Tapu dedik İmar dedik Tek tek olmaya başladı.
Beykoz’da büyük şirketlerin ofisleri her geçen gün artıyor.
Yücel Abi sakına satmayın diye bağırırken isyan çıkarıp iftar sofralarını basanlar. Evet onlar bırak sahip olmayı, telaffuz bile edemedikleri milyon dolarları ceplerine indirdiler. Tabiri caizse zengin oldular.
Ne zenginimi? Para zengini
Kaybedilenler? Tabii ki parayla alınamayanlar.
Evet Beykoz’a kurt girdi.
Kavacık, Karlıtepe, Soguksu’da başladı, her gecen gün artıyor.
Beykoz değişiyor.
Beykoz gelişiyor.
Büyük paralar dönüyor.
Tabii ki yapılan yatırımlarda büyük paralara satılacak ve o büyük paraya satan bile bohçasını alıp gidecek buralardan.
Arkasında büyük anılarını komsularını, ölülerini, dirilerini bırakacak ve bırakmak zorunda kalacak.
Beykoz’da kalanlar da olacak yaşamak için. İşte sıkıntı orada
Beykoz da yaşamak çok zor olacak.
Tabii gelenlere göre zor değil, kalanlara göre zor.
Kolay olsa ne olur. Komsu yok, Arkadaş yok, Dost yok
Yenileri mi olur dersin, o kadar zaten yaşam yok.
Yıllar çabuk geçiyor. Bizler böyle düşünsekte kurt girdi bir kere.
Boğazın incisi üstünde iki gerdan Fatih ve Yavuz Sultan köprüleri.
İstanbul’un hiç bir yerinde olmayan Beykoz’a ait manevi güzellikler.
Kalan günlerde içinize sindire sindire bu güzellikleri yasayın.
Yarın misafir olarak iç çekerek seyretme olasılığımız büyük.
Yani kısacası bir söz var ya; Kendin ettin, kendin buldun diye. O yüzden kendi eden ağlamaz dense de ağlıyor insan.
Beykoz’da kalmak kolayda, Beykoz’da yasamak zor olacak.
Kalın sağlıcakla