İstanbul Boğazı'nda nadir görülen bir olay: Orkoz

Lodos sert esti… Vapur seferleri iptal edildi. Bu durum çok basit bir neden sonuç gibi görünse de asıl sebep, Boğaz'ın olağanüstü coğrafi yapısı…

Bu haftasonu İstanbul Boğaz'ının gerçekten nadir manzaralarından birine…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Lodos sert esti… Vapur seferleri iptal edildi. Bu durum çok basit bir neden sonuç gibi görünse de asıl sebep, Boğaz’ın olağanüstü coğrafi yapısı…

Bu haftasonu İstanbul Boğaz’ının gerçekten nadir manzaralarından birine tanıklık ettik. Neredeyse yıl 365 gün Kuzey’den Güney’e akan Boğaz, saatte 70-80 km hızla esen lodos nedeniyle tersine döndü ve yılda ancak birkaç kez görülen “orkoz” meydana geldi. Yanlış okumadınız. Orfoz balığı değil, orkoz. “O ne ki?” derseniz, bu haftasonu size biraz Boğaz’ı anlatalım:
 
1982 tarihli İstanbul Liman Tüzüğü’ne göre İstanbul Boğazı’nın kuzey sınırı Anadolu Feneri’ni Rumeli Feneri’yle birleştiren hatta başlayıp, güney sınırı Ahırkapı Feneri’ni Kadıköy İnciburnu Feneri’yle birleştiren hatta biter. Ve Boğaz’ın bu Kuzey’deki başlangıç noktası Güney’deki bitiş noktasından 40 santim yüksek konumdadır.
 
Oluşumu 4’üncü Jeolojik Zaman’a dayanan Boğaz’ın bu yapısı Karadeniz’den Marmara Denizi’ne doğru sürekli bir “yüzey akıntısı”na neden olur. Karadeniz üzerinden gelen rüzgarlar ne kadar kuvvetli olursa yüzey akıntısı da o kadar hızlanır. Normalde 3-4 knot olan akıntı hızı, rüzgârla beslendiğinde 7 knota kadar yükselir ve İstanbul Boğaz’ı deniz olmaktan çıkıp bir nehre dönüşür. Kuzey’deki Tuna, Dinyeper, Don akarsuları ve daha onlarca küçük kaynaktan gelen yılda 660 milyar metreküp Karadeniz suyu kendini Marmara’ya oradan da Ege’ye bırakır.
 
Fakat Boğaz akıntıları sadece yüzey şekilleriyle açıklanamaz, İstanbul Boğazı’ndan bahsediyorsak suyun özelliğini de hesaba katmak gerekir. Çünkü Marmara Denizi’nin suyu Karadeniz’in suyundan neredeyse iki kat daha tuzludur. Bu nedenle Marmara suyunun özgül ağırlığı Karadeniz ve Boğaz sularından daha fazladır. İşte aradaki bu fark iki su kütlesini bağlayan Boğaz’da “dip akıntılar” meydana getirir.
 
İstanbul Boğazı’nın her daim kıpır kıpır olmasının esbab-ı mucibesi bununla da bitmez: 29.9 kilometre uzunluğundaki su yolunun karşılıklı iki kıyısında pek çok burun ve koy vardır. Ana akıntının yolu üstünde bulunan bu koy ve burunların kıvrımlarına giren su kimi zamanlar ters yöne dönüp, “anafor”lar oluşturur. Sonra da o anaforlar döndükleri yerden yüzey akıntısına karışırlar ve tam o karışma noktalarında da “girdap”lar meydana gelir.
 
Denizcilerin “ayna” dedikleri bu su oyunlarının büyüklüğü ve şiddeti, yüzeydeki ana akıntının günlük şiddetiyle doğru orantılıdır. Ana akıntı arttı mı, anafor ve girdaplar da artar. Hele esen rüzgâr kıble ya da lodos olursa anafor akıntısının eni 1 “gomina”yı (185.2 metre) bulur.
 
Lodos ters akıntıları sever

Güneyden esen rüzgârların çok kuvvetli olduğu zamanlarda ise ana akıntı Boğaz’ın tamamını kaplayarak terse döner yani kuzeye, Karadeniz’e yönelir. Özellikle Üsküdar’ın kuzeyindeki koyda meydana gelen ters akıntı, lodos zamanlarında Boğaz’ın orta kesimlerine kadar ilerler. Beylerbeyi, Vaniköy, Anadoluhisarı, İstinye ile Bebek koylarının dış bölümlerinde meydana gelen kısa ters akıntılar da lodosla birlikte hareketlenir.
 
Büyükdere Koyu’nda, 0.5 mil hızında bir ters akıntı kıyı şeridini izleyerek poyraz yönünde Mesar Burnu’na dek çıkar. Bu burnun kuzeydoğusunda ise başka bir ters akıntı girdap oluşturarak Tellitabya’ya ulaşır. Garipçe Burnu ile Rumeli Burnu arasında yer alan koylarda kuzey yönlü küçük çaplı ters akıntılar oluşur. Selvi Burnu’nun güneydoğusunda bulunan koyda ve İncirköy ile Beykoz limanlarının içinde bulunduğu Paşabahçe Koyu’nda, kıyıdan açıklara doğru, büyüklüğü 4 gominaya kadar çıkabilen büyük anafor akıntıları görülür. Boğazda ters akıntı bulunan diğer noktalar Fil Burnu’nun iki yakası, Keçilik Koyu, Poyraz Burnu, Umuryeri Koyu’nun güney kesimleridir.
 
Marmara’yı alıp Ahırkapı’ya yığıyor

Tamamen İstanbul Boğazı’na özgü, güçlü akıntılardan biri de “orkoz”dur. Orkozlar, başta lodos olmak üzere güneyden kuvvetli rüzgârların Marmara’nın sularını kuzeye, yani Boğaz’ın Güney ucuna yığmasından oluşur. Yığmayla birlikte Marmara girişindeki sular yarım metre kadar yükselir. Bu olağandışı yükselme Boğaz’ın akıntı rejimini de değiştirir ve yüzeyde orkoz adı verilen ters akıntılar oluşur. Bu akıntının hızı zaman zaman 6-7 knota kadar çıkar ve Karadeniz’den Marmara’ya olan ana yüzey akıntısının hızına erişir. Orkozlar, yıl içinde ancak birkaç kez görülür ve görüldüğünde de bilin ki o gün şehir hatları vapurları seferleri iptal olmuş demektir.
 
Ama Boğaz’ın daha ziyade alışık olduğu deniz olayları lodos değil, Kuzey rüzgarları yüzünden meydana gelir. Boğaz’ın keskin dönüşler gerektiren kıvrımlı yapısıyla sert rüzgarlar ve akıntılar birleşince deniz trafiği de karışır. “Manevra yaparken Boğaz’ın karşı trafik şeridine savrulmak”, “arkadan gemiyi iten güçlü akıntı nedeniyle hızını alamayıp karaya oturmak” Boğaz’daki en yaygın kazalardandır ve çoğu da Karadeniz yönünden gelen gemilerin başına gelir.
 
Lodos nedeniyle hafızalara kazınan en bilindik kaza ise 23 Şubat 1999’da dalgalara kapılarak karaya vuran Selin-S adındaki Honduras bandıralı gemi kazasıdır.
 
Kazası eksik kalsın ama Boğaz’ın binbir güzel halinden bir de “orkoz”lusunu izlemesi ilginç. Bir de şu lodosun baş ağrısı olmasa…

İstanbul Boğazı'nda nadir görülen bir olay: Orkoz
Bizi Takip Edin