KAS-DER Beykoz Şubesi, kamoyu gündemine yerleşen “köçek” tartışmasına davullu zurnalı tepki gösterdi.
Kastamonulular Dayanışma Derneği (KAS-DER) Beykoz Şubesi, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’in bir heyet ile birlikte Kastamonu’ya gerçekleştirdiği kültür gezisinin CHP Beykoz İlçe örgütü Başkanı Hızır Yılmaz tarafından eleştirilmesinin ardından gündeme gelen “köçek” tartışmasını ilginç bir eylem ile protesto etti!
KAS-DER’in İncirköy’de bulunan dernek binası karşısındaki halk parkına davul- zurna sanatçıları getiren KAS-DER yetkileri, önce misafirlerine mantı ve tatlı ikram etti; ardından ise, onları “Köroğlu”, “Sepetçioğlu” ve “çiftetelli” ezgilerinden örnekler ile eğlendirdi!
Yerel basın mensuplarına resmi açıklamalarını yazılı olarak dağıtan dernek yetkilileri, Beykoz Güncel Haber’in sorusu üzerine, “köçek tartışması” nedeniyle tertip ettikleri bu etkinlik ile ilgili olarak şu yorumlarda bulundular:
Süleyman Çalık: Sağır Sultan da duysun!
KAS-DER Beykoz Şubesi Başkanı Süleyman Çalık, yaşanan köçek tartışmasına duyduğu tepkiyi şu sözler ile ifade etti: “ Mâlum köçek tartışmasını Sağır Sultan da duysun diye davul zurna getirdik!”
Çalık, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Beykoz’da gerek Belediye Başkanımız sayın Yücel Çelikbilek, gerekse CHP İlçe örgütü Başkanımız sayın Hızır Yılmaz, bu konuda açıklamalar yaptılar. Ben her ikisini de arayarak, bu konuda görüştüm. Ancak konu kapatma noktasına gelinirken yani biz bunu kapatma noktasına gelmişken, birden Belediye Meclisi’ne taşındı. Fakat Meclis’e taşınırken de kimse, ‘köçek Kastamonu kültürü değildir’ demedi! Siyasi polemik yapıldı. Bizim de buradaki rahatsızlığımız şu: Kastamonulular üzerinden kimse siyasi rant yapmasın!”
Konu gene hortladı!
Bundan yılar önce Nedim Saban (Dr. Stres)’in yaptığı bir programda “ Kastamonu ve köçek” konusunda KAS-DER Beykoz Şubesi olarak tepkilerini dile getirdiklerini hatırlatan Süleyman Çalık, “aynı konu gene hortladı!” yorumunda bulundu.
KAS-DER Başkanı konuşmasının devamında, bu konu ile ilgili olarak geçmişte bir Kastamonu Valisi’nin genelge yayınlayarak, “köçek oynandığı, köçek, etek giydiği zaman” toplatılması yönünde bir talimat vermiş olduğu bilgisini de aktardı.
Mustafa Dumlupınar: Hızır Bey nereden bilecek?
Konu ile ilgili olarak Beykoz Güncel Haber’e yorumda bulunan KAS-DER Beykoz Şubesi Başkan Yardımcısı Mustafa Dumlupınar ise şunları söyledi: “ Kastamonulu olarak birileri köçeğin Kastamonu kültürü olduğunu söylemiyor ise, Hızır Bey de hata yapabilir ve ‘köçek oynatmaya gidiyorsun!’ diyebilir. Eğer bu bizim kültürümüz ise, resmen ‘bu bizim kültürümüzdür; dalga geçmeyin!’ deyin. Adam niye özür dilesin? Bu konuda bilgisi yok ki! Bildirmiyorsun da!”
Dumlupınar, protesto niteliğindeki davul zurnalı etkinliklerini ise, “ Beykoz içinde gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, Beykoz’u da aşacağını düşündükleri bir adım” olarak niteledi.
KAS-DER BEYKOZ ŞUBESİ’NİN BASIN AÇIKLAMASI ŞU ŞEKİLDEDİR:
KASTAMONU, KÜLTÜRÜ İLE DE KÖKLÜDÜR, ASİLDİR VE NEZİHDİR
Bu bildirinin gerekçesi:
Beykoz Belediyesi’nin, Güzel Kastamonu’muz ile ilgili gerçekleştirdiği bir kültür faaliyetinin ardından, yine Güzel Kastamonu’muzun kültürü ile ilgili bir polemik başladı.
