Çubuklu Derneği’nden “Kadına Şiddet” semineri

Çubuklu Derneği, “ Kadına Şiddet” konulu bir seminer düzenledi. Seminerde Dr. Devrim Altıntaş ve psikiyatrist eşi Dr. Merih Altıntaş, oldukça ilginç bilgiler aktardılar.

Çubuklu Derneği, “ Kadına Şiddet” konulu bir…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çubuklu Derneği, “ Kadına Şiddet” konulu bir seminer düzenledi. Seminerde Dr. Devrim Altıntaş ve psikiyatrist eşi Dr. Merih Altıntaş, oldukça ilginç bilgiler aktardılar.

Çubuklu Derneği, “ Kadına Şiddet” konulu bir seminer düzenledi. Seminerde Dr. Devrim Altıntaş ve psikiyatrist eşi Dr. Merih Altıntaş, katılımcılara ilginç bilgiler aktardılar.

Kavacık Talia Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen ve Beykoz İlçe Müdürü İrfan M. Bekaroğulları’nın da katıldığı seminer, avukat Ayşe Yıldırım Öz’ün sunumuyla açıldı.

Kadına şiddetin psikolojik ve toplumsal boyutları ile ilgili olarak bilgilerin verildiği ve ağırlığını kadınların oluşturduğu seminerin sonunda katılımcılara da söz hakkı verildi.

Av. Ayşe Yıldırım Öz: Kadının mülkiyeti devredilmektedir

Seminerin açılış konuşmasını aynı zamanda Çubuklu Derneği üyesi olan Av. Ayşe Yıldırım Öz yaptı. Kız ve erkek çocuklarının doğdukları andan itibaren farklı muameleye tabi tutulduklarına dikkat çeken Öz, “kız çocuklarının altı başka odalara değiştirilir; kız çocukları başkalarının görmeyeceği yererde banyo yaptırılır” dedi.

Kadının “namus”  kavramı ile ilişkilendirilmesi dolayısıyla kız çocuklarının bir an önce evlendirilmeye çalışıldığını da hatırlatan Ayşe Yıldırım Öz, şunları söyledi: “ Çünkü biz yüküz! Oysa düşünülmez ki, namus insanların beynindedir; ama kadınlara böyle bir misyon yüklenmektedir.  Soyadımız yok, babamızın soyadından, kocamızın soyadına geçeriz; mülkiyetimiz de bu şekilde devredilir. Terbiye dilmek adı altında dayak ile tanışırız. Erkek çocuklara hizmet etmek zorundayız, çünkü annelerimiz bizi yaşı küçük de olsa erkek çocuklara emanet ederek yetiştirirler.”

Şiddet gören kadınların, “Yuvayı yapan dişi kuştur ve her şey aile içinde sır olarak kalır” zihniyeti nedeniyle polise de başvurmadıklarını ifade eden Öz, kadınların yaşadıkları şiddeti  sadece kendi aralarında konuştuklarını belirtti.

İrfan Bekaroğulları: Hâlâ şiddet ile mücadele ediyor olmak üzüntü verici

Av. Ayşe Yıldırım Öz’den sonra söz alan İlçe Emniyet Müdürü İrfan M. Bekaroğulları ise “Kadına Şiddet” konusunda şunları söyledi: “ Hedefini daha gelişmiş, dünya muvazenesinde başı oynayan bir ülke olarak belirlemiş bir millet olarak hâlâ şiddet gibi bir konuyla mücadele ediyor olmak aslında üzüntü veriyor bizlere.  Fakat insanlık var oldu olalı şiddetin önüne geçmek mümkün olmadı. Ülkemiz gelişiyor ve gelişirken de bu tarz konuların hallolması gerektiğini düşünüyoruz.

Bizim üzerimize düşen vazife, şiddetin önlenmesidir; çünkü şiddet uygulamak bir suçtur. Bizim için suçun önlenmesi demek, şiddetin meydana gelmeden önce engellenmesi demektir.”

