Ünlü tiyatro sanatçısı Süheyl Uygur ile Beykoz ve Beykozlu olmak üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
Sevilen tiyatro sanatçısı Süheyl Uygur, siz değerli okuyucularımız için Nejat Uygur?un sağlık durumunu, adı sıkça duyulmayan diğer üç erkek kardeşini ve Beykoz?la ilgili düşüncelerini gazetemize anlattı.
Beşiktaş?ta bulunan Akatlar Kültür Merkezi?nde gerçekleşen röportajımızda sorularımızı samimiyetle yanıtlayan ünlü tiyatrocunun gerçek bir Beykoz sevdalısı olduğunu öğrendik. Ancak Beykozlu olmaktan gurur duyan sanatçının buruk olduğu bir husus da vardı. Röportajımızın ilerleyen satırlarında bu burukluğun ne olduğunu öğreneceksiniz.
BEYKOZ SANATA AÇIK BİR YER
Süheyl Bey, kaç yıldır Beykozlusunuz? Ve neden Beykoz?
2000 yılından beri Beykozlu?yum. Şu anda Kavacık?ta oturuyorum. Ondan önce de 9 sene kadar Acarkent?te yaşadım. Küçük kızımı sahile getirirdim Beykoz?a. Sonra buraya taşınmaya karar verdik; Acarlar?a taşındık. Beykoz sanata çok açık bir yer. İçindeki tarihi binaları gezip görmek için insanı tahrik eden bir yer Beykoz. Beykoz, uzak gibi duruyor ama aslında çok merkezi. En baştaki özelliği bence bu. Kavacık?tan otobüsler, minibüsler kaldığım eve çok yakın. Eğer trafik açık ise Beykoz?dan karşıya çok kısa sürede geçilebiliyor. Sahilde oturmak, yürümek; yaz akşamları buraların cıvıl cıvıllığı beni cezbediyor.
Tek kelime ile Beykoz?u anlatın desem?
Tek kelime ile Beykoz, ?eğlence? demek benim için.
Beykoz?un halkını nasıl buluyorsunuz peki?
Çok samimiler, çok. Bunu çok içten söylüyorum. Gerçi Türkiye?nin neresine gidersek bize çok sıcak davranan insanlarımız var tabii ki. Fakat Beykoz?da oturduğumuzu bilen Beykozlular bizi daha farklı karşılıyor. ?Süheyl Abi, buyur? diyerek çay ikram etmek istiyorlar hemen. Çok samimiler.
Yaşlılıkta da Beykoz?da yaşamaya devam mı?
Öyle düşünüyorum tabii ki; Beykoz?da oturmaktan yanayım. Ancak hayat şartları ne olur, rüzgâr bizi nereye savurur onu bugünden bilmek çok zor. Şu anda Beykoz?da oturuyor olmaktan son derece mutluyum ben.
YEREL BASIN ÇOK ÖNEMLİ
Yerel basın hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yerel basının ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Bunu Anadolu?da gittiğimiz il ve ilçelerde de görüyorum. İşimizle ilgili olarak söylüyorum, duyurularımızı hemen yapıyorlar. Yerel gazeteler vatandaşın dertlerini daha çok dile getiriyor; sayelerinde insanların dertleri çözülebiliyor. Yerel basını okuyan vatandaş ikna olabiliyor hemen. Türkiye?de yerel basının önemi çok büyük.
Beykoz?da sosyal yardımlaşma faaliyetlerinde sıkça görüyoruz sizi. Peki bu gönüllü faaliyetler dışında fırsat bulup halkın içine karıştığınız oluyor mu?
Muharrem Ergül?ün Belediye Başkanlığı zamanında Beyaz Masa çalışmaları yapılırdı. Açık havada bir kürsü kurulur ve sohbet ortamında halkın dertleri dinlenirdi. O toplantılara davet edilirdik biz. Bu anlamda vatandaşla iç içe idik. Ancak tabii ki, biz tiyatrocu olduğumuz için derdimizi tiyatro oyunlarıyla anlatıyoruz. İşin içinde mizah olduğu zaman konuşulanlar vatandaşın aklında daha çok kalıyor. Biz, tiyatro ile vatandaşımızın arasına karışmak isteriz.
