmak izleri kadar farklı, parmak izleri kadar birbirine yabancıdır.

Anlamak, parmak izlerini eşleştirmeye çalışmak değil, bir başkasının parmak “İZLERİNİ” sürebilmektir.

Derinlere inmek, “cam” değil, hayal kırıklıklarına basmaktır. O kırıkları yapıştırmak için değil, öpüp vedalaşmak için ayakaltından toplamaktır.

“Olsaydı ne güzel olurdu” diyen akılla, “Mevlâ neylerse güzel eyler” diyen kalbin birkaç damla gözyaşı ile el sıkışması, helâlleşmesidir; anlamak…

Anlamak, anlatmak ve hatta anlaşılmak kâmil gönüllerde ; birdir. Anlayan da, anlatan da, anlaşılan da, ört bas ettiği kederlerin tozunu üflemiş, emin duvarlara asmıştır.

“Asmak” artık intikam alınan kindar bir eylem değil, iâde-i itibar içeren kadim bir saygı gösteriştir.

Aynı “can kırıklarının” aynı ayakları bir kez daha kanatmaması için yolları temizlemektir.

…..

Kendi ruhunun derinlerini ölçmek isteyen birinin, bir başka ruhun derinliklerine adım atması gerekmektedir…

Anlatmak, Anlamak Hatta Anlaşılmak Birdir…
Bizi Takip Edin