Değerli dostlar;
Çukurca saldırısı ve ardından Van depremi millet olarak yüreğimizi dağladı. Ölenlere Allah?tan rahmet ailelerine sabr -ı cemil niyaz ediyorum. Bir yanda terör bir yanda doğal afet ikisi de can aldı, canlarımızı aldı. Ve bu ülkenin asil evlatları terör belasıyla yanan yüreklerinin korunu dondurup kardeşlik meşalesini yaktı.
Her kesim seferber oldu. Güzel bir tabloydu, olağan hallerde de kardeşlik meşalesi daima yansın. Deprem haberini öğrenir öğrenmez Ercişli dostlarımı aradım, sağ selamette olduklarını öğrenince rahatladım. Bu vesileyle Kürt ve Türk kardeşliği yeniden tartışılmaya başlandı. Medyaya yansıyan birkaç olumsuz tutum ve davranışların haricinde milletin kardeşlik damarı ağır bastı.
Değerli dostlar;
Bizim anladığımız ve inandığımız millet bir ırkın birliğinden müteşekkil değildir. Bu topraklarda millet olmanın üç temel esası vardır.
1. Dindaşlık
2. Akrabalık
3. Komşuluk
Üzerinden milleti tanımlıyoruz. Türkler ve diğer etnik unsurlar dindaş, akraba ve komşudurlar.
Kuran perspektifinden meseleyi ele alırsak; ?Müminler kardeştir? hükmü açıkça beyan edilmiştir. ?Akrabayı gözetmemiz, silahı rahim emredilmiştir.?
Hz. Peygamber (a.s.v) ?komşusu açken tok yatan bizden değildir? hükmünü ferman buyuruyor. Dindaş olmayan komşularımız da bu hükmün içindedir. Çünkü hitapta Müslüman komşusu açken tok yatan demiyor. Komşusu ifadesi açık ve öncelik arz ediyor. Bu inanç soyumuzu ve soydaşlığımızı reddetmiyor. Yine Kuran?ın ifadesiyle ?biz sizleri bir anne babadan yarattık birbirlerinizi tanıyınız diye kavimlere ayırdık? beyanı var.
Demek ki dostlar, modern dünya milleti soy ve ırk üzerinden tarif ederken 18. Yüzyılda Fransız İhtilali sonrası kurulan ve kurgulanan dünya ırkçı ve faşizan tanımlarında dindaşları, akrabaları ve komşuları birbirinden ayırdı. Ve bu ayrım hala devam etmekte. Yeni anayasa tartışılırken üzerinden en çok konuşulan millet kavramının tanımı nasıl olmalıdır. Cevabı nakıs kalıyor. Bilerek, isteyerek bizleri kısır bir döngünün içine hapsettiler. Coğrafya olarak hapis olunmuşluğun ötesinde idrak, izan, feraset ve basiret olarak çizilmiş sınırların dışına çıkamadık.
Modern dünyanın emrettiği şekilde düşüncemizi, inancımızı ve millet kavramını tanımladık. Bu topraklar ırkçılığı bünyesinde barındırmadı. Osmanlı çok uluslu bir yapıya sahipti. Bizler farklı medeniyetlerle yaşama kültürüne sahibiz. Modern batı dün çöpünü temizletmek için kapılarını açtığı göçmenleri bugün dışlamaya çalışıyor. Onlara yaşam hakkı tanımıyor. Çünkü onlara artık ihtiyacı kalmadı ve kazanımlara ortak olmalarından çok rahatsız.
Düşünme kodlarımı değiştirme zamanı geldi.
Kalın Sağlıcakla?