 

 

Küçük ama sonuçları büyük çalışma

Bekaroğulları, Beykoz İlçe Emniyet Müdürlüğü olarak Kaymakamlık nezaretinde yaptıkları bir çalışma kapsamında şiddet görmüş ve şikâyette bulunmuş olan aileleri ziyaret ettiklerini hatırlattı ve bu çalışmayla şiddet görmüş bir insana “arkasında devletin olduğunun gösterilmesinin amaçlandığını” kaydetti.

Bu küçük çalışmanın büyük sonuçlar doğurduğunu hatırlatan İlçe Emniyet Müdürü, yapılan son kanuni düzenlemeler sayesinde şiddet gören kadının korunması ile ilgili ciddi gelişmelerin söz konusu olduğunu belirtti. Yaptıkları çalışmalar neticesinde, şiddet görmüş bazı kişilerin kendilerine ‘benim hayatımı değiştirdiniz” dediklerini belirten Bekaroğulları, oğlundan ve kocasından şiddet görmüş olan bir kadının kendisine bu ziyaretler sonrasında ailesi ve komşuları nezdindeki itibarının arttığını söylediğini de açıkladı.

O bayanın yazdığı mektubu saklıyorum

İlçe Emniyet Müdürü Bekaroğulları, emekli olduktan sonra “ çalıştığı bu 30 sene zarfında ne yaptığı” şeklinde bir soruya muhatap kalacak olursa,  “Oğlum bana anne demeye başladı; ben kendimi insan gibi hissettim” diyen ve kendilerine bir mektup yazan bu kadın ve onun gibi örnekleri hatırlatacağını kaydederek, yaptıkları bu aile ziyaretlerine atfen, “30 senede bunu söyletmişsek bu bize yeter, diyecek kadar güzel sonuçlar aldık” dedi.

Çocuklara da yansıyor

Bekaroğulları, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Bizler devlet olarak bu insanlık suçunun bir an önce önüne geçmek gerektiğini düşünüyoruz. Bu şiddet ortamı çocuklara da yansıyor. Bu çocukların sokakta bir çete gibi gezdiğini, bıçak ve sopalar taşıdıklarını görüyoruz.” İlçe Emniyet Müdürü, aile içi şiddetin azalmasının çocukların gelişmesine de katkı sağlayacağını belirtti.  

Konuşmasında Emniyet Teşkilatı olarak suça bulaşmış olan çocuklar ile ilgili olarak yeni projeleri olduğu bilgisini de veren İrfan M. Bekaroğulları, bu tarz çalışmalarda STK’ların önemine de vurgu yaptı.  

Erdem Çelik: Gül veren elde gül kokusu kalır

İlçe Emniyet Müdürü’nün ardından bir konuşma yapan Çubuklu Derneği Başkanı Erdem Çelik ise, “ sevginin ekildiği yerde sevinç büyür” dedi ve erkeklere bir öneri mahiyetinde olmak üzere şu sözü hatırlattı: “ Gül veren elde gül kokusu kalır.”

Söz uzmanlarda!

Dr. Devrim Altıntaş: 

Açılış konuşmalarının ardından söz alan Kadın Doğum Uzmanı Dr. Devrim Altıntaş ise konuşmasının başında şiddetin tanımını yaparak, “artık şiddeti içimizde yaşar hâle geldik. Öyle ki, bir zamanlar içimizin kalktığı, dinlemek istemediğimiz haberleri çok rahat dinler hâle geldik” dedi.

Dr. Altıntaş,  konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “ Ergen çağındaki çocukların şiddet içerikli televizyon program ve filmleri  izlemeleri,  bilgisayarda şiddet içerikli oyunlar ile haşır neşir olmaları onların şiddeti biraz daha doğal algılamalarını sağlamaktadır.”

