Beykoz Surp Nigoğayos Kilisesi Vakfı’na iade edilen mezarlık arazisi, toplumun gündemini meşgul etmeye devam ediyor.
Beykoz Surp Nigoğayos Kilisesi Vakfı’na 2013 yılında iade edilen mezarlık arazisi, toplumun gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Geçen hafta Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu’yla yaptığımız söyleşide, Şirinoğlu, arsanın Ermeni toplumunun geleceği açısından önemini vurgulamış ve arsa üzerinde türlü hesaplar döndüğüne dair uyarılarda bulunmuştu. Kapalı kapılar ardında yürütülen çalışmaları gün yüzüne çıkarmak üzere yoğunlaştırdığımız araştırmanın sonucunda, toplumu aydınlatmak adına en doğru bilgilere ulaşabildik.
Konunun aslını ilk ağızdan öğrenmek için ziyaret ettiğimiz Beykoz Vakfı Başkanı Varujan Mağakyan, süreci ayrıntılarıyla aktardı. 1980 yılında, henüz 27 yaşındayken, müteveffa Patrik Şnorhk Kalustyan’ın çağrısıyla göreve başlayan Mağakyan, o tarihten itibaren kiliseyi ayakta tutabilmek için büyük çaba sarf etmiş. ‘Bu kilisenin bekçiliğini yaptım‘ diyen Mağakyan, aynı zamanda Beykoz’un son Ermeni’si. Bu nedenle, mezarlık arazisiyle ilgili gelişmeler, semtteki yaşantısını da etkilemiş. Tarihi Beykoz Korusu’na komşu, denize nazır konumdaki 37 dönümlük dev arazi, İstanbul’un bu uzak semtinde yaşayanları hayli yakından ilgilendiriyor. Semtte 400 yıllık tarihe sahip Ermenilere ait mezarlığa gömülen son cenazelerden biri de, Mağakyan’ın sadece üç gün yaşayabilmiş olan kardeşi. Beykozlular tarafından Ermeni Mezarlığı olarak bilinen arsanın iade edilmesi, bu yüzden de tarifsiz bir sevinç yaşatmış Mağakyan’a. Sonrasında yaşananlar ise, bu sevinci kursağında bırakmış.
Kendisini sürekli olarak tartışmaların içinde bulan Mağakyan, arsayla ilgili son durumu şöyle anlatıyor: ‘Dava harçları ile avukat masraflarının ödenmesi ve vakfın hesabına aylık olarak sembolik bir bedel yatırılması karşılığında, yönetim olarak, Hastane’yle üst kullanım hakkı sözleşmesi imzalamıştık. Bu süreç, kanun hükmünde kararnamenin çıkmasından çok önce başlamıştı. Uzun davalar silsilesinin ardından, Vakıflar Meclisi’nin karar vermesiyle, tapunun tescili için başvurduk. Diğer vakıflar iade edilen mülklerine ait tapularını tescil ettirdikten çok sonra dahi, biz henüz tapumuzu tescil ettirememiştik. Şahan Sırpazan’ın cenazesinin defnedildiği gün Aram Sırpazan beni aradı, arsanın durumunu sordu ve ‘Ben Şirinoğlu’yla konuştum, o arsanın üst kullanım hakkını Patrikhane’ye vereceksiniz’ dedi. Ayrıca tapuyu kısa süre içinde tescil ettireceğini de söyledi. Hastane’yle olan protokolümüzü hatırlattım. O da, kendisinin görüştüğünü, Hastane’nin, ‘Beykoz oranın sahibi, kime isterse oraya verebilir’ dediğini anlattı. O sırada Bedros Bey yurtdışında olduğu için bu konuşmanın yapılmış olduğunu teyit etmek istedim ve ettim. Uzun tartışmaların ardından, Aram Sırpazan, kendisiyle Patrikhane’de yaptığımız görüşmede, eski avukatı azledip yeni avukata vekâlet vermemiz durumunda, tapuyu bir buçuk ayda alabileceğimizi söyledi. Bu vekâleti vermemizin ardından, söylendiği gibi, iki ay içinde tapumuzu tescil ettirebildik. Durum budur. Sonuç olarak biz üst kullanım hakkını Patrikhane’ye vermişiz. Dolayısıyla oranın kullanımı ve değerlendirilmesi konusunda bir sıkıntı oluşursa bunun sorumlusu da, hesap sorulacak mercii de biz değiliz. Çünkü bizim kiliseler olarak güvenebileceğimiz ve bağlı olduğumuz yegâne kurum Patrikhane’dir.’
Protokolden doğan tazminatlar konusunu da Aram Sırpazan’ın çözeceği konusunda güvence alan Mağakyan, bu arsa toplumun malı olduğu için, beklentilerinin, kilisenin restorasyonunun yapılması, yandaki metruk binanın satın alınıp kiliseye eklenmesi ve bir bekçi için maaş verebilecek konuma gelmek olduğunu söylüyor. Mağakyan, ‘Kalan her şeyi toplumuza verdik‘ diyor ve buranın gelir getirebilir duruma gelmesiyle, Patrikhane’nin maddi darboğazdan kurtulacağına, bu sayede cenazelerde, düğünlerde topluma yüklenen bedellerin hafifleyeceğine, gelirin geri kalan kısmıyla da toplumun yararına işler yapılacağına inanıyor. Bu konuda en masum konumda olmasına rağmen en büyük baskıları gören Mağakyan’ın, bu kararıyla ilgili olarak gönlü rahat. Patrikhane’nin tüzel kişilik sorunu çözülmediği için, söz konusu protokol sözlere dayanıyor ve imzalanmış bir belge de bulunmuyor. Dolayısıyla, konuya ilişkin tartışmalar devam edecekmiş gibi görünüyor. Vakıf Başkanı Varujan Mağakyan, bu konuyla ilgili olarak, kendilerine yazılı bir belge gösterilmediği takdirde, ‘Şöyle iddialar var, böyle dedikodular kulağımıza geliyor‘ türündeki talepler geldiğinde açıklama yapmayacaklarını ve tarafların bir araya gelerek her şeyi konuşabileceklerini ifade ediyor.
Baruyr KUYUMCUYAN /Agos