Değeli dostlar;
Kent insanlığın var oluşuyla, ihtiyaç duyulan yaşam alanlarıdır. Kent ve kentliliğin önem kazanması sanayi devriminden sonra artmıştır.
Ülkemizde, kent nüfusunun 1950 ?lili yıllardan sonra artış gösterdiği gözlenmektedir. Nüfus artışıyla kentleşme aynı şey değildir.
Ülkemizde anakentler deki nüfus hareketliliği doğal seyriyle değil göçlerle oluşmuştur.
Göç sebeplerini araştırdığımızda, çok çeşitlilik arz etmektedir. Tarım üretiminde makineleşme süreci, istihdam darlığı, Doğu ve Güneydoğuda artan terör olayları, zorunlu göçleri tetiklemiş, kentlerdeki nüfus artışına sebep olmuştur.
Kentlerde artan nüfus yoğunluğu bir takım sorunları beraberinde getirmiştir. Kalkınmakta olan ülkeler kalkınma hızını, göç hareketlerini, mesleki dağılımı, nüfus artışını, sosyoekonomik ve sosyokültürel alt yapı eksikliklerini planlayarak giderir.
Ancak, ülkemizde bütün bunlar plansız ve kontrolsüz gelişme kaydetmiştir. Sonuçta düzensiz, çarpık, kentler, sosyal ve kültürel çatışmalar, ekonomik verimsizlik, mesleksiz toplum, istihdam sorunu, boşanmayla sonuçlanan evlilikler ve daha birçok problem.
Değerli dostlar;
Sorun her geçen gün kronikleşmektedir. Mevcut yerel yönetimler yasası ve bütçesiyle belediyelerin, çözebileceği sorun olmaktan çıkmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığın kurulması sorunun çözümünde atılmış önemli bir adımdır.
Türk bürokrasisinin, yetki devrindeki direnci kırıldığı nispette verimli olacaktır.
Acı bir gerçeği bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Kentleşmeyi popüler adıyla Kentsel Dönüşümün, salt mühendislik projesi olarak görülmesi doğrusu beni endişelendiriyor.
Sosyokültürel yönü ihmal edilmektedir. Vatandaş daire sayısı, müteahhit yüzdelik oranı, Kamu yetkilileri plan notlarını, dikkate alıyor olması.
Kentleşme ve kentlileşme projesinden çok meseleyi kent bölüşüm projesi olarak görmekteyim.
Dostlar;
Medeniyetler kentlerde doğar,
Tıpkı ??MEDİNE?? gibi
İlerideki yazılarımda kent ve kentlilik konusuna devam edeceğiz.
Kalın sağlıcakla?
