Bozuk Pusula

İnsan olarak bir sorumluluğu,kul olarak Allah'a verilecek bir hesabı olduğuna inananlaradır sözlerim.

Elimizdeki pusulalar şaşmıştır.Siyasi  manipülasyonlarla  manyetiği  bozulmuş pusulalarımıza bakarak yön tayinine çalıştığımızda her b

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan olarak bir sorumluluğu,kul olarak Allah’a verilecek bir hesabı olduğuna inananlaradır sözlerim.

Elimizdeki pusulalar şaşmıştır.Siyasi  manipülasyonlarla  manyetiği  bozulmuş pusulalarımıza bakarak yön tayinine çalıştığımızda her birimiz bir tarafa dağılıp gideceğiz görünüşe göre.

Biz evimizin içinde birbirimizle kavga etmeye devam edip ,bahçemize girmiş düşmanın orada oluşunun suçlusu olarak parmaklarımızı birbirimizin gözüne sokmaya duralım ki bu gürültüden istifade hanemizin kapısını usulcacık farkettirmeden açıp girsin yapacağını yapsın düşman.

Lütfen kimin ne dediğini bir tarafa bırakarak elimizdeki bozuk pusulaları bir kenara koyarak sadece içimizdeki sese  kulak verelim bir kez.Bozuk pusulalara göre değil; şaşmaz tabi yön göstericilere göre güneşe, yıldızlara, karıncaların yuvalarına göre tayin edelim yönümüzü.. “Aklımız, vicdanımız ,sağduyumuz” bizi öncelikli ve daha önemli olana yönlendirecektir.

Etnik kökenimizin,siyasi görüşümüzün ne olduğuna göre değil üstüne bastığımız toprağı vatan,şehitlerimizin kanının kırmızısı üstündeki ay yıldızı bayrağı kabul eden bireyler oluşumuza göre “bir milletiz biz”.

Buna bağlı olarak yani temel ortak kabullerimizden hareketle kabul edemeyeceğimiz hususlar yani  ortak red  noktalarımız da   olacaktır.Son günlerde sosyal medyada sıkça gördüğümüz bazı söylemler var ki  bu  milletin aklı,sağduyusu,vicdanı bunları kabul etmez :

“Vatan sağolmasın oğlum sağolsun” sözünü bu milletin aklı,sağduyusu,vicdanı kabul etmez.

“16 şehid haberiyle,12şehid haberiyle yasa büründüğümüz , ailelerin yüreklerinin dağlandığı, albayrağımıza sarılı tabutları ile şehidlerimizin cenaze törenlerinin yapıldığı bir günde adaleti ,vicdan hassasiyetini temsil eden  yargı mensuplarının çalıp oynayarak  adli yıl açılış programlarını bir eğlenceye çevirmesini” bu milletin aklı ,sağduyusu, vicdanı kabul etmez.

“Ecdadının kanıyla sulanarak korunmuş vatan parçasını emaneti bilip canı pahasına korumaya devam eden askerimizin kanı ile ,zorbalıkla o toprağı kendine mülk etmek  isteyen teröristin kanını bir tutup onlar da ölüyor diyenleri” bu milletin aklı,sağduyusu,vicdanı kabul etmez.

“Şehitlerimizin kanındaki sorumlulukta  terörist örgütü faturadan  azad eden bir anlayışı” bu milletin aklı,sağduyusu,vicdanı kabul etmez.

“Sadece etnik kimliğine göre insanları yargılamaya kalkışan faşizan söylemleri ve eylemleri” bu milletin aklı,sağduyusu, vicdanı kabul etmez.

“Görüşümüz farklı diye sövmeyi,küfretmeyi,mala,cana zarar vermeyi  mübah gören bir anlayışı” bu milletin aklı,sağduyusu,vicdanı kabul etmez.

Kendimize gelelim,bütüne bakmaya çalışalım.Geleceğimiz bugünü nasıl okuduğumuza göre şekillenecek.

Dedelerimizden miras aldığımız yüzyıllardır Müslüman Türkün olan ,üzerinde yaşadığımız şu vatanımızın bütünlüğüne göz diken iç ve dış düşmanlar emeline ulaşmasın diye kan döküp can veren geçmişteki ve bugünkü şehitlerimize hepimizin borçlu olduğu bir diyet var.Bu diyeti ancak “milletin birliğindeki büyük ve görünmez gücün” farkında olarak ve bunu sağlayarak ödeyebiliriz.Aklımızı ve vicdanımızı nefsimizin önüne geçirmenin zamanıdır. Ortak paydamız olan iman,vatan ve bayrak için neden vazgeçmemiz gerekiyorsa onu şimdi bir köşeye bırakıp vazgeçerek en güçlü silahımız ve en büyük gücümüz olan birliği ve beraberliği kuşanmak böylece düşmanın  fitne bombasını etkisiz hale getirmek hepimizin boynunun borcudur.

Bir önceki “Fesat değil feraset” yazıma atıf yaparak bu fitne bombasının piminin provakatif söylemler ve eylemler olduğunu,bu bombaların imalathanesinin ise  medya ve sosyal medya olduğunu da hatırlatmak isterim.

Bu aziz milletin İstiklal Marşını yazan şairimiz  Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anarak ve “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” duasına  “amin” diyerek tarihteki tekerrürü görebilmemiz ümidiyle 1913 yılında yazdığı bir şiirini dikkatlerinize sunmak isterim:

AYRILIK HİSSİ NASIL GİRDİ SİZİN BEYNİNİZE ?

Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam, 
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,

Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? 
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?

Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı, 
Aynı milliyetin altında tutan İslam’ı,

Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir. 
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir…

Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez.. 
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!

Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan; 
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.

Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah, 
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.

Diye dursun atalar: ‘Kal’a içinden alınır.’ 
Yok ki hiç bir kişiden… Millet-i merhume sağır!

Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye… 
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; 
Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.

Bırakın eski hükümetleri meydandakiler 
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.

işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti! 
işte Irak’ı da taksim ediyorlar şimdi.

Bu vesile ile Allahu Teala’dan şehitlerimize rahmet,ailelerine sabır, milletimize başsağlığı diliyorum.Rabbim onların şehadetleri hürmetine milletimize aklını,vicdanını ,sağduyusunu kullanıp birlik , beraberlik içinde  bu zor günleri aşabilmeyi ve vatan selametini nasip etsin.

Bozuk Pusula
Bizi Takip Edin