Deniz'de 400 yıllık dalyan mesaisi

17. yüzyıldan kalma Beykoz ile Filburnu ve Rumeli Feneri'ndeki dalyancılar, bu mesleğin İstanbul'daki son temsilcileri.

Geçen yüzyılın başında 52 dalyanın bulunduğu İstanbul'da bugün sadece üç dalyan var. 17. yüzyıldan kalma Beykoz…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

17. yüzyıldan kalma Beykoz ile Filburnu ve Rumeli Feneri’ndeki dalyancılar, bu mesleğin İstanbul’daki son temsilcileri.

Geçen yüzyılın başında 52 dalyanın bulunduğu İstanbul’da bugün sadece üç dalyan var. 17. yüzyıldan kalma Beykoz ile Filburnu ve Rumeli Feneri’ndeki dalyancılar, bu mesleğin İstanbul’daki son temsilcileri.

En son ne zaman ateşböceği gördünüz? Ben en son Hopa’da gördüğümde sanırım 1980’lerin başıydı. Beykoz’da, bir süredir barınak-depo olarak kullanılan eski bir ilkokulun bahçesinde yanıp sönen ateşböceklerinin yaydığı ışıkla büyülenmiş bir şekilde yürürken, ev sahibim bana döndü ve içini çekerek “Biz burada sadece iş yapıp para kazanmıyoruz, yüzyıllardır Boğaziçi’nde yapılan geleneksel bir mesleği yaşatıyoruz. Sana bir şey daha söyleyeyim, benden sonra bu dalyanları kuracak kimse yok,” dedi. Barınağın önündeki koca kapının arkasında üç yıllık dalyanın yerini belli eden deniz feneri hınzır hınzır yanıp sönüyor. En az iki bin yıllık geçmiş, bugün Çakrazlı Reis, Mustafa Kılınç’ın eline bakıyor ve o da kimsenin bunun kıymetini bilmediğinden yakınıyor.

Mustafa Reis, bildiğim, yaşayan en eski dalyancı İbrahim Menekşe’nin torunu. Menekşe, bugün İstanbul’da sayıları, geçen yüzyılın başından bu yana 52’den üçe düşen bu dalyanlardan birinin, Rumeli Feneri’ndeki Bağlaraltı Dalyanı’nın sahibi. Tevellüt 1913 ama hızına yetişene aşk olsun. Fener’deki kahvelerden birinde soluklanınca ilişiyoruz yanına, kulağı ağır işitiyor ama sesi gür, anıları da gayet berrak, “Dalyanda orkinos balığını en son 1978’de gördüm, sonra tuttum mu hiç hatırlamıyorum,” diyor.

Oysa, İstanbul Balıkhanesi Umum Müdürü Karekin Deveciyan, 1915 yılında basılan Türkiye’de Balık ve Balıkçılık adlı kitabında “Bugün orkinosların büyük bölümü Asya kıyılarındaki Tuzburnu (Tuzla), Salistra (Suadiye) ve Fanariki’de (Fenerbahçe) bulunan dalyanlarda yakalanır” diye yazmış. Bugün Marmara’da orkinosun esamisi okunmuyor. Deveciyan’ın kitabında listelediği İstanbul dalyanlarından 49’unun yerinde yeller esiyor. Eskiden dalyanların kurulduğu kıyılarsa kirlilikle boğuşuyor.

Neredeyse İstanbul’daki tüm dalyancılar gibi İbrahim Reis de Bartın, Çakrazlı. “İşimi Rumlardan öğrendim. Kerteriz almayı, direk dikmeyi, ağ sarmayı hep onlara borçluyum,” diye anlatıyor. Fener’deki dalyanı, oğlu Ekber Menekşe işletiyor. Ama onun ustalık sırları, Filburnu ve Beykoz Dalyanı’nı işleten Mustafa Reis’te. Dededen dalyancı 44 yaşındaki reis, ilkokul dördüncü sınıftan beri balıkçılığa sevdalı. “Sandalla ağ atıp, ilk balığı tutup sattığım günden bu yana 35 yıl geçmiş. 1990’da dedemle ortak olup dalyancılığa başladım. O gün bugün dalyancılıktan ekmek yiyorum,” diyor. Mustafa Reis, son 20 yılda Marmara Ereğlisi, Büyük Çekmece ve Sarıyer’de dalyan kurmuş. İlk ikisini inşaatlar yüzünden kapatmak zorunda kalmış. Sarıyer’deki Dalyan’ın Rum sahibi de, kayyumun kiraladığı araziyi mahkeme yoluyla geri alınca oradan ayrılmış.

Beykoz Dalyanı, İstanbul’un en eski dalyanlarından biri. Burada 17. yüzyıldan beri dalyancılık yapılıyor. Eskiden şıra dalyanı (balığa pek kaçma şansı vermeyen dev boyutlardaki dalyanlara bu ad veriliyor) kurulurmuş ancak son düzenlemelerle o büyük dalyanlar yasaklanmış, artık kurtağzı adı verilen, görece küçük dalyanlar kuruluyor.

Beykoz’da 23 tayfa var. Biri Ordulu, diğerleri çoğunluğu Çakrazlı olmak üzere, Bartın’dan gelmiş. Genç yaşta ustalaşmış Birol Yıldız, Direkçi Murat ile birlikte Mustafa Reis’in sağ kolu. Nisan ayı başında Reis’ten davet gelince tayfaya haber salan, gelmeyenlerin yerine yeni adam seçen hep o. “Benim dedem de dalyancıydı, dalyanda büyüdüm sayılır. Ama bunlar gibi değildi, şıra dalyanı dediğimiz dev dalyanlardı.” Birol ve arkadaşları nisan sonunda Çakraz’dan geliyorlar. “Yazlıkları yeni giydik. İlk günler soğuk olur o yüzden kışlıklarımızla geliriz. Beykoz’a varınca ilk iş direklerin bakımını, onarımını yaparız. Direkler genelde meşeden olur, 30-40 yıl dayanır ama bakım şart. Sonra ağları tamir ederiz. Çürüyen kısmı atar, yenisini dikeriz. Sonra da Mustafa Reis önderliğinde dalyanı kurmaya başlarız.”

Devamını National Geographic Türkiye’nin Ağustos 2012 sayısında okuyabilirsiniz.

Deniz'de 400 yıllık dalyan mesaisi
Bizi Takip Edin