Petro-dolardan petro-altına mı geçilecek?

Rusya’nın ruble ile enerji satış hamlesi birçok denklemin yeniden masaya konmasına sebep olmuştur. Hindistan ve Çin’in bu kararı destekleyip desteklememesine bağlı olarak değişecek neticeler barındıran bu adım petro-dola

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Rusya’nın ruble ile enerji satış hamlesi birçok denklemin yeniden masaya konmasına sebep olmuştur. Hindistan ve Çin’in bu kararı destekleyip desteklememesine bağlı olarak değişecek neticeler barındıran bu adım petro-dolar diye anılan modern dünyanın küresel sistemine hançer sokmaya adaydır.

Kısaca hatırlatmak amacıyla;

petro-dolar, petrol satışlarından elde edilen geliri tanımlamak için kullanılan terimdir. Petrol satın almak isteyen her ülke ya da kuruluş, karşılığında dolar vermek, bu doları da bir yerden bulmak zorundadır. Petrolün dolar cinsinden fiyatlanması, dolara yönelik uluslararası talebin, dolayısıyla rezerv para olmaya devam etmesinin en güçlü dayanağıdır. Çünkü dünyada enerji yani petrol talebi sürekli artmaktadır, piyasa genişlemektedir.

Tarihin en büyük dolandırıcılığı nedir?

Petro-dolar ilişkisi Bretton Woods sisteminin; “tarihin en büyük dolandırıcılığı” diye adlandırdığım “dolar karşılığı altın” sisteminin, ABD’nin tüm altınları topladıktan sonra bitirmesiyle ortaya çıkan boşluğu doldurmaya dönük tezgahıdır.

1970’li yılların başlarında Avrupa ve Japonya gibi ülkelerin kazandığı rekabetçilik ve Vietnam Savaşı harcamalarının ABD ekonomisine getirdiği yük var olan iktisadi düzeni ABD adına sarsmaya başlamıştır. O güne kadar her bir doların altına fikslendiği taahhüdünü veren ABD, 1971 yılında Başkan Nixon’ın “Taahhüdümüz bitmiştir” demesiyle altın yerine kağıt parçasına dönüşen Amerikan Doları’na güvenenleri açıkta bırakmıştır.

Dünya bir kağıt parçasına çalışıyor…

Nixon döneminin Hazine Bakanı John Connally, galat-ı meşhur “Dolar bizim paramız ama sizin probleminiz” lafını işte tam bu esnada söylemiştir.

Dünya üretimini ve refahını bir kâğıt parçası karşılığı almaya devam etmek isteyen ABD, bunu 1971 yılının hemen akabinde Suudi Arabistan ile yapılan gizli anlaşma neticesinde, üretilen petrolün ABD Doları karşılığı satılması, buna karşılık Suudi hanedanlığını koruma şeklini alan yapıyı, Bretton Woods sisteminin yerine yine ABD Doları’nın varlığını koruması amacıyla inşa etmişlerdir.

Petrol üreticilerinde biriken dolarların çevrimi ise şu şekilde gerçekleşiyor; Suudi Arabistan ve diğer OPEC üyesi ülkeleri petrol gelirlerini ABD ve İngiltere bankalarına yatırıyorlar ve daha sonra bu paraların dünyanın geri kalan kısmına, artan petrol faturalarını karşılamak için yine İngiliz ve ABD bankaları aracılığıyla avrodolar tahvil veya kredi olarak verilmesi şeklinde gerçekleşiyordu.

Petro-dolar döngüsünü kırmak için ilk ciddi adım geçmişte 6 Kasım 2000 tarihinde Saddam Hüseyin tarafından atıldı.

Saddam artık petrol ödemelerini euro ile kabul edeceğini açıklamıştı. Onun için de sonun başlangıcı bu vakitti. Net olarak bilemesek de Kaddafi’nin hunharca öldürülmesinin ardında yine petro-dolar çarkına çomak sokması kuvvetle muhtemeldir. Venezuela’daki karışıklığın da temelinde petrol ihracatını Amerikan Doları üzerinden yapmama isteğidir.

Rusya parasal işlem alternatiflerini yokluyor.

Finansal yaptırımlar karşısında bocalayan Rusya’da yetkililerin yaptıkları açıklamaya göre petrol ve gaz olmak üzere enerjilerini satın almak isteyenlerin yapılacak parasal işleyişi şöyle izah ediyorlar; “ya dövizle ödesinler ki bu bizim için altındır ya da bizim için uygunsa, bu ulusal para birimidir. Dost ülkelere gelince, yaptırım baskısına dahil olmayan Çin veya Türkiye için; Çin’e uzun süredir ruble ve yuan ile ulusal para birimlerinde anlaşmalara geçmeyi teklif ediyoruz. Türkiye ile lira ve ruble olacak. Ayrıca bitcoin ticareti de yapabilirsiniz.” Böylelikle enerji ticareti ilk kez büyük bir hacimle dolar ve avronun haricinde yapılmış olacak.

ABD’nin kamu borcu tarihinde ilk kez 30 trilyon doların üzerine çıkarak rekor seviyeye ulaştı.

Yüksek borçlanmaya salgın nedeniyle yapılan kamu harcamaları neden olmuştur. Ancak sürece bakacak olursak toplam borç 2007 yılındaki Büyük Resesyon öncesinde sadece 9,2 trilyon dolar seviyesindeydi. Önceki başkan Donald Trump göreve geldiğinde ise yaklaşık 20 trilyon dolara ulaşmıştı.

İşte böyle bir manzarada esasen yüksek borçlu (30 trilyon dolar) devasa cari açık veren (aylık ortalama 90 milyar dolar) ABD’nin para biriminin tek desteği enerji işlemlerinde kullanılmasıdır!

Eğer bu işlev yerine getirilemezse doların kağıt havludan fazla bir kıymeti kalmayacaktır. İşte bu da yeni bir dünyanın kurulmasını sağlayacaktır. Altın en hazır alternatif gibi elimizin altında duruyor.

Erdoğan eski para düzenine karşı duruyor.

Tüm kurumlarıyla (IMF, Dünya Bankası, BM) ABD eksenli düzenin sonuna yaklaşıyoruz. Erdoğan da bu gidişin farkında; daha dün çok güçlü denen Rus ordusu veya soğuk, kararlı satranç ustası imajı ile Putin’in savaş meydanında başarı elde edemediğini gördük. ABD de bundan farklı değil. Bu noktada yıllardır dillendirdiği haliyle BM’nin artık 5 üyesi ile dünyayı yönetmesini anlamsız bulan Erdoğan, kurumların da IMF’nin Arjantin örneğinde olduğu gibi fayda üretmediğini en açık dille ifade eden ilk ve tek lider. Buna ek olarak 2010’lardan sonra ülke para birimleri ile karşılıklı ticareti ön plana koyan yine Erdoğan’dır. Bu nedenle de gelinen noktada tüm dünya liderleri tarafından saygı görüyor.

Adil bir dünya için tek bir ülkenin para birimi rezerv para birimi olamaz, olmamalı!

Petro-dolardan petro-altına mı geçilecek?
Bizi Takip Edin