Bakış Açısı

Yeni yönetim sistemine geçişi sağlayacak olması bakımından Türk siyasi tarihinin en önemli seçimi sayılan 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini tamamladık. Dar bir seçim takvimi içerisinde liderler, parti teşkilatları yoğun…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yeni yönetim sistemine geçişi sağlayacak olması bakımından Türk siyasi tarihinin en önemli seçimi sayılan 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini tamamladık. Dar bir seçim takvimi içerisinde liderler, parti teşkilatları yoğun seçim propagandası yürütürken, Türkiye genelinde ki seçim atmosferi oldukça hareketli, bereketli ve bir iki tatsız hadise dışında olaysız geçti denilebilir. Dünyada benzeri olmayan yaklaşık %90’lık bir katılım oranıyla; son derece demokratik, özgür, katılımcı, adil ve çeşitli olması bakımından aslında eleştirilere çok da açık olmayan, benim açımdan olumlu bir sonuçla atlattık. Seçimlerin üzerinden yaklaşık 6 gün geçti. Siyasetçiler, gazeteciler, iş dünyası, akademisyenler herkes kendi bakış açısıyla seçim sonuçlarını yorumlarken, aslında seçimin kazananlarını ve kaybedenlerini belirlemek biraz algıyla, biraz da nerden baktığımızla ilintili.  

Seçimin ana kazananı tabi ki AK Parti ve cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğanla birlikte ülkemiz, milletimiz ve dünya coğrafyasıdır. 16 yıllık güven ve istikrarın devamı için millet, %52,6’lık oy oranıyla Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan’ı, %42,6’lık oy oranıyla AK Parti’yi seçimlerden başarıyla çıkarmıştır. Ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Muhalefet cephesinde, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimden 2 gün sonra yaptığı açıklamalar adeta olay yarattı denilebilir. Seçimin asıl kaybedeninin,  AK Parti olduğunu söyleyerek görmek istediği sonucu evirip çevirip kendince bir kılıfa soktu ve yorumladı.  Milletvekili seçiminde Türkiye genelinde %42,6 oy oranıyla 1.parti çıkan AK Parti’yi, 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde aldığı %49,30 ‘luk oy oranıyla kıyaslayarak aradaki %7’lik farkı kayıp olarak değerlendirmeyi tercih etti. Acaba, Kılıçdaroğlu CHP’nin bu seçimde aldığı %22,6 ile 2015’te ki  %25,31 oy oranları arasındaki %3’lük değişim için nasıl bir değerlendirme yapıyor kendince merak ediyorum. Parti genel başkanlığından bu yana girdiği 4 seçimde en düşük oyu aldığı ortadayken, partinin başarısızlığından ziyade cumhurbaşkanı adayları İnce’nin düşük bir oy aldığına ve başarısız olduğuna dikkatleri çekmeyi tercih etti. Basın toplantısında parti içindeki koltuk sevdalılarına gönderme yaparken, kendi koltuk sevdasını tam anlamıyla ilan etmiş olduğunun farkına varamamış(!) olması da ayrı bir durum.  

Aslında, bu seçimin diğer kazananlarından biri CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’dir. Muharrem ince köhne kadrolarla, hiç bir şey üretemeyen, ortaya bir vizyon koyamayan ve kaybetmeye alışmış olan CHP’ye ciddi bir ivme kazandırmış ve heyecan yaratmıştır. Her ne kadar yürüttüğü negatif seçim kampanyalarıyla kendi önünü kesmiş olsa da; sıcak, samimi tavrıyla gönüllere girmeyi başarmıştır. Bundan sonrası için CHP’nin İnce ile ilgili nasıl bir aksiyon alacağı parti açısından önemlidir. Başarısız seçim sonuçlarıyla birlikte Kılıçdaroğlu’nun parti içinde yükselen kurultay, istifa ve değişim seslerine kulak tıkaması, İnce’nin açıklamalarıyla ters düşmeye ramak kala ilişkileri toparlamaya çalışması muhalefette kazanları çoktan kaynatırken, birçok il ve ilçelerden peş peşe istifalar gelmeye başladı bile.

Seçimlerin bir diğer kazananı İyi Parti’dir. İyi Parti yaklaşık 8 aylık süreç içerisinde parti, kadro ve teşkilatların kuruluş aşamalarını tamamlamış, aktif seçim çalışmaları yürüterek ilk seçimine girmiş, millet ittifakı sayesinde %10 seçim barajını aşmış ve 43 milletvekili çıkararak meclise girmeyi başarmıştır. Parti ve lideri aslında daha yüksek oy oranlarını alabilirdi ancak yıkım siyaseti üzerinden negatif bir seçim kampanyası yürütmeyi tercih etmesi yaptığı hatalarından biriydi. Seçim sonrası yaptığı ilk açıklamada;  100 yıllık CHP’nin %22’lik, 50 yıllık MHP’nin %11’lik oy oranlarını kendi oy oranıyla kıyaslayarak, partisini başarılı ilan etmiş olması, her ne kadar yürüttükleri seçim kampanyasını beğenmesem de Akşener’in bu değerlendirmesine katılmamam imkansız.

Mevcut durumda yerel seçimlere 9 aylık bir zaman var. Akşener örneğinde olduğu gibi İnce’nin de muhtemel bir çıkış yaparak cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinde oluşturduğu seçmen kitlesinin rüzgarıyla kendi partisini kurması ve seçimlere hazırlanması söz konusu olabilir mi, olabilir. Şimdiden, illere teşekkür turlarına çıkacak olması aslında sahanın sıcak atmosferini korumayı ve seçilmemiş olsam da işim bitmedi sizlerleyim imajını vermeyi planladığı ortada.

Dünya liderleri ve dünya basını da seçimleri çok yakından takip etti kuşkusuz. Sonuçların, doğrudan ve dolaylı olarak ikili ilişkileri etkileyecek olması yönünde büyük önemi var. Uluslararası basın attığı manşetlerle memnuniyetlerini ve memnuniyetsizliklerini çok net ortaya koydu. İngiliz basınının attığı dikkatimi çeken manşetlerden ikisini paylaşmak istiyorum. Rahatsızlığın boyutuna bir bakın.

“15 yıllık iktidar Erdoğan’ın padişah kaprislerini besledi. Medya muhalefeti görmezden geldi. Küçük farkla gelen zafer cumhurbaşkanının kulağını çekmiş olabilir ama bu onun yönetim tarzını etkilemeyecek.’ , Daily Telegraph.

‘Tartışmalı seçim zaferi Erdoğan’a devletin bağımsız kalan son aygıtlarının da neredeyse tam kontrolünü verdi. Erdoğan’ın otoritesinin artmasından birçokları endişeli. Türkiye son iki yılda sık sık 1930’lar Almanya’sını andırıyor.’ , The Times.

gonca.peker@yahoo.com

 

Bakış Açısı
Bizi Takip Edin