Hz. Peygamber (S.A.V) Medine’ye hicret ettiğinde ilk icraatı bir mescit inşa etmek olmuştu. Müslümanları öncelikli olarak namaz için bir araya toplayan bu mekan başka sosyal fonksiyonları da olan bir mekandı elbette. Bu anlamda dikkatimizi çeken en önemli özelliği oranın aynı zamanda bir okul ve kendisini bir muallim olarak niteleyen Rasulullah tarafından kadın-erkek mü’minlere dinin öğretildiği bir mekan oluşudur.
Hz. Peygamber’in mescidi sadece gündüzlü bir okul olarak kalmamış hemen bitişiğinde kalacak yeri olmayan sahabeler için bir mekan yapılması ve gece gündüz orada ikamet eden sahabelerinin öncelikli işlerinin ilim öğrenmek olarak tespit edilmesi ile aynı zamanda yatılı bir okul olmuştur. Hz. Peygamber etraftaki kabilelere İslam’ı öğretmek üzere gönderdiği öğretmenleri mescidinde yetiştirmişti.
Bu sebeple camilerimizin sadece beş vakit namaz kılınıp sonra terkedilen mekanlar olmaktan çıkarılıp müslümanların aynı zamanda dinlerini öğrendikleri, okudukları, ilim müzakere ettikleri mekanlar haline getirilerek Peygamber mescidinin vasıflarına ve hüviyetine kavuşturulması önemlidir. Bu konuda din görevlilerimiz başta olmak üzere hepimize büyük gayretler düşmektedir.
Sahih dini bilginin olmadığı zihinler ya eski hurafelerle ya da modern hurafelerle donanıyor maalesef. Dini açıdan sağlam bilgi alt yapısı olmayanların bir elemeye tabi tutmadan onlara din olarak öğretilen her şeye hüsnü kabul göstermesi ile aynı bilgi eksikliği paydasına sahip bir kısım insanın da din buysa benden uzak olsun demesi ile iki ayrı uca doğru savruluşunu üzülerek müşahede ediyoruz.
Sadece Kur’an’ın mealini okuyarak alim olacağını zannedenler ve sakın meal okumayın diye tenbihlenenler…. Kur’an tek başına yeter diyerek sünneti, hadisi dışlayan, peygamberin varlık fonksiyonunu ,misyonunu yok mesabesine indirgeyenler ve uydurma hadislerden kaçmayan zayıf hadisleri sahihleri kadar delil sayarak bir din anlayışı oluşturanlar…. Söylemleriyle, eylemleriyle İslam’ı bir ahlak dini olmaktan çıkarıp sadece bir ezkar dini (şu kadar şu zikri bu kadar bu zikri yapalım) haline getirdiğinin farkında olmayanlar ve sözleriyle değilse de eylemsizlikleriyle müslümanın şiarı olan ibadetleri gereksiz kılanlar…..
Uzayıp gidebilir toplumumuzun dini tutumlarını gösteren tablo. Kişinin dinini doğru anlayıp doğru yaşayacağı kadar bir bilgiye sahip olması her birimizin üzerine tek tek farzdır. Bu sorumluluktan kaçmak bizleri Allah katında mazur kılmayacak. Falancayı, filancayı bulunduğumuz halin suçlusu ve sorumlusu ilan etmek de bir çözüm değil. Allah’ın her birimize verdiği bir akıl ve vicdan nimeti var. Sadece akıl sahibi değil, aklını kullanma sorumluluğu da olan bir varlık olarak aklımızı doğru kullanmanın onu doğru bilgiyle donatmaktan geçtiğini farkederek bir an evvel doğru bilginin talibi olmak gerek; samimiyetle arayan bulacaktır.
Allah’ım bizi dosdoğru yoluna ilet, sapanların ve gazabına uğrayanların yoluna değil.
Amin….