Ülke olarak gireceğimiz Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerine çok az bir süre kaldı.
Her parti elinden geldiğince halk tabanına inmeye, sokakta sıkılmadık el bırakmamaya, insanların dertlerini-sorunlarını dinlemeye son hızla devam ediyor.
Seçim tarihinin öne alınmasıyla -her ne kadar hazırlıklı olduklarını söyleseler de- hazırlıksız yakalanan partiler de yok değildi.
Cumhurbaşkanlığı için parti adaylarının açıklanmasını bir süre beklemiş olmamızı da buna yoruyorum.
Evet bir seçim sürecinin içindeyiz, ancak şartlar ne kadar adil?
Partiler arasında ne kadar eşitlik söz konusu?
Bence, kesinlikle adil olmayan bir seçim dönemi daha yaşıyoruz!
Bu hep böyle idi ama böyle olmak, bu şekilde devam etmek zorunda mı?
Seçim dönemlerinde tüm partiler için aynı oranda bütçe hazırlansa ve herkes aynı maddi imkanlar çerçevesinde mücadelesini veriyor olsa ne olur?
Hazineden yapılacak olan yardımlar hesaplanırken oy kriterine başvuruluyor. Genel seçimlerde geçerli oyların yüzde 3’ünden fazla oy alan partilerin oyları hesaplanıyor. Bu partilerin oyu ve verilecek toplam ödenek oranlanıyor. Her bir oy için verilecek yardım miktarı her partinin aldığı oyla çarpılarak alacakları hazine yardımı rakamına ulaşılıyor.
Hatırlatmakta fayda var, ocak ayında partilere ayrılan yıllık bütçe;
AK Parti: 139 milyon lira
CHP: 71 milyon 1 bin lira
MHP: 33 milyon 400 bin lira
HDP: 30 milyon lira idi.
Seçim döneminde de;
AK Parti: 278 milyon lira
CHP: 142.2 milyon lira
MHP’ye 66.8 milyon lira
HDP: 60.4 milyon lira daha dağıtıldığı yer aldı haberlerde.
Bu tablodan da anlaşıldığı gibi Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde yer almalarına rağmen; Saadet Partisi, İyi Parti ve Vatan Partisi için hazineden herhangi bir seçim yardımı gerçekleşmedi.
Oysaki maddi yardımlardaki adaletsizliği yasalarla düzenlemek mümkün!
Seçim yarışında olan ve gerek görsel basın gerekse yazılı basında, ulusal ve yerel bazda yer verilmeyen partilerin hakkı helal midir?
Bu seçim süreci sizce de adil midir?
Ben bir vatandaş olarak tüm parti söylemlerini, Cumhurbaşkanlığı için adaylığını koymuş olan herkesin vaatlerini dinlemek ve okumak istiyorum.
Peki, bu neyin ambargosu?
Bir yanda kolileri bakkal dükkanlarına istifleyenler, bir yanda miting alanına gidilmesin diye önü kesilenler.
Bir yanda parti bayraklarını boş bulduğu her alana asanlar bir yanda parti aracını bile güç bela bulanlar.
Bir yanda çayı zor ikram edenler, bir yanda belediyenin de tüm imkanlarını kullanarak iftar programı düzenleyenler.
Bir yanda gazetelerde boy boy haberi çıkanlar, televizyon programlarına davet edilenler bir yanda ulusal basın ve yerel basında yer bulamayıp parti haberlerini sosyal medyadan yaymaya çalışanlar.
Ulusal basının yayımlarına, kiralık veya satılmış gazetecilerine, televizyon programlarındaki yanlı hallerine eminim şahit olmuşsunuzdur.
Ulusal basın genel anlamda iktidarın elinde onu anladık da, yerel basını anlamış değilim!
24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerine dair Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı ve 1. Bölge Milletvekili Adayı Dr Abdullah Sevim’in de dediği gibi;
Bu seçim mazlumla zalimin,
Bu seçim ahı olanlarla ah alanların,
Bu seçim suskun ile sesi çok çıkanların,
Bu seçim Allah’a kul gayrında hür olanlarla; güce, makama, şöhrete tapanların seçimi olacaktır.
Tüm bunlara rağmen güzel bir geleceğin bizleri beklediğine olan inancım sonsuz.
Türkiye için her şey iyi olsun, hakkımızda da hayırlısı olsun.