Değerli dostlar;
Yeryüzünde 7 milyara yakın insan yaşamaktadır. Çeşitli din grupları mevcut Ateistler, Putperestler, Budistler, Hristiyanlar, Museviler, Müslüman ve binlerce yerel din.
Müslümanların sayısının 1,5 milyar olduğunu belirtilmekte beraber. Müslümanlar kendi içinde çeşitli mezhep, ekol, akım, fırka, cemaat ,tarikatlar barındırmakta. Bu ayrıştırmanın temel birleştirici unsuru Allah(cc) ve Hz. peygamber inancı.
İnancımızın mihenk taşı Allah (cc) olan tevhit inancı Hristiyanlar, Musevilerde tevhit inancına bağlı oldukları savıyla tevhit birlikteliğinin oluştuğunu ifade ediyorlar. Bir başka ifadeyle ehli kitap.
Ancak İsevi ve Musevilerin inandıkları ve tarif ettikleri Rabla bizim inandığımız Rab arasında çok fark var. Onların Rabbi yaratan, gözeten, cennet ve cehennem sahibi olan ve doğuran bir Rab. İsa (As.) ve Üzeyir (as) ın Babası meşhur 3 teslis baba, oğul, kutsal ruh.
Bu bahis uzun bir mevzu bu satırlarda tartışmayacağım. Fakat beni en çok Müslümanların inandığını beyan ettiği Allah(cc) zatı ulu hiyeti ve zatı subhaniyesi ilgilendiriyor.
Usulü fıkıh dairesinde, bu meseleyi ele almam, hem erbabı olmadığımdan hem de köşe sütunlarında ,ifade de idrak ve izan eksikliği oluşturur düşüncesine sahibim.
Ben tevhit meselesini sosyolojik tespitlerle açmaya çalışacağım. Batıda Neo canlar, Angola –saksonlar – evangelistlerin tanrı inancı yeri ve gökleri, insan ve hayvanları yaratan Allah(cc) gökyüzüne çıkmış kıyametin kopmasından sonra insanları hesaba çekecek.
‘’ o ‘’ tanrı dünyayı yarattı bizde yöneteniz, inancına sahipler.
Evangelist Angola – sakson aklı seküler aklın lokomotifliğini yapmaktadır. Müslümanlar Rönesansla beraber seküler akımın etkisinde kalarak, tevhit inancında ciddi sarsıntılar yaşamakta.
Öyleki Allah(cc) ilimden bir haber bizlerden uzakta ulaşılamaz bir konumda, bizi yaratıp dünyada başıboş sahipsiz bir şekilde bırakan.
Bizi duymayan, görmeyen, işitmeyen, duamıza isterse icabet eden, cami duvarıyla gökyüzü arasında sıkışmış Allah(cc) ,inancı taşıyoruz.
Gücümüz, irademiz, makam ve mevkiimiz, Nüfusumuz, mal ve servetimiz, evlatlarımızın çokluğu bütün bunlar, bizi Allah(cc) karşısında varlık iddiası gütmemizi sağlıyor.
‘’Sen yarattın, ancak bende varım’’ iddiası.
Akıl seküler kalp imanlı olunca ,gel git ler yaşanıyor.
Batının yaşam kodları , mücadele ve başarı endeksli.
İslamın yaşama kodları paylaşmada başarı endeksli.
Hal böyle olunca, iman gereği kanaat ve tevekkül .
Seküler aklın gereği hırs ve kazanmak.
İmanın gereği cömertlik;
Seküler aklın gereği biriktirmek, bu ve benzeri örnekler çoktur.
Ebeveynler çocukları arasında uyanık, paylaşmayan, kendi istediklerini önde tutan çocuklarını zeki ve akıllı olarak gururla ifade ederken.
Cömert, paylaşan, istediklerini kardeşlerine tercih eden, çocuklarımız içinse bu çok saf ,bunu çok ezerler, düşüncesiyle ebeveynlerin onu aşağılar bir merhamet bakışı var ki, çok kez şahit olmuşumdur. Sanıyorum sizlerde şahit olmuşsunuzdur.
Ey anne, babalar;
Paylaşmayana acı, paylaşana cömert olana değil.
Allah(cc) cömerttir. Cömertleri sever ve korur.
Eğitim adamlarının eksikliklerinden sürekli şikâyet eder dururuz. Eskiden aileler zeki olan çocuklarını eğitime gönderir, bu çocuk çok zeki alim olsun dinine diyanetine, milletine hizmet etsin diye düşünürlerdi.
Diğerlerini bir miktar okutur. Sonra kendi işlerinde yardımcı olmaları için yetiştirirlerdi.
Seküler akıl zeki olan çocukları, tüccar olsun, zenginliğe zenginlik katsın, diğerleri için tacir olmaz. Okusun en azından İmam Hatip olur veya Öğretmen olur, düşüncesi hâkim.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. En çokta rızık konusunda endişeye düşüyoruz. Rızık noktasında Allah(cc) na itimat ediyoruz.
‘’Ben Rezzak –ı mutlak ım’’ beyanına rağmen.
Biz Allah n(cc) gökyüzüne haps ettik.
Ben Gökyüzüne Haps edilmiş Allah’a inanmıyorum.