Beykozluluk ayrı bir sevgi,
Beykoz’u sevmek ve Beykozlu olmak, Beykoz’ da doğmaya, yaşamaya göre olmuyor.
Kimi Beykozlu oluyor kimi ise kaçıyor ve işine gelince seçimden seçime Beykozlu oluyor.
Bakın Beykoz’da doğmayan bir Beykozlu Mustafa Dumlupınar’ı kısaca anlatayım;
‘Arkadaşı Beykoz’a getiriyor bir balık yiyorlar. Geziyorlar, Beykoz’a hayran oluyor. Ailesini alıyor geliyor, ailecek seviyorlar ve evlerini kiraya verip Beykoz’a taşınıyorlar. Yüce rabbim rahmet etsin Beykoz’da trafik kazasında vefat etti ve Tokatköy mezarlığında sonsuza kadar Beykoz’da yatacak.’
Evet bunu niye anlattım, siz yorumlayın diye tabii..
Seçimler geldi Beykoz’u terkeden Beykoz’da yaşamayı kendilerine yakıştıramayan bazı sözde Beykozlular, Beykoz’u yönetmeye talip oluyorlar.
Beykoz’da yaşamayı kendine yakıştıramayan gece neler oluyor ,sabah kimler uyanıyor, kimler aç kimler tok, ben sokaklar için ne yapabilirim düşüncesi olmadan Beykoz’dan git Besiktas’da, Atasehir’de, Kadıköy’de yaşamını devam ettir. Milli gelirden senin hakkini başka ilce alsın.Veeeee secimler geldi. Gel ben Beykoz’u yöneteceğim..
Hadi be oradan
Beykoz senin bıraktığın Beykoz değil, Türkiye dünkü Türkiye değil fakat meselemiz Beykoz.
Beykoz çok önemli ve değerli bir yer. Öyle olmasaydı Atasehir Belediye Başkan Yardımcılığını bırakıp Beykoz’a koşarlarmıydı.
Tabii baktılar tapular veriliyor, imar çalışmaları son noktaya gelmiş. Atasehir ‘de isler bitti. Beykoz’a koş bakalım. Koşarak geldiğinde giderken kimseye gözükecek mi merak ediyorum.
Hadi bunlar Beykoz’ un B si bile degil anlarımda, Beykozluluk edebiyatı yapıp sahada ahkam kesen her secimi kaybedişinde arkasına bakmadan beş yıllığına Bostancıya tatile giden zati muhteremi beş yıl boyunca Beykoz’da kaç kişi gördü acaba.
Beykoz’u seven Beykoz’da yasar,
Beykoz’u sevmeyen çeker gider.
Beykoz’u seveni bu halk sever,
Çeken gideni elinin tersiyle iter.