Beykoz'da ''Kaçak Afgan İşçi'' pazarı

Beykoz Küçüksu'daki tam anlamıyla bir “Kaçak Afgan İşçi” pazarı kuruluyor…

Beykoz Küçüksu'da günün ilk ışıklarıyla birlikte ‘kaçak' işçi pazarı kuruluyor. Sigortasız çalıştırılan işçiler zannetmeyin, Küçüksu'daki tam anlamıyla bir kaçak işçi pazarı…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Beykoz Küçüksu’daki tam anlamıyla bir “Kaçak Afgan İşçi” pazarı kuruluyor…

Beykoz Küçüksu’da günün ilk ışıklarıyla birlikte ‘kaçak’ işçi pazarı kuruluyor. Sigortasız çalıştırılan işçiler zannetmeyin, Küçüksu’daki tam anlamıyla bir kaçak işçi pazarı. Savaş ve yoksulluktan kaçıp, bir umut Türkiye’ye gelen yüzlerce Afgan ve Pakistanlı, İstanbul’un en merkezi caddelerinden birinde, her gün alınterlerine bedel biçilsin diye bekliyor.

“HER İŞİ YAPARIM ABİ!” 

Sabahın ilk ışıklarıyla akın eden ‘kaçak‘ Afgan ve Pakistanlılar, hava kararana kadar cadde üzerinde durup, birilerinin kendilerini ‘beğenmesi’ için umutla bekliyor. Kucaklarında sıkı sıkıya tuttukları çantaları, yanlarına yaklaşan her araca ‘Kazma, kürek, badana! Her türlü işten anlarım‘ diye yöneliyorlar.

Gündelik işlere gidip, karın tokluğuna çalışıyorlar. Öyle ki, en az 8 saatlik emeklerinin karşılığında 50 TL’ye bile razılar. Kazandıkları en iyi rakam ise 90 TL. O da kendilerini beğenip işe götüren adam fırsatçı ve sömürgeci değilse! Kaçak oldukları için günlerce hatta bazen aylarca çalıştırılıp hiç para vermeyen fırsatçıların da kurbanı olabiliyorlar sıklıkla.

PASAPORTSUZ, HATTA KİMLİKSİZER

Küçüksu’daki insan pazarının en kalabalık olduğu saatler, sabah 07.00 ile 09.00 arası. Bu saatlerde sayıları 200’ü buluyor. Tabii sayı arttıkça, arz talep dengesizliği yüzünden işleri daha da güçleşiyor. Günlerce, haftalarca bekleyip eli boş dönenler oluyor.

Yine de yağmur, kar, güneş demeden o caddenin üzerinde beklemekten vazgeçmiyorlar. Genellikle badana, sıva, tesisat, hamallık gibi işler yapsalar da herşey ellerinden geliyor. Yeter ki, ceplerine üç beş kuruş girsin.

Yaş ortalaması 16 ila 40 arasında değişiyor ve çoğu okuma yazma bilmiyor. Genellikle pasaportsuz hatta kimliksizler. Aşina oldukları gibi, Türkiye’de de standartların çok altında yaşamaya devam ediyorlar. Bodrum katında, 10-15 kişilik bekar evlerinde yatıp kalkıyorlar. Buna rağmen, dişinden tırnağından artırıp geride bıraktıkları ailelerine para göndermeyi ihmal etmiyorlar.

NASIL OLSA ŞİKAYET EDEMEZLER YA! 

Gazeteci kimliğimizle aralarına girince önce tedirgin olsalar da,  “Belki sesimizi duyan olur” diye dilleri döndüğünce konuşmaya başlıyorlar. Hayalleri ailelerine yetecek kadar para biriktirip ülkelerine dönebilmek.

