Küresel çapta ekonomik yıkım getiren salgının etkileri normalleşmeye dönme eğiliminde. Veriler ve analizler henüz toparlanmanın tam olarak eski seviyesine dönmediğini gösterse de ilerlemeler trendin yönün pozitif olduğunu gösteriyor.
Küresel hizmetler ve imalat PMI endeksleri 12 aydır büyümeye devam ediyor. Salgın şokunun geride kalması, talebin yeniden normalleşmesi, mevsimsel uyumsuzluklar, kuraklık endişesi ile talebin artması ve ayrıca şirketlerin salgına verdikleri hızlı olumlu tepkiler ile imalat sektöründe de öncü verilerin hızla toparlanmasını sağladı.
Küresel ticaret hacmi, Mayıs 2020’den Mayıs 2021’e kadar aylık bazda her ay düzenli şekilde büyümeyi başardı. Salgın döneminde yıllık bazda yüzde 15’in üzerinde daralan küresel ticaret, son verilere göre yıllık yüzde 20’nin üzerinde büyüdü.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), 2021 yılında yakalanacak küresel ticaret hacminin salgın dönemindeki dip seviyenin yüzde 16 üzerinde olmasını bekliyor.
Gelişen ülkeler içinde 2020 yılını sadece Çin ve Türkiye büyümeyle kapatmıştı. Bu yılın büyüme rakamlarına da yine bu iki ülke damga vuracağa benziyor. Türkiye açıklanan ikinci çeyrek büyüme rakamları ve üçüncü çeyrek öncü göstergeleri ile yılın bütününe şamil önemli bir büyüme yakalayacağını ifade edebiliriz.
Gelişmekte olan diğer ülkelerden; 2021’in ilk çeyreğinde Hindistan ve Brezilya’da pozitif büyüme görülse de Güney Afrika ve Rusya gibi ülkelerde büyüme halen negatifte. Türkiye’de yaşanan pozitif gelişmeler bu nedenle fevkalade önem arz etmektedir.
OECD’nin analizlerine göre, diğer gelişmekte olan ülkeler, Arjantin ve Güney Afrika’nın salgın öncesi döneme dönüşü diğer ülkelerden oldukça geç olacak.
Genel kanı o ki; ekonomilerde yaşanan güçlü toparlanma, likidite bolluğu sebebiyle enflasyon beklentilerini artırsa da merkez bankası yönetimleri bu durumun geçici olmasını bekliyor. Bilhassa; gelişen ekonomileri sarsabilecek ani bir parasal sıkılaşma süreci ise henüz gündemde yok. Genişlemede öncü olan gelişmiş ekonomi merkez bankalarının salgın döneminde benimsedikleri aşırı genişletici para politikaların hangi vakitte, hangi hızla dümeni kıracakları belirsizliğini koruyor.
Lojistik ve navlun fiyatlarında artış henüz durmuş değil. Artan talep, kapanan veya kısmen kapanan limanlar nedeniyle ve talepte artışın da çekmesiyle navlun fiyatları rekor seviyelerdeki seyrini koruyor. Her ne kadar küresel ticaret için önemli bir sorun ve maliyet olsa da fikrimce bu konu Türkiye için bir avantajdır. Coğrafi konumumuzun karayolu taşımacılığına uygunluğu nedeniyle ve zaman tasarrufu açısından ithalatçı Avrupa ülkelerinin yeniden ana tedarik üssü olmamız için önemli kozlarımız var. İhracattaki artışı sadece değersiz TL ile açıklamamız mümkün değildir. Zira değersiz TL 2019’da da vardı.
Bu küresel makro ekonomik manzara içerisinde Türkiye’nin salgın döneminde ekonomisini ayakta tutması, deyim yerindeyse yelkenlerinin açık olması gelen ilk rüzgarı değerlendirmesine de sebep olmuştur.
Önümüzdeki aylarda en az çalkantının, en fazla verimi getireceği bir dönem bulunmaktadır. Umarım bu ayağa kalkış prematüre bir faiz indirimi ile sekteye uğramasın. Faizin iki puan aşağı veya iki puan yukarıda olmasından ziyade piyasaların da mutabık olduğu öngörülebilir bir seviyede seyri esas olmalıdır. Unutmayalım ki; maliyet unsurları içerisinde tek kalem faiz değildir. Bir müddet yükü çekilse de büyük merkez bankalarının faiz arttırmasına kadar daha fazla kuvvet toplamalıyız.