Kur'an’ın dilinden Kıyamet, Ahiret ve Akıbet

Her birimiz annelerimizin rahminde zerre mesabesinde bir hücrecik olarak başladık varlık serüvenimize; burada halden hale geçerek belli bir süreyi tamamladıktan sonra bir şey bilmez, aciz, ilgiye, bakıma muhtaç varlıklar olarak…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Her birimiz annelerimizin rahminde zerre mesabesinde bir hücrecik olarak başladık varlık serüvenimize; burada halden hale geçerek belli bir süreyi tamamladıktan sonra bir şey bilmez, aciz, ilgiye, bakıma muhtaç varlıklar olarak annelerimizin karnından çıktık; ve hayat maceramıza daldık. Acziyet çağından sonra, kemal (yetişkinlik) çağına ulaştık kimimiz, ömrü olanlar yeniden acziyet çağı olan yaşlılığa ulaştı. (bknz.Nahl,78;Hacc,5-6).

Ömrü kısacık olanın da upuzun olanın da sonu ölüm. Doğmak ve ölmek bütün insanların ortak kaderi…

Peki sonrası ?

Doğumlar ve ölümler  sonsuza kadar mı?

Bu düzen böyle devam edip gidecek mi, yoksa bir nihayeti var mı?

İnsanı ölümden sonra nasıl bir kader bekliyor?

Cevabını bulmakta aciz olduğumuz bu soruya bizi yaratan Allahu Teala elçileri aracılığıyla gönderdiği kitaplarda cevap veriyor ve o elçilerin sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V) ‘e gönderdiği son kitabı Kur’an-ı Kerim’de insanoğlunu bekleyen akıbeti bildiriyor ve şöyle buyuruyor:  

“Birbirlerine neyi soruyorlar?

Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi?

Hayır ileride bilecekler.  

Hayır hayır ileride bilecekler. Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.

Bu sura üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.  

Gök açılır ve kapı kapı olur.

Dağlar yürütülür, serap haline gelir.  (Nebe’)

Büyük bir sarsıntının olacağı o günde sarsıntıyı, peşinden gelecek başka bir sarsıntı izleyecektir.

O gün bir takım kalpler(tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır.   

Onların gözleri (korku ile) inecektir.

Şöyle derler biz gerisin geriye eski halimize mi döndürüleceğiz?

Bizler çürümüş kemiklere döndürüldükten sonra mı? 

Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür derler. 

Halbuki o bir haykırıştan surun üfürülmesinden ibarettir. (Naziat)     

Güneş dürüldüğü zaman , (Tekvir)      

Gök yarıldığı zaman,  

Yıldızlar saçıldığı zaman, (İnfitar)   

Yer büyük bir sarsıntıyla sarsıldığı zaman, (Zilzal) 

Dağlar yürütüldüğü zaman,    

Gebe develer salıverildiği zaman, 

Vahşi hayvanlar (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman,(Tekvir)

Kabirlerin içindekiler dışarı çıkartıldığı zaman,(İnfitar)

Yer bütün ağırlıklarını dışarı atıp, insan neler oluyor dediği zaman,(Zilzal)

Diri diri gömülen kız çocuğuna hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman,     

Amel defterleri açıldığı zaman,     

Gökyüzü yerinden sıyrılıp koparıldığı zaman,      

Cehennem alevlendirildiği zaman,

Cennet yaklaştırıldığı zaman, herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir.(Tekvir)

Ey insan sen şüphesiz Rabbine (kavuşuncaya kadar)didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın. (İnşikak)        

Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.                     

O gün bir takım yüzler vardır ki, pırıl pırıl parıldar,

 Gülerler sevinirler,     

O gün nice yüzler vardır ki toz toprak içindedir,  

Onları bir siyahlık bürür.  

İşte onlar kâfirlerdir, günahlara dalanlardır. (Abese)      

Kime kitabı sağından verilirse: “Gelin kitabımı okuyun!”  

Çünkü ben hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.”diyecek.(Hakka)

Hesabı çok kolay görülecek,

Sevinçli olarak ailesine dönecektir.(İnşikak)

Fakat kime kitabı solundan(veya arkasından) verilirse, “Keşke kitabım bana verilmeseydi”,diyecek.

“Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.”    

 “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.”   

“Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.”                                                               

“Saltanatım da yok olup gitti.”(Hakka)                                                                                    

Helak! Diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir. Çünkü o dünyada iken ailesi içinde sevinçli idi.

Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı, 

Hayır, hayır sandığı gibi değil. Şüphesiz Rabbi onu görüyordu. (İnşikak)   

Ey insan! Seni yaratan şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

Hayır hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz.                

Halbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır.   

Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler.    

Şüphesiz iyiler Naim cennetindedirler.                                                                

Şüphesiz günahkarlar da cehennemdedirler.         

Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir.                 

Onlar orada kaybolup kurtulacak da değillerdir.          

Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?      

Evet hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin? (İnfitar)                  

(O gün )hiçbir dost, dostun halini sormaz.   

Birbirlerine gösterilirler. Günahkar kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın. Hayır ne mümkün!(Mearic)       

O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlamayacaktır. O gün buyruk yalnız Allah’ındır.(İnfitar)                          

Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz cehennem onun sığınağıdır.                                 

Kim de, Rabbinin huzurunda korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa şüphesiz cennet onun sığınağıdır.(Nebe’)   

O gün bir takım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.     

Çalışmış boşa yorulmuşlardır. 

Kızgın ateşe girerler.   

Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.

 Onlara acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.     

O ne besler ne açlıktan kurtarır.                                             

O gün bir takım yüzler de vardır ki nimet içinde mutludurlar.  

Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.   

Yüksek bir cennettedirler.          

Orada hiçbir boş söz işitmezler. (Ğaşiye)       

Koltuklar üzerinde etrafı seyrederler.                     

Onların yüzlerinde nimetlerin sevincini görürsün.  

Onlara mühürlü(el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.  

Onun içiminin sonu misktir. İşte yarışanlar bunun için yarışsınlar. (Mutaffifin)    

Deveye bakmıyorlar mı nasıl yaratılmıştır!

Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiştir!      

Dağlara bakmıyorlar mı nasıl dikilmiştir!

Yeryüzüne bakmıyorlar mı nasıl yayılmıştır!

 Artık sen öğüt ver! Sen ancak öğüt vericisin.(Ğaşiye)

Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır.

En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse(kafir) ise öğüt almaktan kaçınır.

Sonra orada ne ölür(kurtulur),ne de (rahat bir hayat ) yaşar.

Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer. (A’la)

Onlar seve seve yiyeceği, yoksula yetime ve esire yedirirler. 

“Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz

 “Çünkü biz asık suratlı, çetin bir günden(o günün azabından dolayı)Rabbimizden korkarız.”derler.  

Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık içlerine bir sevinç verir.

Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler)ile mükafatlandırır. (İnsan)                  

Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.         

Oysa ahiret daha hayırlı ve süreklidir.       

Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Musa’nın sayfalarında da vardır.(A’la)”

Allah-u Teala hepimize akibet bilinci içinde, yaratılış maksadımıza uygun yaşamayı nasip etsin, son anımıza dek imandan ve istikametten ayırmasın.

(Not:Ayetler konu bütünlüğüne göre sıralanmıştır.Ayetlerin sonlarındaki sure isimleri yukarısında geçen ayet gruplarının bulunduğu sureyi gösterir.)

Ayşe Nur Kapusuz

Beykoz İlçe Vaizi

Kur'an’ın dilinden Kıyamet, Ahiret ve Akıbet
Bizi Takip Edin