Yaptığımız ef’alin fayda veya zararını düşünmediğimiz çocukluk yıllarımızdan kalma o hesapsız tavırlarımız, siyasete atılanlar için devamlılık göstermektedir. Bir farkla ki o da çocukken cahilliğimiz bize hakim iken siyasette ise hırs mevzu bahis olabiliyor. Boylu-boyuna mazur görülebilecek bir dönemi kapsaması hasebiyle çocukluğumuz hatası-sevabıyla hoşgörülebilir elbette. Ancak hırsına mağlup koca koca adamlar yanlış veya doğrularının ardında, halkı değilse bile kendisini uçurumlara götürebilecek felaketler saklamaktadır,bunun hiç hoş karşılanır tarafı olamaz. Esasında siyasetin kendisinde varolan o ‘iddia’ bile felaketin temelini oluşturmakta. Bir payeye layık olabilmek ile onu hakettiğini iddia etmek durumları kavuşmaz iki yaka gibi toplum hayatına tecavüze bahane olmaktadır. Bir göreve layık olanlarla onu çokça isteyenlerin göreve gelme nisbeti siyasetin kalitesi için bir ölçüttür. Ve günümüzde gerçekten de kaliteli siyasete ve onun hakiki ‘orkestra şef’lerine hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız vardır.
Ulusal ölçekte kötü giden işler iyileriyle beraber sırıtmayabilir ancak yerelde durum biraz daha farklı. Örneğin yerelde hizmetler kötüyse(yol yapım,ulaşım vs) bunu medya gücüyle farklı gösterseniz bile oranın sahibi halk aynı desteği size sağlamaz ve bu ‘hizmetsizliğin’ faturasını çok rahat kesebilir. Çünkü yerel birimler halkın somut olarak (özellikle hükümeti) seçtiği adayı denetleyebildiği en azından faaliyetlerini hükümete nazaran daha yakından takip edebildiği yerlerdir.
Bu yüzden mikro planda başarılı olan herhangi bir siyasi parti ulusal çapta da başarıya namzettir. 2014 yerel seçimleri hem bu bakış açısından ötürü önemlidir hem de bu yıl meclisten geçen yerel yönetimler yasasının yerele kazandırdığı prestijden ötürü önemlidir. Bu yasayla belediyelerin halka hizmet sunma görevi katlanmıştır. Önceden merkezin taşra teşkilatları aracılığıyla gerçekleşen eğitim,sağlık,kültür,sosyal yardımlaşma,turizm,tarım hayvancılık gibi önemli hizmetler yerel yönetimlerin güçlendirilmesi hedefinin bir sonucu olarak bu yasada yerel yönetimlere bırakılmıştır. Vergi gelirlerinin belediye ve il özel idarelerine ayrılan payı arttırılmıştır. En önemlisi de belediye başkanı illerde valilerden çok daha yetkili hale getirilmiştir.
Bunlar ve daha niceleri yerel yönetimlere önemin artmış olduğunu gösterir. Yukarılarda da belirttiğimiz gibi mikro planda iyi yönetim makro plana güzel bir referans oluşturur. Bunun için de genel seçimlere elleri güçlü girmek isteyen partiler yerel seçimlerde ellerindeki kartları iyi kullanmalılar ve bu işlere layık adayları bizlerin önüne getirmeliler.
Mantar gibi türeyen ‘aday adayları’ arasında bir seçim yaparken hangi parti(genel başkanı) bu ‘aday adayları’nın ciddi manada alan çalışması ve projelerle geldiğine bakmakta? Yoksa adayı belirlerken parti-içi güç çekişmelerinin bir neticesi olarak mı belirlemekte? Demokratik değerlerden bakacak olursak meseleye, parti-içi temayül yoklamalarının etkisi tam olarak yansır mı adayın belirlenmesinde? İşte bunlar ve belki de daha nice kıstas,layık adayın iş başına gelmesi için bir kapı aralar.
Çoğunluk biliyor ki büyük halk kitlelerinin desteğini kazanmış partilerde bu kıstasların dikkate alınmasından çok parti-içi güç odaklarının ‘aday gösterme/aday adayına yol verme’ sürecinden sonra aday belirlenir. Çünkü yazının başına dönecek olursak adayı da belirleyen ‘hırsa mağlup siyasetçi(ler)’dir.
‘Namağlupları’ hasretle bekleyen bir siyaset arenası var. Bunun ülkemizde görülecek ilk raundu 2014 Mart’ında gerçekleşecektir. Kimseden filozof/bilgece hareket etmesi beklenmemekte ve gerçekten işin ehillerinin senfoniyi icra etmesi beklenmektedir. Ancak çocukça bir hevesle ve nefsani arzularla da atılganlık yaparak halkın ümidini boşa çıkarmak hiç şık olmamaktadır.
