Küresel sistem, büyük bir hızla değişiyor ve dönüşüyor. Bu değişim ve dönüşümü Avrupa’da ve elbette Arap Baharı’nın yaşandığı coğrafyada yakından hissediyoruz. Bu iki coğrafyada yaşayan insanlar, mevcut sistemden mutlu değiller ve umutlu da değiller. Gözleri insan merkezli bir barış adasını arıyor. Kendilerini bir meta olarak değil, fıtri özellikleriyle tanımlayacak bir ülkenin bir siyasetin arayışı içindeler. İşte işlemeye başlayan yeni anayasa sürecimiz ile biz bu arayış içindeki insanlara da bir cevap, beslenecekleri bir pınar olmayı arzuluyoruz. Buradaki kastımız bir modelden ziyade bir özen tablosu olmak. Velhasılı yeni anayasa ile bir “Coğrafya Aklını” meydana getirmek hedefindeyiz.
Bu çerçevede, “Kutsal Devlet” anlayışı yerini alacak “İnsan Devleti”nin referansı yeni anayasa öncelik veriyoruz. Anayasamız, zamana, mekana ve insana göre değişen, yorumlanan değil evrensel bir norm oluşturan, tüm coğrafyayı teker teker kucaklayarak onları ortak bir ülküye, barışa, özgürlüğe, zenginliğe ve eşitliğe ulaştırmalı, cetvelle çizilmiş haritaları zihin dünyamızdan uzaklaştıracak, ayrılığı değil birlikteliği esas alacak, ben’i değil bizi hedef alan, bu coğrafyada yaşayan insanların birlikte nefes aldıklarını, birlikte hissettiklerini vurgulayacak temel bir gövde oluşturmalıdır. Açıktır ki, Türkiye’nin çevre coğrafyasının birlikteliğini esas alan zihin dünyasını yeniden üretecek referans yeni “sivil” anayasa olacaktır.
İlk defa milletleşmiş anayasa sürecinin özündeki talep şudur:
1) Bu millet diyor ki Allah vardır ve haydır.
2) 21.yy bilgi toplumudur bilgi güçtür, bilgi esaslıdır, bilgi demokrasisi, dijital demokrasi, dijital ekonominin konuşulduğu bir yüz yılda Türkiye dünya ile rekabet etmek istiyor.
Zira Türkiye, dünya ölçeğinde eğer bir eksen devlet bir güç merkezi olacaksa ki olacak, bunun yolu milletle devlet arasında yeni zamanın ruhuna uygun, milletin değerleri ile barışık, devletin karşısında bireyi koruyan bir yapıyı inşa etmektir. Nihayetinde Meclisimizce oluşturulan ve başkanlığını bizzat Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Cemil Çiçek beyefendinin yaptığı ve görevini 2012 yılı sonuna kadar tamamlamayı hedefleyen Anayasa Uzlaşma Komisyonu göreve başlamıştır.
Komisyon’un çalışma aşamaları şu şekildedir:
1. Aşama: Katılım, veri toplama ve değerlendirme.
2. Aşama: İlkelerin belirlenmesi ve metin oluşturma.
3. Aşama: Metnin kamuoyuna sunulması ve kamuoyunca tartışılması.
4. Aşama: Kamuoyunda beliren görüşlere göre taslağın gözden geçirilerek teklif haline getirilmesi.
Mecliste temsil edilen dört partiden seçilen üç milletvekilinden yani toplam 12 milletvekilinden oluşan bu komisyon geçtiğimiz sonbahar ayından bugüne, Türkiye’yi il il dolaşıyor, sivil toplum örgütleriyle bir araya geldi, halkımızın katılımıyla düzenlenen konferanslarda yeni anayasa çalışmaları hakkında bilgi verdi ve halkımızın nabzını Nisan ayına kadar aldılar. Şimdi yeni anayasa ile ilgili metin yazımı sürecine geçildi. Gelen talepler ve Türkiye’nin ihtiyaçları çerçevesinde zamanın ruhuna uygun bir metnin oluşturulması amacıyla milletvekili arkadaşlarımız Sayın Cemil Çiçek beyefendinin başkanlığında metinleri tartışmaya başladılar. İnşallah en kısa sürede bu yazım süreci nihayete erecek ve bir taslak anayasa metni kamuoyuna sunulacaktır. Bu metin, kamuoyunda tartışıldıktan sonra, son haliyle taslak haline getirilip, Meclisimize sunulacaktır. İnşallah sonuçta hepimizin, tüm coğrafyamızın özlem duyduğu bir anayasa kavuşmuş olacağız.
