Geçmişten günümüze Beykoz ve Su

Nüfusun 160bin olduğu yıllar; Beykoz'da henüz fabrikalar çalışmaktaydı. Beykoz Tarihi Çayır'da  öğlen saatleri, yeşilin üzerinde mavinin halen hakim olduğu, ortaokul yıllarıma denk gelen zamanlar… 

Okul harici zamanlarımda, kendimize para

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Nüfusun 160bin olduğu yıllar; Beykoz’da henüz fabrikalar çalışmaktaydı. Beykoz Tarihi Çayır’da  öğlen saatleri, yeşilin üzerinde mavinin halen hakim olduğu, ortaokul yıllarıma denk gelen zamanlar… 

Okul harici zamanlarımda, kendimize para kazanma yolları ürettiğimiz iş kollarından biriydi beykoz çayırında su satmak. Bir elimizde testi bir elimizde su bardağı (her evde mutlaka olan Paşabahçe şişe camın o meşhur bardağı) “sudan içen“ naralarıyla su satardım. 

Testinin içindeki su, çayırın hemen yanı başında olan Terazibaşı Çeşmesi’nin suyundan başkası da değildi. Terazibaşı’ndan doldurduğumuz suyu çayırdaki insanlara satardık. Elimizde sadece bir bardak bulunur, birisi su istediğinde onun gözü önünde bardağı çalkalar suyu doldurur ve ikram eder, akabinde bedelini alırdık. Hatırı sayılır bir kazancımız olurdu hatta ilk bisikletimi bu şekilde aldığımı belirteyim.

Aynı bardaktan yüzlerce insan su içerdi ve bundan kimse rahatsız olmazdı. Günümüzde aynı ev içinde dahi aynı bardağın kullanılmadığını düşününce garip gelebilir. Bu davranışın hijyenle alakasının olmadığı kanısındayım. Zaman bizi tüketim toplumu haline getirerek esir almış durumda ve bizim nasıl davranmamız gerektiğini kendi belirliyor, bizler de itaat ediyoruz. İkili ilişkilerimizde mesafeler oluşturuluyor, toplumsal sorunlarla uğraşmak zorunda kalıyoruz. 

Gelelim tekrar Terazibaşı Çeşmesine…

20-30 adım uzağında olmasına rağmen bizden suyu satın alan kişideki incelik, bize katkıda bulunmak ve  bizi takdir etmekten başka bir davranış değildi. Biz de bunun bilincindeydik. Halbuki gidip çeşmeden kana kana su içebilirlerdi. Pet şişeleri bilmezdik, suya para verme ihtiyacımız da yoktu. Çayırda top oynar, çeşmeye gelir suyun altına girip kana kana suyumuzu içerdik. Bisikletlerle merkeze gittiğimizde aynı şekilde Onçeşmeler’in altına girer suyumuzu kana kana içer başımızı suyun altına sokar serinlerdik. 

İçinde su ve çeşmeler geçen bu anı iki nedenle hatıra geldi. 

İstanbul’da vakti zamanında su sıkıntısı baş gösterince dönemin padişahları, hanımları, saray yönetimlerinde yer alan paşalar ve hayırseverler tarafından ihtiyaç olan yerlere çeşmeler, sebiller yaptırılmış. Beykoz da bunlardan nasibini almış; Onçeşmeler, Terazibaşı, Ortaçeşme bunlardan sadece bir kaçı… 

Günümüzde su ihtiyacımızı karşılamak için pet şişeler satın almak zorundayız. İçilebilir çeşmeler ya da sebiller ne yazık ki eski hizmetlerini verememekteler. Pet şişelerin doğada geri dönüşümünü ve oluşturduğu çevre kirliliğinin boyutu ürpertici rakamlara ulaşmaktadır. Bu sorunun çözümü sanıldığının aksine çok basit ve maliyeti düşük.

Hali hazırdaki çeşmeler ve sebillerin yeniden hayata kazandırılmasının yanı sıra ihtiyaç olan yerlerde yenileri yapılarak sorun büyük ölçüde çözülecektir. Yeni yapılacak çeşme ve sebiller basit, sade ve kullanışlı yapılarak aynı zamanda sokak hayvanlarının da ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlanmalıdır.  Bu şekliyle pet şişelerin çevreye verdiği zararın maliyetinden daha düşük bir bütçeyle çözüm sağlanacaktır. Her ilçe belediyesi kendi alanında bu sorunu gündemine almalı, İSKİ ile işbirliği yapılarak çözüm getirilebilir. Daha yaşanabilir bir gelecek inşasına katkı sunmuş olur. 

Su gibi aziz olunuz..

Geçmişten günümüze Beykoz ve Su
Bizi Takip Edin