Büyükşehir Yasa Tasarısı’nın Beykoz’a neler getireceğine dair Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek ve Muhtarlar Derneği Başkanı Cavit Gül ile görüştük.
Şu an Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayını beklemekte olan Büyükşehir Yasa Tasarısı, henüz yürürlüğe girmeden lehte ve aleyhte birçok tartışmayı da beraberinde getirdi.
Yeni Yasa Tasarısı, Türkiye çapında 13 ili Büyükşehir Belediyesi statüsüne getirirken, 23 yeni ilçenin kurulmasını ve ilçelerde bulunan köylere de mahalle statüsü verilmesini öngörüyor. Bu kapsamda, daha önce İl Özel İdaresi’nin yetkisinde bulunan köyler, Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte mahalle konumu altında ilçe belediyelerinin yetkisine girecekler.
Beykoz nasıl etkilenecek?
20 köyü bulunan nadir ilçelerden biri olan Beykoz, söz konusu Tasarı’nın yasalaşmasından nasıl etkilenecek? Bu Yasa’nın Beykoz için artı ve/veya eksileri neler olabilir? Beykoz’daki köylerin “köy” statülerinin kaldırılmasının köylüler ve halihazırdaki mahallelilere yansıması nasıl olacak? Yeni mahalleler, Beykoz Belediyesi için yeni gider kalemleri olacak; peki, gelir kaleminin az oluşundan şikâyet edilen Beykoz, bu yükün altından nasıl kalkacak? Bu Tasarı, Beykoz köylerindeki imarı, yapılaşmayı nasıl etkileyecek, zira maddeleri arasında imar ile ilgili açık hükümler var…
Çelikbilek ve Gül’e sorduk…
Beykoz Güncel Haber olarak, Beykoz’un bu konudaki en yetkili iki kurumunun yöneticisine, yani Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek ve Beykoz Muhtarlar Derneği Başkanı Cavit Gül’e yukarıdaki sorularımızı yönelttik. Kendilerinden aldığımız cevapları okuduğunuzda, aynı konuda farklı görüşlerin ileri sürüldüğünü göreceksiniz.
Yapılan açıklamaların Beykoz kamuoyuna ışık tutması umuduyla…
Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek: Hemşerilerimin tereddüt etmesine gerek yok!
İstanbul’da sıkıntı olmaz
“ Büyükşehir Yasası henüz kesinleşmedi. İstanbul’la ilgili çok sıkıntı olacağını zannetmiyorum. İstanbul’un zaten Büyükşehir hudutları itibariyle köyleri de hizmet aldığı için sıkıntı olmaz; biraz Anadolu’da, yeni Büyükşehir olan iller ile ilgili olarak mesafe büyüklüğü itibariyle – eğer bu köyler de mahalle olacak ise- bunun getirdiği sıkıntılar belki olabilir. Onunla ilgili bir şey diyemem ama bu da zamanla kapatılır çünkü Büyükşehir Belediyesi, İl Özel İdaresi’nin üstlendiği görevleri üstlenecek.”
Zaten Türkiye’de köylerin birçok problemi halledildi
“ Zaten Türkiye’de köylerin birçok problemi halledildi. Geçen beş yıl içerisinde Güneydoğu’da, Doğu’da, Karadeniz’de, Ege ve Marmara’da KÖYDES (İçişleri Bakanlığı’nca, 2005 yılında başlatılan “ Köylerin Altyapısının Desteklenmesi”) Projeleri ile köylerde su’dan altyapıya kadar pek çok sorun çözüldü. Geriye kalan bir kısım hizmetleri de Büyükşehir Belediyeleri mesafeye bakmaksızın yapacaklardır.”
Yasanın olumlu olduğuna inanıyorum
“ Ben, çıkan yasanın olumlu olduğuna inanıyorum çünkü neticede hükümet ve siyasi kadro, bu yasayı olumsuz olsun diye çıkartmaz. Ama her yeni yapılan işte zaman zaman ufak tefek aksaklıklar da olabilir. Eksiklik görülürse, bunlar zaman içinde düzeltilir. Bunun yanında da bizim toplumsal bir alışkanlığımız vardır; bu alışkanlık içerisinde bazı şeyler ilk karşılanırken çok hoş karşılanmaz, alışıldıktan sonra ise ‘iyi olmuş!’ denmeye başlanır.”
