İşçi Partisi'nden CHP'ye kan akışı!

İşçi Partisi Beykoz Belediye Başkan Adayı Can Çakmak ve beraberindekiler, Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçiş yaptı.

İşçi Partisi Beykoz Belediye Başkan Adayı Can Çakmak ve beraberindekiler, Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçiş yaptı.

İşçi Partisi…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İşçi Partisi Beykoz Belediye Başkan Adayı Can Çakmak ve beraberindekiler, Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçiş yaptı.

İşçi Partisi Beykoz Belediye Başkan Adayı Can Çakmak ve beraberindekiler, Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçiş yaptı.

İşçi Partisi Beykoz Belediye Başkan Adayı Can Çakmak’ın yanı sıra; Tolga Özlem, Metin Yıldırım, Sertaç Olcayto ve Mehmet Genç de CHP’ye katılan diğer isimler oldu.

İlçe binasında düzenlenen rozet takma töreni, CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamza Çebi eşliğinde gerçekleşti. Gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan Milletvekili Çebi, sosyal devletin tekrar inşa edilmesi gerektiğini ifade ederek bunu da ancak CHP’nin gerçekleştireceğini vurguladı.

Güne dair ilk değerlendirmeyi yapan CHP İlçe Başkanı Şevket Arıkan, Can Çakmak’ı ve beraberindekileri işaret ederek; “Burada bulunan CHP’liler ne kadar CHP’li ise siz de o kadar CHP’lisiniz. Tüzüğümüzün belirlediği 3 aylık sürede asli üyelerin sahip olduğu tüm haklardan yararlanma şansınız var. Bu ülkedeki gerici, yobaz, faşizme ve onların kurmak istedikleri Neo-Osmanlı adı altında din esasına dayalı devlet anlayışına karşı direnen bir kaleyiz ve yeri geldiğinde nöbeti devralmak üzere aramıza katıldınız. Omuzdaş olarak bundan sonraki siyasi yaşantımızda beraber olacağımızdan dolayı mutluluk duyuyorum” şeklinde düşüncelerini belirtti.

Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve özgürlükler maalesef geriye gitmektedir!

Arıkan’ın ardından kürsüdeki yerini alan CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamza Çebi ise, yaptığı konuşmasında bedelli askerlik, maden faciaları, çocuk işçiler, AB süreci ve Kılıçdaroğlu’nun ortaya attığı MİT iddiasına değindi. Milletvekili Çebi: “92 yıllık Cumhuriyet’te AK Parti hükümetinin 12. yılındayız. Genel seçime doğru gidiyoruz. 13 yılda ne kazandık ne kaybettik, bunun muhasebesini yapmak gerekir. Bundan 12 yıl önce AK Parti iktidara geldiğinde neleri vaat etti? Bugün Türkiye nelere sahip? Bunu mutlaka değerlendirmek gerekir. Adalet devletini kuracağız diye yola çıkanlar 12 yıl sonra yolsuzluğun, zulmün baskının ve otoriter anlayışın devletini kurdular.12 yıl önceye göre insanımızın daha özgür veya daha demokratik bir sistemde yaşadığını söylemek mümkün değildir. İktidara geldikleri ilk yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin genelkurmay başkanı ile görüşebilmek için Amerikalı dostlarından yardım isteyenler, iktidarlığının onuncu yıllarında genelkurmay başkanını terör örgütü üyesi diye hapse göndermekten çekinmediler. 2004’te tam üyelik müzakere takvimi almak için Erdoğan Brüksel’deydi. Öyle veya böyle Türkiye bir adım atmış sanıldı. İmtiyazlı denilen ikinci sınıf bir üyelikti bu. Tam üye yapmayacağız ama sana bir takım haklar tanıyacağız diyen bir anlayıştı. O günün gazeteleri  ‘Merhaba Avrupa’ manşetleri attılar. Ankara’da güpegündüz havai fişeklerle bayram yapıldı. 17 Aralık’ın onuncu yılı bittiği tarihte Türkiye Avrupa yolunda değil, yolsuzluk konusunda çok yol aldığını tüm dünyaya göstermiş oldu. Bu utanılacak bir tablo. İstedikleri kadar üstünü kapasınlar bu bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda maalesef geriye gitmektedir. Daha önce atılmış adımlar da çıkarılan ve çıkarılacak yasalar ile bir bir geri alınmaktadır. Makul şüphe diye bir şey vardı. Bu değiştirildi. Denildi ki, makul şüphe olmaz olduğu zaman tüm vatandaşlar şüpheli olur. Böyle bir yetki demokraside olmaz dendi. Tarih ne zaman? 17 Aralık 2013!  Bakanlarla ilgili, Başbakanın yakınları ile ilgili soruşturmalar başladıktan sonra. Makul şüphe değiştirildi kuvvetli şüphe getirildi. Şimdi yeniden makul şüpheye dönülüyor. Neden? Çünkü yolsuzluk dosyalarını kapatmakta ciddi adımlar attılar. Biz işimizi gördük. Şimdi makule dönebiliriz. Bizim dışımızdaki bütün vatandaşları ve mualifleri tutuklama yetkisi savcılarda olsun ki biz bunları kullanalım anlayışına döndüler” dedi.