Şiddet, sadece dayak yemek değildir

Şiddete maruz kalanların yüzde 90’dan fazlasının kadınlar ve çocuklar olduğunu ifade eden Devrim Altıntaş, kadını inciten, ona zarar veren fiziksel, cinsel, ruhsal hasar ile sonuçlanma olasılığı bulunan ve özgürlüklerin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranışın “şiddet”  tanımına girdiğini hatırlatarak, şiddetin kadının sadece dayak yemesi demek olmadığını belirtti.

Kadın mumyalardaki kırık kemikler

Medyanın da etkisiyle şiddetin sanki son yıllarda tırmandığı şeklinde yanlış bir algı oluştuğunu da kaydeden Dr. Devrim Altıntaş, “hayır, şiddet hep vardı. Tarih öncesinde de vardı. Üç bin yıl öncesine ait kadın ve erkek mumyalarının ayrı ayrı incelenmesinde erkek mumyalarındaki kırık oranlarının yüzde yirmiler civarında, kadın mumyalardaki kırık oranlarının ise yüzde kırklar civarında olduğu tespit edilmiş. Yani, toplum kurulduğu andan itibaren erkekler fiziksel üstünlüklerini kadınlar üzerinde uygulamışlar. Mumyalar da böyle diyor!” dedi.

Artık buna dur demenin zamanı geldi!

Bu zihniyete ve bunun sonucunda uygulanan şiddete dur demenin artık zamanının geldiğini ifade eden Dr. Altıntaş, “ bunu kim dur diyebilir, tabii ki kadınlar” dedi. 

Türkiye’de bu konuların 1980’lerden itibaren konuşulmaya başlandığını ifade eden Devrim Altıntaş, şu istatistikî bilgileri aktardı: “Hangi ülkede olursanız olun, kadın iseniz bu şiddete maruz kalıyorsunuz. Dünyada her üç kadından bir tanesi eşinden dayak yiyor. Eşinden dayak yiyen kadınların yarısı bu durumdan kimseye bahsetmiyor. Yüksek öğrenim görmüş her 6 erkekten bir tanesi eşine şiddet uyguluyor. Öğrenim düzeyi arttıkça fiziksel şiddet gören kadınların sayısı da azalıyor.”

Balayı döneminde dayak yiyenler var

“En az bir kez fiziksel şiddet görme oranı okuma yazma bilmeyenlerde yüzde 43, yüksek öğrenim görmüş olanlarda ise yüzde 12. Şiddet, yüzde 62 oranında evliliğin ilk yıllarında başlıyor. Balayı döneminde dayak yeme oranı yüzde 40 civarında. Hamilelerin şiddet görme oranı yüzde 15. Lohusalık döneminde şiddet gören kadınların oranı ise yüzde 20.”

Kadınlar kanserden çok, şiddetten ölüyor

“Avrupa Konseyi, 16- 44 yaş arası kadınların ölüm ve sakatlanmalarının ana sebebinin aile içi şiddet olduğunu ve bunun kanser veya trafik kazalarındaki ölüm ve sakatlanma oranlarından çok daha fazla olduğunu beyan etmiş.”

Kız bebeklerde ölüm oranı daha fazla

Konuşmasının devamında, kız bebeklerde ölüm oranının erkek bebeklere kıyasla daha fazla olduğu bilgisini de veren Dr. Devrim Altıntaş, bunun sebebini de cinsiyete bağlı kürtajlar ve kız bebeklere doğum sonrası ihtimam gösterilmemesi olarak açıkladı. 

Kadına yönelik şiddetin bir insan hakları suçu teşkil ettiğini ifade eden Dr. Altıntaş, buna muhatap olan mağdur kadınların mutlaka yardım almaları gerektiğini belirtti.