Çift başlılık uygun değil
“ Bu Yasa ile Büyükşehir yapılan illerdeki bütün köyler mahalleye dönüşmüş olacaklar. Öyle olunca, belli bölümde Türkiye’deki illerde köyler mahalle olmuş olacaklar, belli vilayetlerde ise Büyükşehir olamadıkları için bunlar aynen kalmış olacaklar. Belki bunun getirdiği ikili, çiftli tarz yadırganabilir. Yani bir yerde köyle mahalleye dönüşmüş, hizmet alıyorlar, Büyükşehir Belediyeleri, ilçe belediyeleri buralara gidiyorlar, hizmet veriyorlar gibi algılanacak. Bir kısım yerde de yine İl Özel İdareleri mevcut olacaklar, onlar aynı şeyi devam ettirecekler. Öyle olunca, sanki burada bir farklılık olacak. ( Mahalle olanlar) bir kısım hizmeti almışsa, öbür taraf bu anlamda biraz daha geri kaldıysa, bir yadırganma olabilir. Büyük bir ihtimalle, kısa zamanda tamamının aynı statüye kavuşturulacağını zannediyorum, böyle gitmez. Çift başlılık gibi bir durum olur ki, uygun değil.”
Beykoz’daki köylerde durum aleyhte olmayacak
“ Hizmet sunma noktasına gelince… İl Özel İdaresi’nin ayırdığı kaynaklar Büyükşehir’e, Büyükşehir’den de ilçe belediyelerine verilirse, hizmette bir sıkıntı olmaz. Zaten dediğim gibi köylerimizin çok ciddi, çok sıkıntılı işlemleri de yok. Mutlaka her köyün problemi vardır ama şu anda bile biz sorumluluk alanımıza girmese bile burada bir yığın iş yapıyoruz. Köylerin eğitim ile ilgili talepleri varsa yardımcı oluyoruz, kanalı varsa yardımcı oluyoruz. Zaten İSKİ hizmet götürüyor. Onun dışında park yapılacaksa yine yardımcı oluyoruz. Yani bunun için İstanbul’da, Beykoz’daki köylerde, durum bu noktada aleyhte olmayacak.”
Psikolojik bir yadırgama olabilir
“ Ama köylülüğün getirdiği bir tüzel kişilik kavramı vardı, şimdi mahalleye dönüşünce bunun vatandaşta belki psikolojik ufak bir yadırgaması olur. Ancak bizim köylerimizdeki insanlarımız ile mahallelerimizde oturanlarımızın aşağı yukarı çoğu akraba gibi. Köylülerimizin bir kısmı zaman zaman gelip Beykoz’daki mahallelerde oturuyor. Bu nedenle yadırgayacaklarını pek zannetmiyorum. Bizim lehimize olacağını düşünüyorum.”
Köylülere beş yıllık bir geçiş süresi tanınıyor
“ Ayrıca Kanun çıkarken geçici maddeyle birlikte, köylülere beş yıl boyunca buralardaki kazanımlarını koruma gibi bir (hak) da verildi. Dolayısıyla mahalle bile olsalar, orman ile ilgili olarak (kazanımlarını) almaya yine devam edecekler. Onun ötesinde köylerde İSKİ’nin suları yüzde 50’ye yakın bir oranda ucuza vermesi yine aynen devam edecek, beş yıl süreyle. Belki ileride bir karar ile bu süreyi uzatılabilirler de. Nitekim beş yıllık bir periyodu bunun alışılması noktasında koymuşlar. ( Bu köyler) beş yıl içerisinde vatandaşları buna alıştırmak suretiyle, normal mahalle statüsüne dönüşecekler.
Vatandaşın elindeki varlıklar artacak
“ Tabii bu arada köyler mahalleye dönünce, bulundukları araziler itibariyle, arazilerinin fonksiyonları değişme istidadı gösterebilir. Şimdi biz buradaki mahallelere yaptığımız planları, köylere yapmıyorduk. Şimdi köyleri de böyle geliştirmeyi düşünmek durumunda kalacağız. O bakımdan vatandaşın elindeki varlıklarının daha da arttığını göreceğiz. Bazı vatandaş da, ‘Benim arazim böyle kalsın’ isteyebilir; sesimizi çıkartmayız ama burada konut alanlarına dönüştürmede planlama yaparken, daha rahat olacağız. Köyleri planlarkenki sıkıntımız, mahalle bazında plan yaptığımız zaman bizi biraz daha rahatlatacak.”
Tasarı, salt imar ve yapılaşma düşünülerek mi çıkartıldı?
