Beykoz’un günümüzde dahi müstesna semtlerinden biri olan Kanlıca, İstanbul Boğazı sahilinde, Emirgan’ın karşısında, Anadoluhisarı ile Çubuklu arasında yer alıyor.
İSTANBUL’UN HAVASI EN TEMİZ SEMT
Kanlıca’nın ismi konusunda çeşitli rivayetler vardır ama en çok kabul göreni zamanın Osmanlı sultanlarından biri bir gün emir vererek İstanbul’un havası en temiz semtinin bulunmasını ister.
Nasıl ölçüleceği konusunda ise vezirlerinden yardım ister.
Vezirlerden biri her semte kanlı et bulunan direklerin asılmasını ve en geç bozulan etin olduğu direğin havası en temiz semt olacağını söyler.
Sultan emir verir ve Kanlıca büyük arayla birinci olur ve Osmanlı Sultanı bu semte Kanlıca ismini verir.
MEHTAP ŞENLİKLERİ
Osmanlı dönemlerinde tulumbacılarıyla nam salan Kanlıca’nın önünde Bülbül Deresi’nin ağzındaki koy ise özellikle de 19.YY’da bülbül dinlenen mehtap şenlikleri ile hatıralarda yer edinmiş.
Koy, artık unutulmaya yüz tutan dalyanlara da ev sahipliği yapmış bir zamanlar.
KANLICA CAMİİ
Kanlıca Meydanı’nda yer alan Gazi İskender Paşa Camii ise I. Süleyman ve II. Selim dönemlerinin devletin ileri gelenlerinden “Mağusa Fatihi” olarak tanınan Gazi İskender Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kanlıca Camii olarak da bilinir.
İskender Paşa’yı (Çelebi) tarihi dizilerden de hatırlarsınız. Dizide Pargalı İbrahim’in, Sultan’ı dahi hiçe sayacak kadar cüretkârlıkta, en büyük rakibi olarak gösteriliyor.
Caminin yakınında Çelebi’nin türbesi ve bir muvakkithane hâlihazırda mevcut aşhane, mektep ve hamam ile asırlık ağaçlar ise yol çalışmaları dolayısıyla erken Cumhuriyet döneminde yıkılmış.
YALILARI
Koya adını veren Şeyhülislam Bahai Efendi Yalısı 19. yüzyılda yanmış olsa da Ali Paşa, Sadrazam Saffet Paşa, Rukiye Sultan, Yağlıkçı Hacı Reşit Bey, Hekimbaşı Salih Efendi, Sadrazam Hüseyin Paşa, Sadrazam Halil Ethem Paşa, Marki Necip Paşa, Manolya Yalısı zikredilmeye değer yalıların başında geliyor.
MİHRABAT KORUSU
I. Mahmut zamanında kurulan Mihrabat Korusu, Anadolu Yakasının en yeşillik yerlerinden biridir.
Sultan II. Abdülhamid’in Berlin Büyükelçisi Sadullah Paşa’nın eşi Necibe Hanım tarafından Mısırlı Abbas Halim Paşa’nın kızı Rukiye Hanım’a yüzgörümlüğü olarak hediye edilmiştir.
Koruya çıktığınızda hemen solunuzda koy, sağınızda da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü kalıyor. Karşınızda da bütün heyebetiyle Rumeli Hisarı…
25 hektarlık koru, Boğaz’ın hâkim bitki örtüsünü, en çok da anıtsal boyutlara ulaşmış serviler ve fıstık çamlarıyla, erguvan, defne, akçakesme, kermes meşesi ve çınarları barındırıyor.
Birçok sanatçıya ilham veren koru ile ilgili şiirlerden bazıları:
« Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmediğim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer, Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. » |
|
(Yahya Kemal Beyatlı) |
« Şu anda İstanbul’da olmak isterdim. Mihrabat Korusu’nun dar yollarında seninle, Yan yana, yana yana yürümek… Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul’u. » |
|
(Özdemir Asaf) |