Meydanlardan korkanlar saraylarına tünel yapmaktalar!

“Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi meydanlardan korkuyor. Meydanlar onların korkulu rüyası. Gezi benzeri bir protesto hareketinin önüne geçilmek isteniyor. Meydanlardan korkanlar saraylarına tünel yapmaktalar. Ama onları sandıkta milletin elinden kimse kurtaramayacak. İstedikleri kadar tünel yapsınlar” diyen Vekil Çebi sözlerini söyle sürdürdü: “Büyük maden faciaları yaşadık. Soma’da yaşadığımız faciada 301, Ermenek’te 18 kardeşimizi kaybettik. Biz Soma’dan önce bu facia geliyor diye uyarımızı TBMM’de yaptık. Gelin bir meclis araştırma komisyonu kuralım ve madenlerde ölüm bir kader olmasın dedik. Açlık mı, ölüm tehlikesi mi gibi iki seçenek arasında kalan vatandaşımıza yardım edelim dedik. Ama bu ölümlere karşı, ölüm bu işin fıtratında var diyen bir anlayış var şuanda iktidarda. Gerekli yasa tekliflerini de TBMM’ye verdik. Soma ile ilgili düzenlemeler torba yasa ile yapıldı. Şimdi Ermenek’te ölen kardeşlerimiz için yeni bir yasa mı çıkması lazım? Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamlarına göre 18 yaş altı 900 bin çocuk çalışıyor. Bunların yarısı mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Bu çocuklar emsalleri okullara giderken oralarda arazide veya topraklarda çalışıyorlar. Resmi rakam 900 bin gerçek sayı çok çok üstünde. 900 bin çocuğumuz eğitim, sağlık haklarından ve yaşamın asgari standartlarından yoksun. Ermenek’te çocuğu toprak altında hayatını kaybetmiş olan Recep Amcanın ayakkabıları Türkiye’de sosyal devlet olmadığını göstermiştir. Bir yanda saraylarına yüzlerce milyon lira harcayan bir cumhurbaşkanı öte tarafta yırtık bir lastik ayakkabı giyen Recep Amca ve ona yeni bir lastik ayakkabı gönderen devlet. Sosyal devletin yeniden inşası gerekmektedir. Bunu CHP gerçekleştirecektir. Sayın Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde MİT’in CHP’ye karşı bir takım planlar içinde olduğunu ifade etti. Buna karşılık Davutoğlu CHP kendisine baksın gibi bir değerlendirme yaptı. Siz başbakansınız, ana muhalefet partisinin genel başkanı ciddi bir iddiada bulunuyor. Size düşen bunu araştırmaktır. Sayın Davutoğlu’nun görevi bu durumu tahkik etmektir. Bir demeç vererek böylesi önemli bir iddiayı(MİT ve CHP arasındaki ilişkiyi kastederek) geçiştiremezsin”.

Yönetimde bir tane alevi yok!

Vekil Çebi Davutoğlu’nun Muharrem ayı ile ilgili olarak Hacıbektaş’a gitmesi ve destur istemesiyle ilgili olarak ise konuşmalarında şu ifadelere yer verdi: “Bakmayın Davutoğlu’nun destur almaya Hacıbektaş’ gittiğine. Bunlara inanmayın. Yönetimde bir tane alevi yok. Genel müdür yok. Vali yok. Yükselme imkanı ver, hadi bir atak yap da görelim bu kardeşlerimizi de yönetimde. Devlet memuriyetine giriş sınavında bir kenara bırakılmasınlar. Verilecek cevabı tahmin edebiliyorum. Denilecek ki, biz devlette birini göreve getirirken kimsenin inancına etnik kökenine bakmıyoruz”.

Bedelli askerlik konusuna da değinen Vekil Çebi: “CHP sivil iradenin silahlı kuvvetler üzerinde bir denetimi olarak değerlendirebileceğimiz bir modeli ortaya koymuştur. Ülkeyi siviller yönetir askerler yönetmez. Yurt savunması elbette TSK’nın görevidir. Askerlik de bir vatan görevidir. Yaşı gelen herkes askere gitmekle yükümlüdür. Ancak Türkiye’de askerlik süresinin uzunluğu gençlerimiz üzerinde bir psikolojik baskıdır. Bunu dengelemek gerekir ve bu uygun denge askerlik süresinin kısaltılmasından geçer. Parası olmayan vatandaşlarımıza yönelik bir düzenleme de dahil ettik bu dengenin içerisine. Bizim verdiğimiz tüm tekliflerde maddi yetersizliklere yönelik çalışmalar da yapılmıştır. İşte bedelsiz bedelli dediğimiz olay budur. Sayın Erdoğan bedelli askerlikle ilgili olarak birileri bu işi kaşıyor deyip durdu. Referandumdan ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Erdoğan’ın kendisi bu işi kaşımıştır” dedi.

İşçi Partisi'nden CHP'ye kan akışı!
Bizi Takip Edin