“ Yasayı çıkaranlar artık planlamanın (tek) bir yerden yapılmasını arzuluyorlar çünkü mekânın bütün olarak kullanılması önemlidir. Hatta belde belediyelerinin kaldırılma sebebi de bu çünkü belde belediyelerinde her biri kendi başına buyruk bir tarz benimsemişti. Meclisinden planlamayı geçirince, dilediği gibi imar veriyordu. Oysa, şehir mahallesiyle, köyüyle, beldesiyle, ilçesiyle bir bütün. Siz orada beldeleri çok serbest bırakırsanız, ilçelerde yerleşim alanlarına herhangi bir esneklik tanımazken, beldeler başlarını alırlar da gitmeye kalkarlar ise, başıbozukluk olur. Kötü bir yığılma olur. Bunun önüne geçmek için beldeleri kaldırıp ilçeye dönüştürdüler. İstanbul’u, Büyükşehir’i kastediyorum. Dolayısıyla, artık İstanbul’da ilçelerin kendi başlarına istediğini yağma şansları yok. Bunu Büyükşehir ile ortak çalışarak yapacak.”
Tasarı, vatandaşların ödemeleri gereken katkı paylarını arttıracak mı? Çünkü Yasa’da “ Belediyeler kanalizasyon, su şebekesi ve yol yapımında veya bunların tamirinde vatandaştan katkı payı alabilecekler” hükmünü içeriyor?
“ Bir kereye mahsus olmak üzere, 23. madde dediğimiz İSKİ’nin zorunlu olarak aldığı “ kanal katılım payları” var inşaatlar için. Yoksa bitmiş binalarda böyle bir katılım talebi yok zaten. Bu, ileriye matuf düşünülen bir konu. Orada siz imar planları yaptığınız zaman, nasıl Soğuksu Merkez Mahalle’de bunu alıyorsanız, köyler de mahalle olunca oradan da alacaksınız. Köyler de neticede sizin gibi haklara sahip olacağına göre, ödememesi söz konusu değil. Bunlar devasa şeyler değil, belirli ölçülerde alınan şeylerdir bunlar.”
Tasarı, nüfusu 100 bini aşan yerlerde kadın ve çocuk bakımevi zorunluluğu öngörüyor. Beykoz Belediyesi’nin böyle bir projesi zaten mevcuttu. Tasarı bunu zorunlu hale getirmekle, Beykoz Belediyesi’nin işini kolaylaştırmış oluyor mu?
“ Bizim buradaki sıkıntımız maddi imkânsızlıklardan çok arazi probleminden kaynaklanıyor. Bizim burada huzurevi ile ilgili birinci etap planlarda Atatürk İlköğretim Okulu’nun karşısında, Körfez Konutları’nın bitişiğinde arsamız var. Ancak bu arsamızın yarısı bizim, yarısı ise Milli Emlak’a ait. Huzur evi ve Kadın Sığınma Evi yapmak için bu arsayı Milli Emlak’tan üç senedir talep ediyor olmamıza rağmen, bir türlü alamadık kendilerinden. Alamadığımız için de, hisseli arazi konumunda olduğu için kendi hissemiz içinde aynısını yapamıyoruz. Yani, ifraz edip de arsamızı kadın sığınma evi yapma şansına sahip değiliz. Beykoz planlarında olmadığı için ben bunu yapamıyorum yoksa çoktan yapmıştım. Kadın sığınma veya bizim şefkat evi dediğimiz evlerin olması lâzım. Bu Yasa ile de bunu bize getirdiklerine göre, bu sefer şunu da sağlamaları gerekecek: O zaman Milli Emlak Müdürlüğü’nün ellerinde onlara ait olan arsaları bu amaçlı olarak bize verilmesinde kolaylık sağlamaları gerekecek ki, biz bunları yapabilelim. Yoksa benim belediyemin elinde arsa yok ise, ben bir yeri istimlak ederek bunu yapma şansına sahip değilim. Ancak arsam olursa, üzerine imalat yapmakta sıkıntım olmaz. Burada bu yasada devlet bunu yüklerken, Milli Emlak’a ait arazilerin de bu maksatla kullanılmasına izin verirse, tabii ki bu kolaylıkla yapılabilir.”
Yeni mahallelerin eklenmesi, eski mahalleliler için ek mali yük getirecek mi?