Şiddet sadece tekme, tokat ya da gözün morarması değildir

Dr. Devrim Altıntaş’ın ardından söz alan Psikiyatrist Dr. Merih Altıntaş ise, katılımcılara şiddetin psikolojik boyutundan bahsetti. Şiddetin sadece tekme ya da tokat yemek anlamına gelmediğinin altını çizen Dr. Merih Altıntaş, şiddetin fiziksel boyutunun dışında cinsel, ekonomik, duygusal, psikolojik boyutlarının da olduğunu söyledi.

Kıskançlık da bir şiddettir

Kıskançlık kavgası çıkarmanın, dayak ile tehdit etmenin, kanunsuz iş yapmakla veya intihar etmek ile tehdit etmenin, kadının arkadaşlarıyla ya da ailesiyle görüşmesini kısıtlamanın da şiddet olduğunu belirten Merih Altıntaş, erkeğin “seni terk ederim, bırakırım” demesini, çocukları kullanarak kadını tehdit etmesini, kadının kendisini suçlu hissetmesini sağlamasını da sözlü şiddet örnekleri olarak sıraladı.

Ruh hastası mısın? Bir doktora git!

“Sen şişmansın, çok kilo aldın, aptalsın, sakarsın, çirkinsin” gibi ifadelerin sözlü şiddet örneklerinden sadece bir kaçı olduğunu ifade eden Dr. Merih Altıntaş,      “ sen ruh hastası mısın; bir doktora git” diyen kocasının bu sözü üzerine kendisine gelen çok kadına rastladığını kaydetti. Psikiyatrist Dr. Altıntaş, “ama eşi bunu söyledi diye bana gönderilmiş bir erkek hiç olmadı” dedi.

“Kakılmış” örneği bizim kanayan yaramızdır

Tiyatrocu Yasemin Yalçın’ın bir dönem televizyonda yayınlanmış olan programındaki “Kakılmış” tiplemesinden örnek veren Psikiyatrist Dr. Devrim Altıntaş, “Kakılmış örneği bizim kanayan yaramızdır. Bu diziye hep güldük; aslında acıtan bir tarafı olduğu için bizde etki bıraktı”  yorumunu yaptı.

Erkek, cinsel ilişkiye girmek özgürlüğüne sahip değildir

Erkeğin, istediği zaman cinsel ilişkiye girmek hakkına sahip olmadığını ifade eden Altıntaş, “cinsellik iki tarafın isteğiyle, iki tarafın da istediği şekilde olan bir şeydir” dedi ve kadının korunmasına veyahut çocuk yapmasına engel olmanın, onu fahişeliğe zorlamanın, tecavüz etmenin “şiddet” olduğunu belirtti.

 

 

Beykoz’da bekâret kontrollerinin oranı yüksek

Bir kadın doğumcu olarak Beykoz’da genç kızların bekâret kontrolü için doktora getirildiğini ve bunun ilçede yüksek bir oranda bulunduğunu ifade eden Dr. Devrim Altıntaş ise,                 “ bekâret kontrolü bir şiddettir ve kanunen de suçtur” dedi.

Fırlayan oran!

Psikiyatrist Dr. Merih Altıntaş da, ekonomik ve cinsel şiddet tanımından habersiz olan ve şiddeti sadece “dayak yemek” olarak algılayan kadınlara “şiddet görüyor musunuz?”  sorusu yöneltildiği zaman bu kadınların yüzde 20’lik bir oran ile buna “evet” cevabı verdiklerini, ancak aynı kadınlara şiddetin tanımı tam olarak yapıldığında, yani fiziksel şiddet dışında kalan diğer unsurlar da tanımlamaya eklendiğinde bu oranın yüzde 20’den yüzde 75’e çıktığının görüldüğü bilgisini de aktardı.

Babasının annesini dövdüğünü gören erkek çocuk için şiddet olağan!

Merih Altıntaş, konuşmasının devamında çocukluk çağında şiddete maruz kalan kişilerin ileriki yıllarda hem şiddet mağduru olma, hem de şiddet uygulama olasılığının arttığını kaydederek, “babasının annesini dövdüğünü gören erkek çocukları bunu olağan bir şey gibi algılıyor” dedi.

