Siyasetin zor zanaat olduğu dönemlerden geçmekteyiz. Bunu Türkiye özelinde söylemiyorum. ABD’yi ele alalım; son beş yılda salgın öncesi Trump’ın seçimi rahat kazanacağı anketlerle ortadayken salgınla yaşanan çalkantı kendisini koltuktan etmiştir. Şimdi ise çanlar Biden için çalıyor; yüzde 10’lara yanaşan enflasyondan ABD’liler hiç hoşnut değil dahası enflasyon olgusuna alışık değil. Biden’ın ülke çapında popülaritesi ve seçmen karşılığı enflasyon nedeniyle bir hayli yara almış durumda. Emtia fiyatlarındaki artış, tarımsal kıtlık derken enerji fiyatlarındaki artış ABD enflasyonunda hatırı sayılır bir artışa sebep olmuştur.
Kısaca üzerinden geçecek olursak enerji fiyatlarındaki artışın sebepleri;
– Krizden çıkıştan sonra talebin aşırı canlanması
– Rusya etkisi: Ukrayna ile yaşanan gerginliğin Rusya’nın enerji tedarikini bir silah olarak sunması ve karşılığında Kuzey Akım 2’ye ilişkin belirsizlikler,
– 2050’de karbon nötr hale gelmek hedefi nedeniyle tutarsız denebilecek eksik hesaplarla kömür, gaz ve petrol yatırımlarını yavaşlaması
– Karbon salınımı düzenlemelerinin yaklaşması sebebiyle maliyetlerin artması
Bu faktörler hemen hemen tüm enerji kaynaklarının (Kömür, karbon kontratları, elektrik, gaz, petrol…) fiyatlarını artırdı. Her birinde birkaç katlık artış yaşandı.
Enflasyon-Enerji fiyatlarının başkanlık seçimine etkisi o kadar önemli ki Demokrat Başkan Biden daha kısa süre evvel “Terör Devleti” ilan edilen ve ambargolara maruz bırakılan İran ile anlaşma emareleri vermektedir. Resmi olarak ilan edilmese de gayri resmi kaynaklar bilhassa Rusya-Ukrayna gerilimi sonrası görüşmelerin hızlandığını ifade etmekteler. Amaç belli; arzı arttırarak fiyatları baskılamak.
İran halihazırda 70 milyon varilden fazla hazır ve satılabilir rezerve sahip. Ayrıca günlük üretimini kısa sürede 1 milyon varilden fazla artırabilir. Bu, OPEC ve Rusya’nın birlikte yaptıkları artıştan bile fazladır.
Gelelim Türkiye’ye; uzun süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin enerji fiyatlarını sübvanse ettiği de bir gerçektir. Tüm dünyada enerji fiyatlarında yükseliş devam ederken, Türkiye’de Sn. Erdoğan başkanlığındaki hükümet enerji maliyetinin önemli bir bölümü kamu tarafından üstlenilmesini sağladı. 2021 yılında, Özel Tüketim Vergisinden feragat etmek suretiyle; 80 milyar lira doğal gaz, 20 milyar lira elektrik, 65 milyar lira akaryakıt olmak üzere vatandaşlara toplam 165 milyar TL destek sağlandı. Kişi başı destek ise 2 bin liraya ulaştı.
Ancak 2022 başında enerji fiyatlarına gelen zamlarla beraber siyasette bir hayli hareketli dönem geçirdik. Şahsıma da bu konuda ulaşan türlü serzenişler var. Bunları haksız da görmek imkânsız. Tek bir ayda artışın yüzde 100’ün üzerinde olması açıkça şok etkisi yaptı. Doğrusu hükümetinin 2021 yılı boyunca katlandığı bunca maliyeti, edindiği sempatiyi neden bir ayda faturalara yansıtarak gölgelediğini anlamlandırmak zor.
Aklıma sadece tek bir senaryo ihtimali geliyor; peyderpey yapılacak bir zamdan ziyade, bir ayda enflasyonu yükseltip bir dönem sonra enflasyonda ani bir gerilemeye imkân vermek. Ancak bu stratejinin ticaret dengeleri ve hane halkının desteği nezdinde karşılığı da düşünülmeli.
Siyaset kurumu bir ayda gelen böylesi bir zammı göğüslemekte çok zorlanacaktır. Bakanlıkların bu tarz önemli kararların net maliyetini Sn. Erdoğan’ın önüne daha açık koyması gereklidir. Hane halkına maliyetin tek bir ayda ikiye katlanacağı senaryoyu Sn. Erdoğan’ın gönlünün katlanabileceğini zannetmediğim için bunu ifade ettim. Keşke daha mutedil bir yol ile kısmi geçişlerle bu işi yürütebilse…