Değerli Okuyucular!
Kurban bayramına yaklaştığımız,sayılı ve belli günlerin ibadeti olan hac ile,kurban ile Rabbimize ,onun rızasına yakın olmanın arayış ve iştiyakı içinde olduğumuz şu günlerde mutlaka kendimizi bir köşeye çekip hesaplaşmamız gereken bir konuyu dikkatlerinize arz etmek istiyorum: Akrabalarımızla ilişkilerimiz Rabbimizin rızasına uygun mu acaba?
Allah Teala akrabalarımız konusunda razı olduğu durumu Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklar:
Adını anarak birbirinizden bir şeyler istediğiniz Allah’a karşı gelmekten sakının ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının!(Nisa,1)
Allah Teala adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi kesinlikle emreder.(Nahl,90 )
Bu ayetlerde bir emir ve bir yasak ile akraba ilişkilerimizin anayasası ortaya konmuştur :
1)Akrabalar,kendilerine yardım ve iyilik etmek suretiyle gözetilecektir.
2)Akrabalarla ilişkiler kesilmeyecek,bağlar koparılmayacaktır.
Bize gelip gitmeyen, bizim kendilerine onca iyiliğimize bir kere karşılık görmediğimiz, aksine nankörlük ve kötülükleriyle karşı karşıya kaldığımız akrabalarımıza karşı durumumuz ne olacak? sorusu pek çoğumuzun yaşadığı,içinde bulunduğu bir durumu yansıtıyordur herhalde.Bu soruyu Allah Resulü tam olarak cevaplıyor aslında,buyuruyor ki: Akrabasının yaptığı iyiliğe aynıyla karşılık veren,onları koruyup gözetmiş sayılmaz.Akrabayı koruyup gözeten adam,kendisiyle ilgiyi kestikleri zaman bile ,onlara iyilik etmeye devam edendir.
Akraba ilişkilerinde misliyle karşılık vermenin yeri olmadığını anlıyoruz sevgili peygamberimizin bu cevabından; gelmezse gitmem,iyilik ederse iyiliğimi görür, bana iyilik etmeyene iyilik borcum yok kötülük ederse karşılığını alır demek hakkımız olmadığı ortaya çıkıyor.Bu durum içimizdeki adalet duygusunun itirazına sebep olabilir.Fakat akraba ilişkisinde esas olanın adalet değil fazilet/ihsan davranışı olduğunu görüyoruz.Bunun sebebi nedir acaba? İşin hikmetini kavrayabilirsek akrabalara adaletle değil faziletle ve ihsanla davranma başarısına da ulaşabiliriz.
Akraba ilişkileri bir imtihandır.Hepimiz dostlarımızı kendimiz seçeriz,dolayısıyla yeri geldiğinde bu dostluğu başlattığımız gibi bitirmek de yetkimiz dahilindedir.Fakat hiç birimiz akrabalarını kendisi seçmemiştir. Annesini, babasını, kardeşini, amcasını, dayısını, halasını, teyzesini, ninesini, dedesini, kuzenini seçebilen yoktur aramızda.Çünkü bu akrabalarımızla aramızdaki bağları kuran,takdir eden Allah Tealadır.Onun kurduğu bir bağı koparmak hakkı da hiçbirimize verilmemiştir. Akraba ile bağı koparmak Allahım bu bağı sen kurdun ben de koparıyorum demek cüretidir.Bedeli de ağırdır.Allah’ın kurduğu bu bağa saygı göstererek onu korumanın ise bazen bize zor gelse de mükafatı büyüktür.Allah Resulünün bu konuyla ilgili bazı sözleri şöyledir:
Akrabalık Allah’ın rahmetinin eserlerindendir, kim bu bağı korursa Allah ona merhamet eder.Kim onu koparırsa Allah da ona ihsan ve merhametini keser.
Akrabasıyla ilgisini kesen cennete giremez.