Şiddet suçu işleyenler, şiddete en fazla maruz kalanlar

Yaptığı bireysel bir araştırmanın, şiddet suçu işleyenlerin en fazla şiddet gören kişiler olduğunu ortaya çıkardığını ifade den psikiyatrist Dr. Merih Altıntaş, “uygulanan şiddetin kendisi de şiddet uygulayan bir insan doğurduğunu” belirtti. Bayan Altıntaş,  görev yapmakta olduğu Güney Doğu Anadolu için; “Güneydoğu’da hâlâ kadının adı yok” dedi ve iki kadının birbirileriyle değiş tokuş edildiklerini, cinayetlerine kurban edildiklerini kaydetti.

Güneydoğu’da amcaoğlunun malı olarak dünyaya geliyorsunuz

Güneydoğu’da kız kaçırmanın çok doğal bir olay olduğunu gözlemlediğini ifade eden Altıntaş, burada “kadının doğduğu günden itibaren amcaoğlu ile evlenmek zorunda olduğunu” anlattı. Merih Altıntaş, “ o size onay vermeden, başka bir evlilik yapma şansınız yok” dedi ve ekledi: “ İşte, şiddetin siz daha doğduğunuz günden itibaren başlayan hâli!”

Orada yitirilmiş bir sürü hayat var

Güneydoğu’da şu an 14-15 yaşlarında ve kadınlığının yeni farkına varmış kızların başkalarının kararıyla evlendirildiğini ifade eden psikiyatrist Dr. Altıntaş, “orada yitirilmiş bir sürü hayat var” açıklamasında bulundu.

Kadını Suriye’den getirmişler, çünkü orada kadınlar ucuz!

Şanlıurfa’da doktorluk yapmakta olan Dr. Merih Altıntaş, bundan bir hafta önce kendisine getirilen ve 18 yaşında olduğu belirtilen kadının kemik gelişiminden aslında onun 14 yaşında olduğunun anlaşıldığını belirtti. Dr. Altıntaş, şunları söyledi: “ Kızı Suriye’den getirmişler, çünkü Suriye’de kadınlar ucuz. Suriye’de çok daha ucuza, çok daha taze kadınlar alabiliyorsunuz. Bu çocuk poliklinikte ayaklarımın önünde bayıldı. Bu, bu yüzyılda bizim sınırımızda yaşanmış, bizim parmak ucumuzda olsa da yüreğimizi acıtacak bir şey. Bunların sadece dizilerde olduğunu düşünüyorsunuz ama maalesef ülkemizin bir tarafında bu acılar yaşanıyor ve bunlar bizim kadınlarımız.”

Bir erkek peşine düştü diye okuldan alındı

Psikiyatrist Dr. Altıntaş, yaşadığı başka bir örneği de katılımcılar ile paylaştı. Lise ikinci sınıfa giden başarılı bir kız öğrencinin arabalı bir adam tarafından izlenmesi ve alıkonulmak istenmesi sonrasında canını zor kurtardığını; kızın bu durumu daha sonra ablasına anlatması üzerine, ablasının da ailesine hiçbir şey söylemeden, sırf kardeşini korumak adına artık okumak istemediğini belirterek, kendisini okuldan aldığını söyledi.  Altıntaş, “ Şiddet babadan oğla, mağduriyet ise anneden kıza geçiyor!” dedi.

Aile içi şiddete maruz kalan çocuk

Aile içi şiddete maruz kalan çocuklarda uykusuzluk, altını ıslatma, grip olmamasına rağmen grip benzeri rahatsızlıklar görüldüğünü belirten Merih Altıntaş, bu çocukların evden kaçtıklarını ve genellikle de madde kullanmaya başladıklarını ifade etti. Dr. Altıntaş, sadece bu nedenden dolayı intihar eden bir sürü ergenin olduğunu da sözlerine ekledi.