Bu polemiğin ne kadar bulanık bir bilgi ortamında gerçekleştiğini gösteren iki cümleye bakalım:
“… Kastamonu’da köçek oynadı (veya oynattı)”
“ eğer yazılanlar doğruysa bizim için ‘ Başkan oraya köçek oynatmaya gitti’ demiş!” Bunu bütün Kastamonulular’a hakaret kabul ederim. Köçek bir kültürdür. Bu ifade, şık bir ifade değil”
Görüldüğü gibi “köçek” ve “Kastamonu” birlikte anılmaktadır. Başkanlar düzeyinde bile Kastamonu Kültürü ile ilgili bilgi bulanıklığı veya eksikliği bulunmaktadır.
Hiçbir ilgisi olmadığı halde, kültürümüzün önemli bir parçası sanılan ve gündemde yer bulan köçek oyununun; gerekli doğru bilgilendirmeler yapılarak bir an evvel gündemden çıkarılması için çaba sarf etmek yerine; “özür dile!” polemiğine girilerek gündelik siyasete alet edilmesi ve bu yolla daha etkin şekilde kültürümüze ve gündemimize sokulmaya yol açılması konunun vahametini ve önemini artırmaktadır.
Kendi kültürümüzü doğru ve berrak olarak halkımıza aktarmalıyız. “ Öz kültürümüz” bilincini oluşturulmalı ve güçlendirmeliyiz. Son tartışmalar, kültürel çalışmalarının en acil, en önemli çalışmalar olduğunu göstermiştir.
Kültürümüzde “Şirrete” yer yok
Görüldüğü gibi, memleketimiz, yemyeşil doğası, sımsıcak halkı gibi, kültürü ile de çok zengin ve bâkirdir.
İlkel ya da çorak iklimlerde dahi yaygın kabul görmeyen bu şirret dansın(!) Kastamonu (ve bölge) kültüründe hiçbir şekilde yer bulması mümkün değildir.
Topraklarımızda herhangi bir kökü, ya da mazisi mevcut olmayan köçek oyunu, her nasılsa Kastamonu kültüründen sayılmıştır!
Kültürümüzde önemli bir yeri olan ve en iyi şekilde icra edilen davul ve zurnanın kıvrak ezgilerine uydurularak kültürümüze yamanmıştır. Halkımız, güzel sanatlara olan derin saygısından dolayı içi kabarsa da bu duruma suskun kalmış; bu suskunluk Da tasvip edilmeyen sonuçları doğurmuştur.
Köçek bizden değildir!
Giysileri, motifleri, ezgileri, vs bütün ayrıntılarıyla ve bir bütün olarak köçek bizden değildir. Davul ve zurnamızın ritminden, hoşgörümüzün enginliğinden cüret alsa da, istisna sayılabilecek şuh meclislerin (düğünlerin) garnitürü olsa da, hiç bir şekilde köklü, asil ve nezih kültürümüzde yer bulamaz.
Köçek oyununu reddediyoruz!
Kastamonulu’lar olarak, bu köçek oyununu bütün varlığımızla reddediyoruz.
Kültürümüzün içinde gören veya gösterenleri kınıyoruz.
Bu şirret köçek oyununun bizden ne kadar uzak olduğunu anlamak için yiğitlerin oyunu Sepetçioğlu’nu görmenizi öneririz.
Bundan böyle kendi kültürümüzle daha yakından ilgileneceğiz ve onu koruyacağız. Bize uygun olmayan bütün yabancı unsurları da kültürümüzden çıkarıp atacağız.
Gerekirse protesto eylemi, gerekirse tazminat!
Bize ait olmayan ve resmen hakaret sayılan köçek oyunu; kültürümüzün içinde gösterilmeye kalkışılırsa; protesto eylemleri ve tazminat talepleri dahil her türlü tepkiyi göstereceğiz ve tüm haklarımızı sonuna kadar kullanacağız.
Daha anlaşılır olmak için tarihimize ve kültürümüze kısaca bakalım:
Tarihimize kısa bir bakış
Kastamonu’nun bilinen tarihi geçmişi Hititler dönemine kadar dayandırılır.
Taşköprü, Romalılar döneminde, bölgenin (Paflagonya’nın – Pophlagonia) eyalet merkeziydi.