Rızkının çoğalmasını,ömrünün uzamasını(bereketlenmesini) isteyen kimse akrabasını kollayıp gözetsin.
Hz. Adem ile İblis’in kıssası bizim konumuzla ilgili hisse alabileceğimiz bir kıssadır. Allah Teala Hz.Adem’i yaratıp içlerinde İblis’in de bulunduğu melekler topluluğuna Adem’e secde etmelerini emrettiğinde melekler secde etmiş fakat İblis secde etmemişti, ben daha üstün olan ateşten yaratılmışken topraktan yaratılmış birine niye secde edeyim ki demişti.Halbuki akıl ve nefis ile bir mukayese yapıp bunun sonucuna göre bir karar vereceği bir durumla değil Allah’a itaatinin sınandığı bir durumla karşı karşıya idi.İşte akraba ilişkilerimizde de benzer bir durumla karşı karşıya olduğumuzu bilelim. Falan akrabam belki bana yaptıklarıyla değerlendirdiğimde hiçbir iyiliği hak etmiyor olabilir,kapısını açmayacağım biri olabilir.Fakat ben muamelemi bu mukayeselerin sonucuna göre değil falanı bana akraba kılan Allah’ın emrine uyarak belirlemek durumundayım.Akrabalık bağına saygı Allah’a saygıdır,akrabalık bağına isyan(onu koparmak) Allah’a saygısızlıktır.
Konuyu bu şekilde değerlendirebildiğimizde kendimizi Allah’ın emrine uyma,rızasını kazanma arzusuyla motive ederek; nefsimizin, mantığımızın arama,sorma,gelme ,gitme , ilgilenme dediği nice akrabalarımıza, elimizi uzatabiliriz,kapımızı açabilir,kapısını çalabiliriz.
Yaklaşan Kurban Bayramı akrabalarımızla dargınlıklarımızı,kırgınlıklarımızı aşmak için ne güzel bir fırsattır. Haklıyım,haksız muhasebesine girmeden sırf Allah rızası için gelin belki de yıllardır kapısını çalmadığımız bir büyüğümüzün elini öpmeye gidelim bu bayramda,gelmiyor diye gönül koyduğumuz veya kırıldığımız bir küçüğümüze telefonla bayramın mübarek olsun deyiverelim.Nefsimize ağır gelebilir,ancak ahiretimiz için ne güzel bir kazanç olur!
Bir adam Allah Resulüne gelerek,beni cennete götürecek bir amel söyle dedi.Hz.Peygamber de: Allah’a ibadet eder,Ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın.Namazı kılar,zekatı verir ve akrabanı gözetirsin! buyurdu.
Zekatlarımızı,sadakalarımızı verirken çeşitli yardımlarda bulunurken ihtiyacı olan akrabalarımıza öncelik verdiğimizde sadaka sevabına bir de akrabayı gözetme sevabının ekleneceğini ,ihtiyaçlı akrabalarımıza yaptığımız yardımlardan iki kat sevap alacağımızı unutmayalım.
Bu bayramda sevgili Peygamberimiz(S.A.V)’in şu tavsiyesini kendimize şiar edinelim:
Seninle ilgisini kesenden sen ilgini kesme ; sana vermeyene sen ver ; sana kötülük edeni bağışla!
Böylece Rabbimizin rahmeti,yardımı,mağfireti bizimle olsun ki asıl bayram da budur.Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi’nin ne güzel ifade ettiği gibi:
Cümle günah af ola bayram o bayram ola.
Can bula cananını bayram o bayram ola.
Kul bula sultanını bayram o bayram ola.
Hüznü keder def ola,dilde hicap ref ola.
Cümle günah af ola bayram o bayram ola.
Allah Teala’dan hepimiz için dünyamıza ve ahiretimize esenlikler getirecek bir bayram nasip etmesini niyaz ederim.
Beykoz İlçe Vaizi- Ayşe Nur Kapusuz