Kadın, ailesine ihanet edeceğini düşünüyor

Şiddet gören kadınların yüzde 80’inin pasif bir davranış sergilediklerini belirten Merih Altıntaş, kadının yaşadığı şiddet olayını birisine anlattığı takdirde kendisini aile kurumuna ihanet etmiş olarak algılayacağını ifade etti. Altıntaş, çocukların babasız büyüme korkusunun, kadınları evde tutan en büyük etkenlerden biri olduğunu da açıkladı.

Şiddet önlenebilir mi?

Yasaların şu an aslında kadınların yanında olduğunu söyleyen Dr. Merih Altıntaş,  “yasaları kullanabildiğimiz takdirde şiddet engellenebilir. Öncelikle kültürel olarak şiddetin kabul edilebilirliğinden vazgeçmek lâzım. Alkol ve uyuşturucu kullanan erkek, karısına daha fazla şiddet uygular. Demek ki, alkol ve uyuşturucu kullanımının azaltılmasına dair bazı çalışmalar yapmak lâzım. Ayrıca sosyal servisler ile polis arasında bir bağ kurulması da gerekli” dedi ve ekledi: “Şiddet uygulayanlar adalet önünde cezalandırılmalı.”

Polis, karı ile kocayı barıştırmaya çalışırdı

Eski uygulamada, polise bir şikâyette bulunulduğu zaman, ilk yapılanın “siz bir ailesiniz” denilerek kadın ve erkeği barıştırmak olduğu hatırlatmasında bulunan Altıntaş, “ bu görüşün bugün ortadan kalkmış olması, barıştırmak yerine kadına hak ettiği koruma desteğinin verilmesi iyi bir gelişme” yorumunda bulundu.

Evliliğinizde hiç çatışma çıkmıyorsa, evliliğinizi sorgulayın!

Sağlıklı bir evlilikte çatışmalar olabileceğini kaydeden Dr. Altıntaş, “ evliliğinizde hiç çatışma çıkmıyorsa, evliliğinizi sorgulayın! Biz her konuda çok iyi anlaşıyoruz, diyorsanız, bence özellikle kadınların kendisini sorgulaması lâzım çünkü böyle bir ilişki tipi yok” dedi.

Şiddet gören kadın nereye başvuracak?

Eşi psikiyatrist Dr. Merih Altıntaş’tan sonra söz alan Dr. Devrim Altıntaş ise, şiddet gören kadınların başvurabilecekleri yerler konusunda kendilerini bilgilendirdi. Altıntaş, bunlar arsında Mor Çatı Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı’na bağlı kadın misafirhaneleri,  Kadın Dayanışma Merkezi (KAMER), Şahmaran Kadın Araştırma ve Dayanışma Vakfı, Kadın Yurttaş Ağı gibi kuruluşları saydı.

Nazım Hikmet’in şiirini okudular

Dr. Devrim Altıntaş ile Merih Altıntaş, konuşmalarının sonunda ise, karşılıklı olarak Nazım Hikmet’in “ Bir Kadın Ne Zaman Ağlar” isimli şiirini seslendirdiler.

Hem bilgilendiler, hem eğlendiler

Yapılan bu bilgilendirme konuşmalarının ardından, katılımcılar Dr. Devrim Altıntaş ile psikiyatrist Dr. Merih Altıntaş’a merak ettikleri soruları yönelttiler.

Çubuklu Derneği’nin misafirleri, daha sonra sanatçı Burhan Yıldırım’ın türküleri eşliğinde hem duygulandılar, hem de sıra hareketli nağmelere geldiğinde halaylar çekerek, eğlendiler!

Haber: Arzu Başlantı

Çubuklu Derneği’nden “Kadına Şiddet” semineri
Bizi Takip Edin