Hariçten Gazeller

Birbirleriyle kıyasıya mücadele eden televizyonlar, gazeteler hükümet yetkililerinin açıklamalarını kelimesi kelimesine anında yayımlıyorlar söylenenlerin doğruluğu veya karşı kurum ve kişilerin ne açıklaması ne de savunmasına yer veriliyor. Durum böyle o

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Birbirleriyle kıyasıya mücadele eden televizyonlar, gazeteler hükümet yetkililerinin açıklamalarını kelimesi kelimesine anında yayımlıyorlar söylenenlerin doğruluğu veya karşı kurum ve kişilerin ne açıklaması ne de savunmasına yer veriliyor. Durum böyle olunca da hariçten gazeller kaçınılmaz oluyor elbette.

Zaten derdini anlatmaya kalkışsan da “bunlar var ya bunlar” denmesiyle yandın hemen ötekileştirilir örselenirsin halkın nazarında. Sorgulamaya düşünmeye falan hiç gerek yok çünkü O “bunlar var ya bunlar” dedi. Padişahım çok yaşa durumu.

Son günlerde 2. bir kalkışmadan söz ediliyor bana göre bu 2. kalkışma kesinlikle top tüfek ile olmayacaktır bunu başaramayacaklarını zaten anladılar 2. kalkışma ekonomik olarak dalga dalga geliyor önlemleri alınmalıdır.

Gelelim konumuza 1.Damat Bakan Berat Albayrak İktisatçı kimliği ile Moody’s açıklamalarına karşın şu ifadeyi kullandı. “Vız gelir, tırıs gider” Moody’s in açıklamaları bence hiç hafife alınacak yenilir yutulur cinsten değil, evet siyasi bir hamle olduğunu düşünmemek de mümkün değil ama bunların cevabı “Vız gelir, tırıs gider” olmamalı.

İşte Moody’s kredi derecelendirme kuruluşunun açıklamaları;

 *Yüksek politik risk ve belirsizlik hâli 2013 yılında yapılan not artırımından sonra Türkiye’yi dış şoklara karşı kırılgan hale getirmiştir.

*Türkiye’nin makroekonomik temelleri zayıflamış, dış finansman yükümlülükleri artmıştır.

*Büyümesini tüketim ve dış finansman bağımlılığıyla devam ettiren Türkiye’nin bundan sonra büyüme rakamları konusunda da sıkıntılar yaşayacağı aşikârdır.

*Önümüzdeki 2-3 senelik dönemde ekonomik durumda bir iyileşme ihtimali görülmemektedir. Bu nedenle seviye Ba1 (Çöp) seviyesinde tutulacaktır.

*Türkiye’de cari açık halen büyük bir problem. Tahminlere göre yüzde 4-5 seviyelerinde seyredecek cari açık da benzer not seviyesinde olan ülkelerden çok daha fazla.

*Bütün bu ekonomik zayıflamanın yanında güvenlik riskleri ve turizm gelirlerindeki düşüşler de zayıflığın altını çiziyor.

Açıklamalar üzerinden birkaç maddeye değinecek olursak;        

15 Temmuz sürecinden sonra Asker, polis, akademisyen, memur, iş adamı ve her kesimden her cenahtan fetö terör örgütü mensubu kişiler deşifre edilerek haklarında hukuki işlemler başlatıldı.

Fakat halen özellikle hükümet kanadından özellikle diyorum cemaat hakkında her şikâyete her uyarıya rağmen bizimkiler yapmaz, etmez diyerek savunan hükümet yetkililerine henüz dokunulmuş değil. Zaman gelince muhakkak bunlarda vatana ihanetten yargılanacaklar ve yüksek politik risk oluşturacaktır.

Ülkemiz maden çeşidi bakımından oldukça zengin bir ülke olmasına rağmen, kendi madenlerimizi işleyemiyoruz. Bazı madenleri ise çıkaramıyoruz bile. Maden yataklarımız tamamen yabancı şirketlerin kontrolü altında.  Yabancı şirketler tarafından sömürüldüğünün en açık göstergesi ve daha da acı olanı ise Türkiye‘nin bu durumu tersine çevirmek için herhangi bir adım atmıyor oluşu.

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının açıklamış olduğu rakamlara göre Türkiye’nin brüt dış borcu, 2016 yılının ilk yarısı itibariyle 421,4 milyar dolar. Yani 2002 yılına kıyasla dış borçtaki artış yüzde 225,2 artmış durumda.

Terör örgütleri ise Türkiye Cumhuriyetini yok etmek adına Güneydoğu ve Batı da hiç durmadan eylemlerini arttırarak Devlet otoritesini epeyce sarsmış durumda insanlar nerede ne zaman bir canlı bombanın patlayacağı konusunda açık ve net bir şekilde kaygılılar. Durum böyle olunca turist yok, ülkeye döviz girişi de yok.

Birde bunlara ek olarak vatandaşlarımızın yaşam standartlarına bakacak olursak daha da içler acısı bir tablo ile karşı karşıyayız, Vatandaşlarımızın 2002 yılı sonunda, bankaya olan borcu 6,6 milyar lira iken, 2015 sonunda bu borç 384 milyar liraya yükseldi.  Bankalara borçlu olan vatandaşların sayısı 25 milyonu bulmuş durumda. Bununda daha bir acı tarafı var ki Türk bankacılık sektörünün yüzde 41’inin yabancı bankaların elinde.

Lütfen kendimizi Kaf dağında görmekten biraz vaz geçelim, gerçeklerle yüzleşip ona göre adımlarımızı atalım daha temkinli ve ihtiyatlı hareket edersek bizlere emanet edilen bu güzel vatanı gelecek nesillere bırakabiliriz.

Bu ülke “Vız gelir, tırıs gider” gibi siyasi, ekonomik ya da bilimsel hiçbir tanıma uymayan cümlelerin ardına sığınılacak kadar basit değil.

Hariçten Gazeller
Bizi Takip Edin