Küçücük bir coğrafyada, bir toprak parçasının değil, saf iman’ın savaşıdır Çanakkale
Bir neslin yok oluşunun altın harflerle yazılışıdır
Ölerek ayağa kalkmanın destanıdır
Bir insanın asla ama inanmış bir yüreğin kolayca kaldırabileceği 250 kiloluk top mermisidir Çanakkale
Bir annenin vatana kurban‘ diyerek gönderdiği evladının saçına yaktığı kınadır
Bir babanın daha 13 yaşındayken, ilk katıldığı cephede ölen oğlunun, her cephede dinlediği türküsüdür
Çanakkalede bu kadar ölünür’ denilerek henüz ölmeden gömülen mübareklerdir
Göğsünde açılan koca bir süngü deliğine bir tutam ot tıkayarak ayakta kalmaya çalışmaktır
İnanmaktır
Adanmaktır
Teslim olmaktır
En önemlisi,
Geri dönmeyi ummamaktır ; Çanakkale
Dünya var olduğundan beri pek çok ülkede yaşanmış ama tanımı Çanakkale de yapılmıştır; savunmanın! VE de toprağına sahip çıkmanın Toprak değil ki, namus meselesidir, çiğnetilmemiştir!
Atalarımız imanın, şahadetin namını titretirken, onlarca milletin de birleşip soysuzluğu’ resmettiği yerdir! Ve Allah, kendi için çarpan hiçbir göğsü çiğnetmemiştir!
Kuru bir şiir, bir türkü değildir Çanakkale.. Bir ruhtur; ilelebet yaşatılması ve de anlatılması gereken! Bir günlük tur ziyaretleriyle geçiştirilecek ya da bir dakikalık saygı duruşuna sığdırılabilecek bir mesele değildir! Derindir ve de mühimdir Söndürülmediği sürece asırlarca yol gösterecek bir meşaledir! Belki biraz nefsani bir gurur, haklı bir başı yücelik ama çokça Hak’tan biliştir; kaderi ve de kaderin de yazılabileceğini
Bir milletin ve de bir insanın isterse neler yapabileceğinin kanlı_canlı ispatıdır!
Demem o ki; bu güzel vatanın, bu cennetin altında, sırtında kefeni bile olmadan yatan dedelerimiz var bizim! Yüreğimiz titremeden geçebiliyorsak üstlerinden, vay halimize bizim