Yeni anayasa ile yazılarak hayata geçmesi “2023 Lider Ülke Türkiye” vizyonunun çerçevesini çizmesi açısından önemlidir. Diğer bir husus ise önümüzdeki 10-15 yıl içinde dünyanın alacağı şekil ve Türkiye’nin hazırlıkları ile ilgilidir. O halde öncelikle 2025’te dünyamızın alacağı şekille ilgili iddialara değinelim. Hâlihazırda küresel sistemde önemli değişimlerin ve eksen kaymalarının olduğunu görüyoruz. Bu çerçevede önemli sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeler olacağı ifade ediliyor.
Buna göre:
1- Bağımsız ülkeler bölgesel işbirliğiyle güçlenecek
Yeni düzene damgasını dünyada çok taraflılığın artması vuracak. Bu varsayıma göre şu an dış politikada bireysel hareket eden ülkeler, önümüzdeki on yıl içinde amaçları doğrultusunda birleşerek yeni ittifaklar oluşturacak.
2- İstikrar ve yenilenebilir enerji kilit olacak
Yakın gelecekte sürdürülebilir ekonomik büyüme hedefini yakalayan ve siyasi istikrarını koruyan ülkeler, diğerlerine göre büyük üstünlük sağlayacak. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları, ülkeler arası rekabette avantaj sağlayan faktörler arasında yer alacak.
3- Enerjide ana aktör Ortadoğu değil Amerika olacak
Uzmanlar, dünyada kullanılan enerjinin şu anki baş aktörü OrtaDoğu’nun, yakın gelecekte tahtını ABD’ye kaptıracağını düşünüyor. Arap yarımadasında tükenen petrol rezervleri, enerji alımının rotasını Amerika’ya çevirebilir.
4- Arap Baharı yalnızca başlangıç
Yeni döneme geçişte Arap Baharı sadece bir başlangıç. Halklar, daha iyi koşullarda yaşayabilmek için hükümetlere baskıyı artıracak.
5- Değişim sancılı olacak büyük acılar kaçınılmaz
2025’e doğru uluslararası düzendeki değişimler sancılı olacak. Savaşlar, doğal felaketler, terör eylemleri, büyük salgınlar ve ekonomik krizler bu geçiş döneminde dünyaya eşlik edecek.
6- Beklenmedik gelişmeler her şeyi değiştirebilir
Küresel iklim değişiklikleri, büyük bir salgın, nükleer terör saldırısı gibi beklenmedik olaylar, dünyadaki dengelerde ani değişimlere sebep olabilir.
7- Gelir dağılımında uçurum artacak
2025 öngörülerindeki en hayati noktalardan biri, global ekonomik konjonktürde meydana gelebilecek değişimler.
Peki yukarıda ifade ettiğimiz, olağanüstü ve sarsıcı gelişmeler karşısında, Türkiye’nin 2023 hedefleri nelerdir? Başbakanımız bu hedefleri şu şekilde ifade etmektedir.
1- Önümüzdeki 12 yıl içinde, millî gelirimizi yine en az 3 kat artırarak, 2023 yılında 2 trilyon Dolar milli gelir seviyesine ulaşmayı hedefliyoruz.
2- 12 yıl sonra nüfusumuzun 82 milyon olacağını tahmin ediyoruz. Bu durumda, kişi başına düşen milli gelirimizi de 25.000 Dolara yükseltmiş olacağız.
3- İhracatı önümüzdeki 12 yılda yine 4 kat artırarak 500 milyar Doları yakalayabiliriz, dış ticaret hacminde 1 trilyon Dolara ulaşabiliriz.
4- İlköğretimde okullaşma oranını yüzde 100’e yaklaştırdık. İnşallah, 2023 yılına kadar orta öğretimde de okullaşma oranını yüzde 100’e çıkarmış olacağız.
5- Sağlıkta gerçekleştirdiğimiz dönüşümle her 100.000 kişiye düşen hekim sayısını 153’e yükselttik. 2023 yılında hedefimiz bunu 210 hekime yükseltmek…
6- 8 yılda biz 13.600 kilometre bölünmüş yol yaptık. Bu uzunluğu en kısa zamanda 15.000 kilometreye çıkaracak, 2023’e kadar buna ilaveten inşallah bir 15.000 kilometre daha bölünmüş yol inşa edeceğiz.
7- 2023 yılında, 11.000 kilometre yeni demiryolu hattı döşerken, Türkiye’nin doğusu ile batısını, kuzeyi ile güneyini hızlı tren hattı ağlarıyla örmüş olacağız.
8- Dünyanın en büyük 10 limanından biri Türkiye’de olacak. Kendi uçağımızı, kendi uydumuzu yerli tasarımla, yerli teknolojiyle kendimiz üreteceğiz.
9- Kendi savaş gemimizi, kendi tanklarımızı, kendi insansız hava uçaklarımızı üretmeye başladık, çok daha büyük projelerin altına imza atacağız.