İçimizi acıtan bir şey
İstanbul?un her yerinde tiyatro yaptık, nedense Beykoz?da yapamadık. Bu içimizi acıtan bir şey. Muharrem Bey zamanında Anadoluhisarı Ahmet Mithat Efendi Kültür Merkezi?nde tiyatro yapacaktık, ancak bu maalesef gerçekleşmedi. Nedenini bilmiyorum. Yine, örneğin yazın festivaller düzenlendi Beykoz?da. Gelgelelim, Uygur kardeşler orada bulunamadı.
TÜRKİYE?DE TİYATRO YAPMAK ZOR
Beykoz?la ilgili projeleriniz var mı?
Var tabii, olmaz olur mu? Ben Sayın Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek?i birkaç defa ziyarete gittim. Sağ olsunlar, çok da güzel karşıladılar bizi. Ne var ki, enteresan bir şekilde Süheyl ve Behzat Uygur kardeşlerin Beykoz?da oynamaları mümkün olmadı şu ana kadar. Tabii bunlar plan, bütçe meselesi. Ancak özellikle yazın festivallerde, o asılan afişlerde diğer sanatçıların resimlerini görünce ve Süheyl ve Behzat Uygur da o isimlerin arasında olmayınca biraz üzülüyor insan tabii. Zaten Beykozlusunuz -ki, Beykozlu olmasanız dahi- o kadar sanatçının içinde isimlerinizin olmaması sizi üzüyor.
Kâbus gibi
Türkiye?de tiyatro yapmak o kadar zor ki. Gişe açıp tiyatro seyircisi beklemek zamanımızda neredeyse kâbus gibi bir şey. Çünkü vatandaşın her gün seyrettiği diziler var. Dolayısıyla desteksiz tiyatro olmuyor. Biz de il ve ilçeler bazında belediyelerimiz ile birlikte tiyatromuzu yapmaya çalışıyoruz. Sağ olsunlar çok destek olanlar var; destek olmayanların da canı sağ olsun. Ama hakikaten Beykoz bizim için bir ayrıcalık ise, biz Beykoz için ayrıcalık isek, burada bir ya da birkaç gösteri yapmak isteriz.
Beykoz?da tiyatro eğitimi veren bir yer açmayı düşünür müsünüz?
Bu bize sıkça soruluyor. Ama Behzat?la daha o dereceye gelmedik. Pratik ve teori birbirinden farklı şeyler; öğretmek ise daha farklı. Biz, üniversitelerde tiyatro konusunda çeşitli panel ve sohbetlere katılıyoruz. Atölye konusu belki seneye, değerli hocalarımızla konuştuktan sonra gündeme gelebilir.
Gelecekte gözünüzde nasıl bir Beykoz canlandırıyorsunuz?
Mesleğimiz tiyatro olduğu için keşke dışarıda olduğu gibi her sokakta tiyatro olsa ve bütün tiyatrolar da dolsa. Ben yığınla tiyatro salonu görmek isterim Beykoz?da. Ayrıca, var olan tarihi binaların korunmasını istiyorum. Behzat?la beraber Beykoz?un bütün ara sokaklarını gezdik; tarihi binaları gördük. Buralar hakikaten sanki tiyatro dekoru gibi.
NEJAT UYGUR
Nejat Bey?in sağlık durumu nasıl? Kavacık?ta, sizinle birlikte mi kalıyor?
Hayır, babam Fulya?daki evinde. Bize Anadolu?da klasik olarak sorulan üç tane soru var ki, bu sorular bizim çok hoşumuza gidiyor. ?Nejat baba nasıl?? diye soruyorlar; ?Şahane Pazar programı niye yok?? diyorlar ve bana zamanında giymiş olduğum o elbiseleri neden giymediğim, bunları nereden bulduğum soruluyor.
Babamın sağlık durumunda ne bir ilerleme ne de bir gerileme var. Çok şükür en azından canı yanmıyor. Örneklerini gördüğümüz için biliyoruz, felç hastalığından insanın canı yanıyor. Babama çok iyi bakılıyor. Zaten annem sürekli başında. Bakıcı bir kadın da var. Bizler de bu koşuşturma içinde olsa bile, beş kardeş elimizden geldiğince Nejat baba?ya bakmaya gayret ediyoruz Sahnede oynarken birden bire aklımıza babamız takılabiliyor. Sağlık durumu şu an için böyle; daha da iyi olur inşallah.