Onlara duydukları özlemden bahsediyorlar; “Türkiye’ye Irak ve İran’dan kaçak yollarla girdik. Buraya geldik çünkü kültürlerimiz, dinlerimiz ve dillerimiz uzak değil. Daha az sıkıntı yaşarız dedik. Ama burada iş yok, kimlik yok, pasaport yok. Bazen patronlarla sorun yaşıyoruz. Çalıştırıp para vermiyorlar. Kaçak olduğumuz için bir yere şikayet edemiyoruz. Hastalandığımızda bizi kabul edecek hastane yok. Başka çaremiz olmadığımız için buraya geldik. Çalışmak zorundayız. Ülkemizde de ne iş ne de para var. Devletiniz bize sahip çıksın. Düzenli, kalıcı iş versinler. Sadece çalışmak istiyoruz.“ Sözü onlara bırakıyoruz:

“2 AY ÇALIŞTIRDI, PARAMI VERMEDİ”

Henüz 18 yaşında olan Afgan Zahir Ahmad, 10 aydır Türkiye’de. “Afganistan’da çobanlık yapıyordum. Hiç okula gitmedim. Üç kardeşiz ve babam kalp hastası. Kazandığım para yetmiyordu. Arkadaşlarım Türkiye’de iş olduğunu söyledi.

Ben de kaçak yollarla İran üzerinden geldim. İki ay Ankara’da çalıştım ama paramı vermediler. Sonra İstanbul’a geldim. Günlük işlerle az da olsa para kazanıyorum. Aileme para göndermek istiyorum ama kimliğim olmadığı için bankaya gidemiyorum. Pasaportu olan arkadaşlarla gönderebiliyorum.”

“ÜLKEMDEKİ SAVAŞTAN KAÇTIM”

Afgan Haydar Barakzai 29 yaşında. Bir yıldır Türkiye’de. “Afganistan’da savaşta yakınlarımı kaybettim. Ne işimiz ne huzurumuz vardı. Babam da çalışmıyordu. Türkiye’ye gelirsem para kazanırım dedim. Burada her işi yapıyorum. Badanaya, sıvaya, bahçe temizliğine gidiyorum. Ama her gün iş bulamıyorum. Çok iyi kazanamıyorum ama en azından karnımız doyuyor. Bir de aileme para gönderebilsem.

“TEK İSTEDİĞİM DÜZENLİ BİR İŞ” 

Pakistanlı Musavir Afridi 32 yaşında. “İstanbul’a iki sene önce geldim. Orada inşaatta çalışıyor, şoförlük yapıyordum. Benim memleketimde savaş olduğu için geldim. Annem babam ve kardeşimlerim orada. Türkiye güzel bir ülke ve savaş yok. Tek istediğim düzenli bir iş, kimlik ve pasaport.”

“AZ PARA VERİYORLAR AMA OLSUN”

Murad Şemsettin 23 yaşında. O da diğerleri gibi ailesini Afganistan’da bırakıp gelmiş Türkiye’ye. “Ülkemde savaş vardı, iş yoktu. Erkek kardeşim yolda yürürken bir otomobilin patlamasıyla hayatını kaybetti. Annemi, babamı, ülkemi çok özledim. Mecburuz ne yapalım? Burada 8 saat çalışıp 60- 70 TL para kazanıyorum. Her işi yapıyorum. Çok az para veriyorlar ama yeter ki iş olsun. Oturma iznimiz, pasaportumuz olmadığı için iş bulmakta zorlanıyoruz. Kim olduğumu kanıtlayacak hiçbir belgem yok

“NE UMUTLARLA GELDİK BURAYA!” 

Abdurrahim Şerifi 25 yaşında. ‘Devlet mi gönderdi sizi’ diye sorduktan sonra isteklerini sıralıyor: “Sevdiklerimizi geride bırakıp, umutlarla geldik Türkiye’ye. İki aydır buradayım. Zor şartlarda çalışıyoruz. Kötü yerlerde yaşıyoruz. Bir fabrikada çalıştım ama 4 ay maaş alamadık. Bize kimlik verilsin iş verilsin istiyoruz

NOKTA HABER | Pervin METİN

Beykoz'da ''Kaçak Afgan İşçi'' pazarı
Bizi Takip Edin