1992 yılına kadar koyun ihraç ediyorken geçtiğimiz yıl 896 bin sığır, 281 Bin koyun ve 300 bin ton civarında et ithal ettik bunun başlıca sebebi özelleştirilen ve sonrasında kapatılan Et ve balık kurumudur.
Ülkemizde özelleştirilen kurumların birçoğu onu satın alanlar tarafından kısa süre içerisinde kapatıldı. Zaten çoğu işletilmek için alınmıyor, yâda satılmıyor örneğin Tekel fabrikamız 292 milyon dolara satılmıştı, alan şirket ABD şirketine 810 milyon dolara sattı, o şirkette 1,5 yıl sonra bir İngiliz şirketine 2,5 Milyar dolara sattı yani yaklaşık on katına. Kim kazıklandı?
Türkiye’de özelleştirme uygulaması ekonomimize çok büyük zararlar vermeye devam ediyor. Özelleştirme emperyalizmin ve içimizdeki işbirlikçilerinin kazanç hırslarını tatmin ediyor ve ihtiyacını karşılıyor.
Bütün bu zarar ve kayıpların hesabı yapılmadan, özelleştirilmeler bugünde devam edilmekte olması ayrı bir trajedi.
Bu kurumlar devlete ait değil mi yani işleyişinden devlet sorumlu o kurum zarar ediyorsa bu fabrikaları batıranlar değil de neden emeği ile çalışan binlerce aile sorumlu tutuluyor.
Şeker fabrikaları cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kurulan ilk Türk şekerini ürettiğimiz şeker fabrikaları, şeker fabrikaları işçimizin çiftçimizin aşıdır. Ekmek kapısıdır alın teridir bu ülkenin milli ve yerli fabrikalarıdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi her fabrika bir kaledir. Ve biz ellerimizle 14 fabrikamızı 14 kalemizi özelleştirme çerçevesi altında teslim ediyoruz. Ve bu arada satışı söz konusu olan fabrikalardan biri olan ılgın şeker fabrikası geçtiğimiz yıl 33 milyon lira kar etmiş.
Kapatıldığı zaman civardaki üretici etkilenecek tarlada çalışan, çapa yapan, söken, tarladan fabrikaya taşıyan nakliyeciler etkilenecek, hayvansal üretim yapan üreticiler etkilenecek dolayısıyla tüm Türkiye etkilenecek.
Fabrikaların satışa çıkarılması tavsiyesini ABD firması dünya devi olan Cargill şirketinin Türkiye’ye sunduğu raporun ardından gerçekleşmesi ise kafaları daha da karmaşık hale getiriyor.
İşin diğer vahim kısmı ise Kanser ‘den kalp hastalıklarına, karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açan Nişasta bazlı tatlandırıcılar.
Ülkemiz dünyanın en büyük 4 şeker pancarı üreticisinden biri kotanın tamamen sıfırlanması gerekirken bizi kıskanmakta olan ülkelerde ve bizde durum şöyle; AB ülkelerinde Nişasta bazlı şeker için ortalama % 2’lik kota bulunurken, şeker pancarından şeker üretiminde ilk sıraları paylaşan Fransa ve Almanya da % 0,5 ila % 0,9 civarında Ülkemizde ise 2001 de çıkan şeker yasası ile nişasta bazlı şeker kotası % 10 belirlenmiş ise de Bakanlar kurulu kararı ile % 50 artırıma gidilmiştir. Bunun sonucunda % 15’e çıkmıştır.
Sağlık bakanlığı bilim kurulu dâhil tüm konunun uzmanları Nişasta bazlı şekerlerin, Pancar şekerine göre kat kat zararlarını anlatmasına rağmen şeker fabrikalarının özelleştirmeyle birlikte bizleri Nişasta bazlı şekere mahkûm edeceği gün gibi ortadır. Her şeyi bir kenara bıraksak bu fabrikalar zarar dahi etse, bu insanları zehire mahkûm etmenin geçerli bir sebebi var mıdır?