On üç yıllık meslek hayatım boyunca her yıl anlattığım ünitelerden biridir; İnsan ve Çevre. Ve bu ünite içinde doğadaki besin hiyerarşisini en kolay izah etme yöntemi olarak kitaplara geçmiş bir cümle vardır; ‘Besin hiyerarşisi Kim Kim’i Yer? sorusunun cevabıdır‘… Gün galipte bu cümleyi Beykoz’daki barınma sorununu izah etmek için kullanacağım aklımın köşelerinden bile geçmezdi elbette! Sahi Beykoz’da kim kimi yiyecek ve bu acımasız av avcı ilişkisini kimbilir kimler kazanacak? Hayatta ve de Beykoz’da kalabilme mücadelesinde ipi kim ya da kimler göğüsleyecek?
Bu yazıyı bir öğretmen ya da bir köşe yazarı olarak değil; Beykoz’a aşık bir Beykozlu olarak yazıyorum. Ve tüm kalbimle ben; Beykoz’da kalmak istiyorum.
Ahmet Mithat Efendi yalısının yanında bulunan Özlem aile çay bahçesinin sahibi rahmetli Cevdet amcanın, bir yaz akşamı arkadaşlarımla orada otururken, yanıma gelip, kulağıma eğilerek; ‘ Şu mereti bir gün olsun senin kadar keyifli içseydim asla bırakamazdım’ diyen sesi halâ kulaklarımda. Nurlar içinde yatsın… Kimin hatırında Cevdet amcalar kalacak??? Hatırında kalanlar kim bilir İstanbul’un hangi ücra semtlerine yelken açacak? Onçesmelerin suyu bugün akmıyor olabilir, ben oluk oluk aktığı günleri hatırlıyorum. Beykoz’un yokuşlarında tahta merdivenleri yola yatırarak beşer kişi bağıra çağıra kaydığımız günleri de hatırlıyorum. Asfalt değil de taş döşeli sokaklarını da…
Şimdi ben burada, siyah takım elbiseli, siyah çantalı adamların taşıdığı milyon dolarlar kimin umurunda ki demiyorum, demeyeceğim. Ama en azından şunu içtenlikle söylüyorum; bir insan gerçekte ne ile mutlu olur? Huzur kaç paraya satın alınır ya da komşular? Sokağa çıktığınızda simaların hep tanıdık olmasına kim ne paha biçer??? Keşke havuzlu siteler gözlerimizi bu kadar kamaştırmasaydı da, tahta çerçeveli camlarımızdan izlemeye devam edebilseydik hayati….
Köşe yazarları sofrası olarak iki hafta da bir düzenlediğimiz toplantılarımızda davetimize icabet eden konuklarımızla aramızda geçen en hararetli konudur bu; Beykoz’da kim kalacak? sorusu! Kimin cevabı tatmin etti derseniz; kimsenin! Kimin cevabı teselli etti derseniz; o da kimsenin… Kentsel dönüşümün iştah kabartan rantı yüzünden şimdiden kilo almaya başlayanlar bile mevcut!
‘100 metrekare kurulum üzerine 4 katlı bina inşa etmiş kalabalık bir aileye 1 daire düştüğünde diğer 3 dairede oturan amca-hala-teyzemizi nerelere yollasak?’ sorusuna başkanımız Evet bir daire düşme ihtimali de var tabiki ama biz kalan aile mensuplarını da Beykoz’da bizimle yaşamaya devam edebilmeleri için çalışacağız. demişti! Beykoz çocuğuyuz ya, o an; Eyvallah demek düştü bize!
AK Parti Beykoz İlçe Başkanı Mustafa Gürkan Bey iyi bir siyasetçi olma yolunda hızla ilerlediğinden ve tabiri caizse biraz nalına biraz mıhına vurarak cevap verdiğinden, ben bugün bile hala ne demek istediğini anlayamadım. Ama zaten O Beykoz’da siyaset yapmayı düşünmediğinden anlamasam da gam olmaz herhalde…
Bir sonraki konuğumuz CHP Beykoz İlçe Başkanı Mahir Taştan’dı. Tabi bizim mevzu yine aynı. Allah var, O %70 nalına, %30 mıhına vurdu, biraz daha insaflıydı. Ama içten bir insan O; gecenin sonunda ‘10 seneye hiçbiriniz kalmazsınız burada‘ babında samimi bir itirafta bulunmaktan da geri durmadı. O da içimize su serpti, eksik olmasın! O’na da eyvallah…
Alın size Beykoz’da ‘kim kimi yer‘ sorusunun cevabı: Para herkesi yer!
Bana sorarsanız aynı soruyu; biz çekirdek ailemiz olarak direnebildiğimiz kadar direnip, kalabildiğimiz kadar kalacağız Beykoz’da. Elbet; Allah ömür verdiği müddetçe! Zaman ne getirir, neleri götürür bilinmez…
Bizim arka bahçedeki napolyon kirazı gelin gibi çiçeklerle donandı. Bir emr-i Hak vâkî olmazsa bu yaz da yeriz kirazımızı. Seneye; yâ nasip…
Zaten yarına kimin garantisi var ki…