İnşallah, iyileşse ve Beykoz?da sahneye çıksa. Ne güzel olur değil mi?
Kesinlikle. Babam, hastalığından önce Behzat?ı ve beni Beykoz?da ziyarete gelirdi. Sahili gezerdik onunla, bayılırdı. Balıkçıların yanına giderdik, çok hoşuna giderdi. Balıkçı ağabeyler de yanımıza gelirlerdi hemen. Balık ekmek yerdik. Biz babamızın bu ülkede sevildiğini biliyorduk ama bu hastalıktan sonra gerçekten ne kadar çok sevildiğini gördük. Hakikaten bu kadar çok sevildiğini bilmiyorduk. Onun yeri çok başka.
Çocukluğunuzda Nejat Bey?in size ve Behzat Bey?e özel bir seslenişi, hitap tarzı var mıydı?
Babam, Behzat?a ?Bâci? diye seslenirdi hasta oluncaya kadar. Bana öyle özel bir hitap tarzı olmadı. Aynı evde yaşadığımız dönemlerde ailecek çok eğlenirdik. Bir taraftan da çok otoriter bir tavrı vardır babamın. Bu hem tiyatro içinde hem de evde böyledir. Aklımıza bir espri geldiği zaman ?baba, bunu oyunda yapsanıza!? derdik. Nejat Uygur?a espri vermek öyle kolay mı? Cesaret ister! Babam bunu oyunda kullanırdı, seyirciden iyi tepki geldiği zaman da bayağı hoşlanırdı. Sonra yıllarca onunla aynı oyunlarda oynadık. Ondan çok şey öğrenmişiz meğer zaman içinde. Kendisi bize bir hoca olarak bunları özellikle öğretmedi.
Usta- çırak ilişkisi şeklinde gelişti bu öğrenme süreci demek ki?
Evet. Babamdan öğrendiğimiz başlıca şey, seyirciyi hiçbir zaman kırmamak gerektiği oldu. Nejat Uygur bize, ?o seyirci evinden çıkıp sizi tercih ediyor. Fedakârlık yaparak sizi izlemeye geliyor; seyirciyi asla kırmayın? derdi.
Behzat Bey?le birlikte çalışıyorsunuz. Kardeş kardeşe çalışmanın zorlukları olmalı? Küçükken rekabet var mıydı aranızda?
Behzat?la aramızda rekabet hiç olmadı. O benden beş yaş küçüktür. O yüzden küçükken onu zaten aramıza almazdık! Mesleki olarak ise aramızda çok tartışma olmuştur. Bence doğrusu da bu. Aynı görüşte olsanız, neyi paylaşacaksınız?
Diğer kardeşler ne ile uğraşıyorlar?
Süha son iki senedir çocuk oyunları ile uğraşıyor. Oyunları yazıyor ve bunları sahneye koyuyor. Kardeşim Kemal, şairdir. Çok da güzel şiirleri vardır. En büyük ağabeyim Ahmet de konservatuarda öğretim görevlisi idi, yeni emekli oldu; müzisyen o da. Yani kardeşlerin hepsi gene sanat ile iç içe. Sahne üzerini tercih edenler ise Behzat ve ben olduk.
Biz dört kardeş Galatasaraylıyız. Müzisyen olan ağabeyim ise Fenerbahçeli. Özellikle Fenerbahçe- Galatasaray maçlarında bayağı bir eğleniyoruz!
Nejat Bey?in kaç torunu var? Torunlarını tanıyabiliyor mu?
11 tane torunu var babamın! Zihin durumu ise gidip geliyor. Ancak torunları sürekli yanında olduğu için onların seslerini duyduğu zaman gözlerini açıyor.
Beykozlulara yeni yıl mesajınız olacak mı?
Tabii ki! Sağlık çok önemli. Biz babamızın hastalığından sonra bunu daha da çok anladık. Beykozlulara öncelikle sağlıklı bir yeni yıl diliyorum. İnşallah kavga, gürültü olmaz diye umuyorum. Ben bunu yıllardır istiyorum. Ancak ne yazık ki bunlar son bulmuyor. Biz umut etmeye devam ediyoruz, bunlar bitsin istiyoruz.