Arayanlar..!

— 'Her arayan bulamaz ama, bulanlar hep arayanlardır..'

Ne sevdiğim bir sözdür! Her okuduğumda başka bir anlam kazanır, bir başka şey düşündürür bana.

Aramaya çıkmak zordur! Hiç sahip olmadığın bir şeyi aramaya…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

— ‘Her arayan bulamaz ama, bulanlar hep arayanlardır..’

Ne sevdiğim bir sözdür! Her okuduğumda başka bir anlam kazanır, bir başka şey düşündürür bana.

Aramaya çıkmak zordur! Hiç sahip olmadığın bir şeyi aramaya çıkabilmek çok zordur. Çünkü insan hiç sahip olmadığı bir şeyin eksikliğini kolay kolay hissedemez. Buna rağmen aramaya çıktıysa ve olurda siz bir yerde rastlarsanız ona, önünü iliklemesi gereken sizsinizdir! Oysa ki o, size eğilerek selam verecektir… Bu, onun yol bildiğindendir…

Derindir insan ruhu, sanıldığından çok daha derin! O derinliği orada bırakıp, o suyun yüzeyinde de geçip gidebilir bir ömür, bu yolu seçen çoktur. Birazı ise daha cesurdur, dibe dalmak ister. Zaten insan ruhu öyle bir kuyudur ki, dibini buldum diyen henüz çıkmamıştır!

En-el Hakk‘ diyen Hallac-ı Mansur, ‘Yandım‘ diyen Mevlâna, ‘başım yoluna kurbandır‘ diyen Şems, bir selam uğruna çöllere düşen Veysel Karâni…. Ve daha niceleri… Aramışlardı bir ömür. Ve elbette sona ulaşamamış ama yolda pek çok şey bulmuşlardı. 

Zaten son denilen ne idi ki ???

Bugün gündelik yaşamın koşuşturmasında , bırakın kendi derinliğimize dalmayı, birbirimizin gözlerindeki ifadelere bile kör olmuş bizler…

En yakınımızın bile haline hemhâl olmaktan imtina eden bizler…

Ne uğruna olduğunu bilmediğimiz bir savaşın içinde, kimin safında ve kimin adına savaştığını bile bilmeyen bizler…

Gerçekten ihtiyacımız olmayan şeyleri ihtiyaç zannetmelerimiz…

O ihtiyaçları karşılayabilmek için bitmek bilmeyen didinmelerimiz…

Elde ettiğimizde bir yenisi… Yetinmeyişlerimiz…

Giderilse bile mutlu etmeyebin eksiklerimiz…

Bu koşuşturma ile yitip giden günlerimiz, ömürlerimiz…

Kışlıklara, yazlıklara ve dahi nice mekânlara sığmayan bedenlerimiz…

…..

Oysa ki, 

Bir savaş uğruna gelmemiştik dünyaya!

Olmak‘tı maksadımız!

Olmak ve geldiğimiz gibi geri dönmek! 

Okumak gerekti; önce ruhunu sonra cümle kuytuyu…

Dinlemek gerekti; söylenenleri ve asla söylenmeyecek olanları…

Duymak gerekti; alem işiten kulaklara ne fısıldamaktaydı…

….

Hani biz, onlarca metrekareye sığamamıştık! Oysa ki ‘arayanlar‘ dört odacıktan ibaret küçücük bir kalbe koskoca alemi, cümle alemin sırrını sığdırmış ve bir ömür orada saklamışlardı!

Demek ki çoğalmak, büyümek değildi mesele! Azalmak hatta belki küçülmekti! Dışarıya açıldıkça değil, içine döndükçe genişliyordu belki de insan! 

….

Şimdi biz… Alem bize yabancı, bizler aleme yabancı! 

Ne muhacir olabildik ne Ensar!

Ne yola çıkanız ne de yolcuyu karşılayan!

Öyle kalabalık ama öyle yalnız!

Öyle meşgul ama öylesine amaçsız!

Bir ömrü iteleyip gitmekteyiz…

….

Oysa ki,

Okumak gerekti,

Dinle ek gerekti,

Duymak gerekti…

Görünenlere sırt çevirip görünmeyenleri aramak gerekti…

Dışarıda yol zaten çoktu, oysa gönlünün dört odasından hiç değilse birine, bir yol bulmak gerekti.

Ve tüm bunlar,

İnce bir derinlik ve  ‘tamah‘ nedir bilmemekten gelen bir ‘Eyvallah‘ isterdi…

Arayanlar..!
Bizi Takip Edin