Uzun bir süredir iş yoğunluğum dolayısıyla ara verdiğim köşe yazılarıma bugünden itibaren yeni bir başlangıç yaparak devam etmeyi umuyorum.
Tam 2 sene önce bu sayfada yazdığım ‘Bonsai ve Biz” adlı köşe yazımda, eğitim sistemimizin yanlışlığına ve insanın yetişmesinden çok, yetişmemesine yönelik bir anlayışa/eğitim sistemine sahip olduğumuza dikkat çekmek için, Japonların ağaçlara uyguladığı bir teknik olan baskılama (bonsai) metodunun, bizde toplumun geneline olmak üzere, özellikle yetiştirilmesi gereken genç dimağların köreltilmesinde kullanıldığını yazmıştım.
Aradan geçen bunca zamandan sonra geldiğimiz noktaya baktığım da ise 2 sene önce bilmeden misal vermek için adlandırdığım bonsai örneğinin, bizzat adıyla sanıyla karşımıza bir bela (bonzai veya bombay mavisi)olarak çıktığını görüyoruz.
Ülkemizin tüm dünyanın gıptayla ve iç geçirerek baktığını düşündüğüm genç bir nüfusu var. Ve öyle zannediyorum ki sadece bakmakla kalmıyor, bizim için büyük bir güç, kendileri için büyük bir tehlike olan bu nüfusu pasifize edip kendilerine tehlike olmaktan çıkarmak adına türlü çareler düşünüyorlar. Bunların en başında da hepimizin adını artık her yerde, özellikle de Beykoz ilçesinde bonzai olarak duyduğu sentetik uyuşturucular geliyor.
Acilen ve ivedi olarak bu soruna el atarak gençlerimizi bu beladan uzak tutmak ve kurtarmak adına ne gerekiyorsa hep birlikte yapmalıyız.
’Gençler bizim geleceğimizdir (!)” edebiyatı yaparak bir yere varılmıyor efendiler!
Gerçekten geleceğimiz olduğuna inansak bu kadar pervasız ve vurdumduymaz olamayız. Ben Çamlıbahçe mahallesinde oturuyorum. Gençlerimizin hali içler acısı.. Bunlar bizim çocuklarımız. Bizim geleceğimiz.
Daha önce de yazmıştım: ‘Her süreç kendinden öncekinin sonucu, kendinden sonrakinin ise sebebidir.”
Dolayısıyla ortaya çıkan bu uyuşturucuya kaymış gençlik tablosu bizim eserimiz! Bu gerçekten kaçış yok. Ektiğimizi biçiyoruz.
Sevgisizliğimizi, ilgisizliğimizi, umarsızlığımızı ektik ve karşılığında da umarsız, amaçsız ve geleceğine yönelik karanlıktan fazla pek de bir şey göremeyen bir zümre var kucağımızda. Kucağımızdayken hazır sarılalım onlara. Sevgiyle. Kurtaralım..
Bu emniyet güçleri bunun için yoksa ne için var? Devlet denilen otoritenin birinci vazifesi gençlerine sahip çıkmaktır. Hepimizin görevi bu. Gençlerimizi zehirleyen bu hain odakların üzerine gidip yok etmek şu an ilçemizde yapılacak en kutsal görevdir. Televizyonların ve dizilerin vadettiği hayatı ve ufku, yegane hayat olarak göstermek ve uyuşturucunun kucağına bırakmaksa geleceğimiz dediğimiz nesle çizeceğimiz ufuk, yazıklar olsun bize!.