Aylardan Mayıs ya; annelerimize, annelik şerefine
Varlık‘la Yokluk‘ birdir bazen
Bazı insanlar bir insan’ bazıları ise; herşey‘dir, herkes‘dir
Yoklukları kelimenin tam anlamıyla yokluk‘tur, yoksunluk‘tur
Anne gibi, baba gibi! Ama değimli ki annelerin şerefine dedik; ille de anne gibi! Varken, yokluğunun yoksunluğunu anlayabilmek ümidiyle
Ne demeli, ne yazmalı, nasıl anlatmalı? Anne işte
İlk adım,
İlk sözcük,
İlk gülen yüz; ilk güldüren yüz,
İlk omuz; ağlamak için,
Yemek yedin mi? Sorusunun ilk sahibi,
İlk ev sahibi,
İlk evin sahibi,
Gönül sahibi,
Vicdan sahibi,
Merhametin, vefanın ete kemiğe bürünmüş hali,
Terk etmeyen, terk etmeyecek olan,
Terk edilemeyen,
İki dünya arası görünmeyen köprü,
En vefalı huzur,
Ve
En dönüşsüz yol,
Dönsen dönülmeyen, çıksan çıkılmayan yol
Anne işte
Yokluğun öksüzlük‘ değil, olsa olsa yüreksizlik‘ olur Annelik gömülür mü hiç?
En unutulmaz hatıraların sahibi,
Her ömrün en yüce hatıratı,
Ve
Muhtemelen en derin burun sızısı
Her ömürde bir kez yakılacak ama hiç sönmeyecek yangının sahibesi
Anne işte
Annelerin her hatırası bir odundur ve her anne giderken bu odunları kendi tutuşturur
Sönmez o yangın!
Her annenin en derin izidir; gidişi
En son ama en kadim hatırası
Anneme
Ben şimdi seni üzüyorum ya, biliyorum aslında! Biliyorum; bir gün gelecek eski püskü bir tülbent; bulunmayan hint kumaşından çok daha değerli olacak! Bir seccade ne kadar da kıymetlenecek
Her gün pişirdiğin yemeklerden, o gün pişirmiş olduğunu kim kıyıp da yiyecek? Kim kıyıpta yıkayacak sırtını sen giderken? Kim el sallayacak, senin baktığın el salladığın pencereden; bu defa sen giderken?
Sen hiç sitemkar olmadın ya ben en çok ona yanıyorum
Ben şimdi seni üzüyorum ya;
Bil ki ben aslında en çok seni seviyorum..
Ve en çok, sen gitme istiyorum
Gidilecekse, ille de ayrılacaksak; önce giden ben olayım!
Çünkü sen, ben yokken de vardın ama ben sensiz hiç olmadım