10- Kendi savunma uydumuzu, Türk mühendislerince tasarlıyor, imal ediyor ve GÖKTÜRK uydumuzu uzaya gönderiyoruz.
11- Havacılık Organize Sanayi Bölgeleri, Gemi İnşa Organize Sanayi Bölgeleri kurarak Türkiye’yi üç kıtanın buluştuğu bir üretim ve lojistik merkezi haline getirmenin gayreti içindeyiz.
12- Toplam 8,5 milyon hektarlık sulanabilir alanın tamamına yakını, Allah’ın izniyle 2023 yılına kadar suyla buluşacak.
13- Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, 2023’te, Türkiye en az 3 nükleer enerji santralini inşallah tamamlamış olacak.
14- Yaptığımız hesaplamalara göre, bugün yıllık 28,5 milyon kişi olan turist sayısı 2023 yılında 50 milyona yaklaşmış olacak. 22 milyar Dolar olan turizm geliri 2023 yılında 50 milyar Dolara yaklaşacak.
15- GAP, DAP ve KOP gibi bölgesel projelerini tamamlamış, dünyanın tahıl ambarına, tarım merkezine dönüşmüş bir Türkiye’yi inşallah el ele, omuz omuza, gönül gönüle, milletçe inşa edeceğiz.”
Tüm bu 15 madde yukarıda ifade ettiğim değişmiş ve rekabetin sertleşmiş olacağı dünyaya verilen cevaplardır. O halde bizde kendi kişisel yaşamamızı ve elbette çocuklarımızın geleceğini, Başbakanımız tarafından çizilmiş bu yol haritasına uygun olarak düzenlememiz gerekiyor. Çünkü yukarıdaki çerçeve ancak nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi sonucu anlam kazanacaktır. Yoksa istediğiniz kadar dünyanın “en”lerini yapın, yetişmiş insan gücünüz yoksa bir anlam ifade etmeyecektir. O nedenle ki çağdışı kalmış 8 yıllık kesintisiz eğitim sistemini kaldırarak, çağın ihtiyaçlarına uygun, çocuklarımızı yeteneklerini öne çıkartacak 4+4+4 eğitim sistemini hayata geçirdik. Böylece çocuklarımız, kabiliyetleri uyarınca yönlendirilecek ve hem ezbere sistemin etkilerinden kurtarılarak eleştiren sorgulayan bireylere olacaklar hem de tek tip özelliklere sahip olmaktansa, üstün oldukları kabiliyetleri geliştirme imkanını bulacaklar. Bu aynı zamanda Türk eğitim sisteminde bir zihniyet devrimine tekabül etmektedir. Bu devrimi FATİH projesiyle de şahlandırıyoruz. Her öğrencimize çağın gereği olan tablet bilgisayarlardan dağıtacağız. Böylelikle öğrencilerimiz hem çağın gereklerini yakalaması hususunda fırsat eşitliğine sahip olurken, aynı zamanda zamanın ruhunu kavrayarak, ona uygun bir zihinsel ve fikirsel yetkinliğe sahip olacaklar. Buradan Bill Gates’ler, Steve Jobs’lar yetiştirecek, Microsoft ve Apple gibi küresel markaları inşa edecek nesiller ortaya çıkacak. Sizlerinde gördüğü gibi burada temel referansımız, ülkemizi yönetecek gelecek nesiller. AK Parti iktidarı bugünü değil, geleceği düşündüğü, statükoyu değil değişimi sahiplendiği için kendisinden önceki siyasal partilerden farklıdır. Bu anlamıyla da devrimcidir. Ama bu devrimcilik kimilerinin lugatinde olduğu gibi yıkıcı değil yapıcı nitelikler taşımaktadır. Bunu da 10 yıldır, Anadolu’nun dört bir tarafını kalkındırarak gösterdik, demokrasi ve sivilleşme alanında attığımız adımlar ile göstermeye de devam ediyoruz. Bizim hedefimizde 2023’te, Cumhuriyetimizin 100. Yılında, dünya lideri olmuş bir Türkiye var. Bu yolda da hızla ilerlemeye devam ediyoruz.
Sonuç olarak, hem yeni (sivil) anayasa çalışmaları hem de 2023 Vizyonumuz, Türkiye’nin 21. Yüzyıldaki değişime verdiği cevaptır. Bu cevap yalnızca kendisiyle ilgili değil aslında bir coğrafya aklının yansımasıdır. Bu coğrafyanın 300 yıl önce kaybettiği üstünlüğü yeniden kazanma çabasının adıdır. Türkiye’nin yükselişi, 300 yıl önce Batı medeniyetinin metal çarklarına terk edilen barış ve adalet medeniyetinin, bir kez daha yükselmesiyle eş zamanlı olacaktır.