“ Hayır. Hiçbir vergi gelmiyor. Tam tersi şu olacak: Belki bu sefer biz köylere daha fazla kaynak ayıracağımız için diğer mahallelere ayıracaklarımızdan biraz fedakârlık yapacağız. Yani, köylüler burada kârlı çıkacaklar. Yeni olan mahalleler biraz daha kârlı çıkacaklar. Olan bu olacak.”
Hemşerilerimin tereddüde girmelerine gerek yok
“ Her kanun beraberinde hem iyilik getirir, bazen de tenkit edici hususlar da getirebilir. Hükümetin çıkarttığı bu Yasa ile ilgili eğer uygulama esnasında sıkıntılar olursa, onları mutlaka giderirler. Hemşerilerimin bu konuda bir tereddüde girmelerine gerek yok. Köylerin mahalle olması bana onların imar bakımından kazanımlarını biraz daha arttıracak gibi geliyor. Şu da var: Vatandaş, ‘Biz köy kalmak istiyoruz’ diyebilir, ona da saygı duyarız. Ama günümüzün yönetiminde artık köy kavramları kalkıyor. İstanbul gibi İl özel İdaresi’nin ayrı, Büyükşehir Belediyesi’nin ayrı bir tarz yönetim sergileyeceği idari noktalarda daha verimli bir çalışma yapılabilsin diye çift başlılık, çift başlı yönetim kaldırılıyor. Tek bir Meclis’ten bunun olması, bana göre düzgün bir çalışma olacak diye düşünüyorum. Vatandaşlarımızın bu konuda kendileri bakımından tereddüt edecekleri pek bir sıkıntı yok.”
Beykoz Muhtarlar Derneği Başkanı Cavit Gül: Köy statüsü kaldırılmamalı
Köylü buna hazır değil
“ Beykoz Muhtarlar Derneği olarak 20 köy muhtarımıza Büyükşehir Yasa Tasarısı konusunu aktardım. Bu yasa, köylerimizi önümüzdeki süreçte mahalle yapıyor. Yasa, ‘Beş sene haklar devam edecek’ diyor. Ondan sonra mahalle ile eşit bir şekilde haklar aynı olacak. Bu nedir? Örneğin, köylerdeki su. Biz köy tarifesinden su parası ödüyoruz; şehirdekiler daha yüksek paradan ödüyorlar. Biz 1 TL ödüyoruz metreküpüne, şehirdeki 3 TL. Dolayısıyla köylü buna hazır değil. Biz orman köylüsüyüz. Hem ormandan, hem tarımdan, hem balıkçılıktan, hem hayvancılıktan faydalanıyor bu köylerimiz. Bunu yaparken kendi yağıyla kavruluyor; ürünlerinin satışında ise pazar sıkıntısı yaşıyor.”
Tarımı otomatikman bitirecek
“ Beykoz’daki 20 köyümüzde yaklaşık 30- 35 bin civarında bir nüfus ve 20 bin seçmen mevcut. Bunların yüzde 80’i köy halkıdır. Bu insanların yüzde 50’si tarımla, hayvancılıkla, kimisi balıkçılıkla, sezonda ormanla geçimini temin etmekte ve Tarım Bağkur’u ile sigortasını ödeyerek, sosyal güvenlik hakkına sahip olmaktadır. Dolayısıyla köy mahalleye dönüştüğü zaman, köylü burada beş sene daha tarım yaptı diyelim; bundan sonra ise tarım otomatikman kalkacak, ister istemez. Sulaması maliyetli hale gelecek, tarımı, hayvancılığı etkilenecek. Şikâyet olacak, mahallede hayvancılık yapılmayacak. Yapamayınca da, insanlar mağdur olacak. Köy halkı kendi yağında kavrulan insanlarımız. Bu insanlar buna alışık değil. Yarın bunun zorluklarını çekecekler.”
Alt yapı hazır olmadan mahalleye geçilmesi imkânsız
“ Beykoz’daki 10 köyümüzün beş binlik imar planları yapıldı. Binliklerin de sondaj çalışmaları var. Bunların bir an evvel yapılması lâzım. Bunlar köyün merkezinde, tarım arazileri ise köyün dışında. Dolayısıyla bunların bir an evvel yapılıp buralarda mahallelerde olan çarpık yapılaşmayı da önlemek gerek. Köylerimizde dere ıslahları yapılmamış. Bunun bir an evvel yapılması gerekiyor. 2006 yılında yağışlar nedeniyle bazı köylerimiz su altında kaldı. Bu sene de öyle. Dere ıslahı sorununun bu köylerimizde bir an önce çözülmesi gerekiyor. Ben, bu alt yapılar hazır olmadan mahalleye geçmemizi imkânsız görüyorum. Yasa diyor ki, ‘ İlçe belediyeleri hizmetleri yapacak.’ Belediye, 25 tane mahallemize zaten yetişemiyor, 20 köyü de eklediğimiz zaman 45 tane mahalle oluyor! 45 tane mahalleye hizmet verecek aracı, gereci, ona müsait değil. Hizmetler aksayacak.”
