Beykoz Anadolu Hisarı Mezarlığı, 630 yıllık tarihi geçmişi ile insanlığa önemli izler bırakmış, doğal, tarihi, kültürel değerlerin yanında manevi değerlerimizin son durağı olan Anadolu Yakası’ndaki ilk Osmanlı Mezarlığı’dır.
İstanbul’u ilk kuşatan Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıd tarafından 1393 yılında Anadolu Hisarı’nda yaptırılan mezarlık, o günden bu güne kadar herhangi bir korunma, düzenlemeden yoksun, tahrip edilmiş, bakımsız kalmış, ihtiyaç duyduğumuzda mecbur kalıp gittiğimiz bir ebedi mekan durumunda.
Yanından geçerken ürktüğümüz fakat ebediyete intikalin son durağı, içerisinde yatan kişi ve kişilerin özelliklerini öğrenince şaşkınlık duyuyoruz.
Mezar taşlarının sanatsal işçiliği ile görüntüsü o zor dönem de ölülere nasıl değer verildiğinin, Osmanlı mimarisinin özelliği, sanatı karşımıza çıkıyor.
Bu durumu araştırdığımızda mezar ve sütün taşlarının her kişinin makam kimliği, özel kişiliği bay- bayan ,kız- çocuk gibi her kişinin ayrı bir mezar taşı ve yazı sütünü gözükmektedir. Hatta islam ilimi nuru ile önemli Şeyh Mezarlığı bulunmaktadır.
Fakat bu tarihi mezarlık ilgisizlikten mahsun kalmıştır.
Ufuk Doğan hocam ile yaptığımız inceleme ziyarette 450 yıllık bir Giritli Şeyhi Rufai Mehmet Selim Otuzbiroğlu mezarı eşi ile birlikte yatmaktadır. Araştırmalarımız uzun yıllar önce aile bireylerinin pazar sokakta (yeni ismi sine soakak) yaşadıkları öğrenilmiştir.
Mezar taşının şekli ve üzerindeki kabartma Osmanlıca yazı neler anlatıyor.
1- Hüvel baki
2-Cihan bağrında taze bir nihali gül idi
3-Soldu ecelden sanki cihana gelmedi
4-Ziyaret eyle bak bu bir nev -civan
5-Gül-i rana iken teni oldu yeksan
6-Said Efendi kerimesi resm efendi
Bu yazıları okuyunca ölüye nasıl değer verildiği daha iyi anlaşılıyor.
Şimdiki zamana baktığımızda sadece mezarlıkta güzel yer bulabilmek için nelere katlandığımız, neyin daha anlamlı olduğunu unuttuğumuz boş bir dünya sadece….
İşin üzücü tarafı bu tarihi mezarlıkta birçok taş sütunlar ya kırılmış, ya toprak altına saklanmış, ya da köşe köşe topluca kenara çekilmiş, ihmalsizliklerin kurbanı bir görüntü içimizi sızlatıyor.
Başka bir gerçek, semtimizin köklü ailesi Erker’lerin (Perizat) Dedesinden itibaren aile kabristanı Osmanlı dönemine ait kabartma işlemeli mezar taşları ile göze çarpıyor. Fakat mezarlık içerisinde ilgisiz başka yerden getirilmiş farklı taş ve düz sütunlar gerçek yerlerine gitmesi gerekiyor. Bu görüntü birçok yerde mevcut gerçek biz düzenlemeye mezarlığa saygıya ihtiyaç gözükmektedir.
Hisarımızın sevilen abisi Ressam Ahmet Lütfi Orel’in mezarlığın bitişiğindeki evinde yaşadığı, gözlemlediği bazı gerçek olaylar bizlerin bu tarihi mezarlığa daha çok dikkatli ve saygılı İslam adabına uygun hareket etmemizi gerektiriyor.
Mesela bu tür yerlerden geçerken ihlas ile geçmek çok önemlidir.
İşte bu önemli bölgede dikkat etmemiz gereken bölgenin koruma altına alınması ihya edilmesidir. Çünkü kötü niyetli kişiler bölgeyi ve mezar taşlarını talan etmektedirler. Mezarlık yakınında oturan Erker Ailesi, Yurdanur Ailesi, Ahmet Lütfi bey gibi semt sakinlerinin dikkatli gözlemlemeleri olmasa idi tarihi mezarlıktan günümüze belki de eser kalmayacaktı.
Yerel gazetelerde haber olmasını daha önceleri sağladık, köşe yazılarında belirttik, ilgili kurumlara bildirdik, fakat burası ne hikmetse halen ilgisiz, korumasız bir yer olarak kalmaktadır.
Böyle bir önemli manevi eserler ile güçlenmiş mezarlığın korunmaması Yıldırım Beyazıt’ın kemiklerini sızlatmaz mı?
O kadar israflı projeler yapılırken basit, biraz destek ile korunsa ne kadar güzel olur değil mi?..
Hiç olmaz ise burada yatan değerli zaatlar ve büyüklerimiz geçmişimizin duasını almış olmaz mıyız?
Değerli ilgili ve yetkililer haydı görev başına lafta değil sahip çıkmakla değer katalım.
Sevgi ve saygılarımla.