Köylerde işsizlik artacak
“ Burada yaşayan 35 bin insanın yüzde 50’si tarım ile geçiniyor. Ürettiği malı yol üzerinde satarak geçimini temin ediyor. Belki bu beş sene daha gidecek ama sonraki beş sene sonra mağdur olacak. İşsizlik artacak. İlçemizde zaten işsizlik had safhada. Bu insanların aşı, işi nerede olacak? Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Beykoz köylerindeki tarım alanları önemlidir, buraların dokusunun bozulmaması gerekir. Buralar ekolojik tarım alanlarıdır, verimlidir.”
Tarım alanları beton yığınlarına dönecek
“ Beykoz’un sebzesi kaliteli ve meşhurdur. Söz konusu bu Yasa ile bu alanları tarım alanı dışına itmiş oluyoruz. Tarım alanları teşvik edilip sahip çıkılmalı. Bu yapılmadığı zaman belki birileri buraya gelecek, imar alanları açıldığı zaman ranta dönüşecek, beton yığınlarına dönecek. Yazık günah olacak.”
İstanbul’un 151 köyü var
“ Mahalle olan bir yer, ister istemez tarım alanının dışına çıkar. Bu belki beş sene sonra olmayacak ama on sene sonra mutlaka çıkar. Tarım alanı diye bir şey kalmaz. Yarın bir gün Türkiye’de tarım biterse, dışarıdan mı alacağız? İstanbul’da Beykoz, Şile, Çekmeköy, Tuzla, Sarıyer, Silivri, Çatalca ve Büyükçekmece tarafında toplam 151 tane köyümüz var. Bu, en az 150 bin- 200 bin nüfus demek. Bu insanların her ilçede en az yüzde 50’si tarımla uğraşıyordur. Bunları bitirmiş oluruz; hem İstanbul’umuza, hem Beykoz’umuza yazık olur.”
Yasa, endişe yaratıyor
“ Yasa, zaten açık! Bizde bu endişeleri yaratıyor. ‘ Köylerin mevut hakları beş sene devam edecek’ diyor ama beş sene sonra bu haklar otomatikman kalkıyor. Bu çıkan yasayla beraber, mera da dahil olmak üzere, tüzel kişiliklerde olan bütün yerlerimizin hepsi yani binalar, tapular ilçe belediyelerine devroluyor. Bulunduğumuz muhtarlıklar, köylülerin yardımlarıyla yapılan köy konakları, -ki bunların içlerinde okul, camii, lojman, araziler var- bunların hepsi ilçe belediyesine devroluyor. Bunların gelirlerinin hepsi İlçe belediyesi tarafından toplanacak. Herhalde Belediye, muhtarlık olarak yaptığımız binalara müsaade eder, diyorum. Yarın bir gün inşallah bizden kira talep etmez diye düşünüyorum! Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Böyle bir sıkıntı yaşanacaktır.”
Köy statüsü kaldırılmamalı
“ Köylerin konumlarının devam etmesi gerekir diyorum ben. Köy statüsü kaldırılmamalı, devam etmesi gerekiyor. Yasa ortada. Şu anda Cumhurbaşkanı’nın önünde. Cumhurbaşkanı da bugün yarın herhalde onaylar ya da onaylamaz; bu, kendisinin takdirinde.”
Allah köylerimize yardımcı olsun bundan sonra!
“ İnsanlar mağdur olacak, bugünden bunu görüyorum ben. İnşallah olmaz diyorum. Bunun altını çiziyorum. Allah köylerimize yardımcı olsun bundan sonra.”
Teşekkürler!
Beykoz Güncel Haber olarak, bize zaman ayırarak, düşüncelerini bizimle paylaşan Belediye Başkanımız sayın Yücel Çelikbilek ile Muhtarlar Derneği Başkanımız sayın Cavit Gül’e tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Röportaj: Arzu Başlantı