Daha sonra Bizans Hanedanı’ndan olan Kommenler’in yurdu oldu. Kastamonu adını bu dönemde aldı ( Hanedan zamanında buraya bir kale yapılmış ve Komnenler’in kalesi anlamında “Kastra Komneni” denilmişti. Bu isim zamanla değişerek Kastamonu oldu. )
Kastamonu, Moğol istilası önünde Türkistan ve İran’dan kaçan Türklerin ikinci yurdu oldu. Yirmi dört Oğuz boyunun neredeyse tamamı Kastamonu çevresinde yurt tuttuğu gibi; Alpı, Alpağut, Dânişmendli, Kıpçak, Karluk, Çiğil, Yağma gibi Türk boyları da Kastamonu’ya yerleşmişlerdi. Kastamonu’da hâlen birçoğu yaşatılan Kayı, Bayat, Çavundur, Kınık, Îğdir, Afşar, Kıyık, Büğdüz, Bayındır, Çepni, Karaevli gibi yer adları Oğuz iskânının mahiyetini çok iyi ifade etmektedir.
Kastamonu, Kültürel zenginliğini bu dönemden sonra kazanmıştır.
Osmanlı devletinin kuruluş sürecinde Bizans’a karşı düzenlenen seferlerde Kastamonu’da yerleşik Türkler, Osmanlı Beyliği’ne yoğun bir destek vermişlerdir.
1333’lerde Kastamonu’ya uğrayan ünlü gezgin İbn Batuta, “Kastamonu (Anadolu’daki) şehirlerin en büyük ve en güzellerindendir… Hiçbir ülkede fiyatları bu şehirden daha ucuz bir yer görmedim.”[5] şeklindeki açıklamalarıyla şehrin büyüklüğüne ve hayat şartlarının elverişliliğine ışık tutmuştur.
İsfendiyarbey’den sonra “İsfendiyaroğulları” adını da alan Kastamonu Beyliği, 1460 yılında Osmanlı idaresine girinceye kadar önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuş, birçok ilim adamı yetiştirmiş, Osmanlılar zamanında da bu özelliğini devam ettirmiştir.
Kastamonu, Fatih Sultan Mehmet’in 1460 yılında Sinop’la birlikte bu şehri alarak, Candaroğulları Beyliği’ni ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı Devleti’ne katılmıştır.
Osmanlı döneminde önemli bir eyalet merkezi olan Kastamonu, uzun süre Üsküdar’a kadar olan bölge ile Sinop, Çankırı, Zonguldak, Bolu, Çorum illerinin yönetim merkezi olmuştur.
Kastamonu Ulusal (Millî) Mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle büyük yarar sağlamıştır. Özellikle Ankara’ya İnebolu-Kastamonu yoluyla yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah gönderimi yapılmıştır. Kastamonu, Kurtuluş Savaşı’nda cepheye en çok asker gönderen ildir.
Türk egemenliğine geçtikten sonra hiç düşman istilasına uğramamış olan Kastamonu, Çanakkale ve İstiklâl savaşında en fazla şehit veren illerimizden biridir. İl, Çanakkale Savaşında 2.527 şehit vermiştir.
Meşhur “Çanakkale Türküsü”,Kastamonulu âşık Yorgansız Hakkı’ya aittir.
Kültürümüze Kısa Bir Bakış
Zamanın bazı bilim ve kültür merkezleri:
Nasrullah Külliyesi’nde Münire Medresesi
Nasrullah Külliyesi’nde Numaniye Medresesi
Nasrullah Külliyesi’nde Tevfikiye Medresesi
İsmailbey Külliyesi’nde Medrese
İsmailbey Külliyesi’nde Sıbyan Mektebi
Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi
Yakupağa Külliyesi
Yılanlı Külliyesi
Yemeklerimiz
Kastamonu’da binlerce yıllık bir kültür birikimi ve il sınırlarındaki coğrafi çeşitlilik, yemek kültürünün zenginliğinde de kendisini oldukça göstermektedir. Yapılan derleme çalışmalarında Kastamonu’da 812 çeşit yemek tespit edilmiş ve bu yemeklerden yaklaşık olarak 500 adedinin Anadolu’nun diğer yörelerinde bilinmediği ortaya çıkmıştır.
Kastamonu elması, sadece yöremizde bulunan üryani eriği, Tosya üzümü, İnebolu kestanesi, kirazı, Azdavay armudu, Araç ceviz ve kızılcığı, Taşköprü eriğinin yanında yine Taşköprü sarımsağı ve keten-keneviri, Tosya pirinçleri ile oldukça zengin bir yelpaze oluşturmaktadır.
Türkiye’de şekerciliğin yayılış merkezlerinden biri olarak ve Türk Lokumuna yeni bir aroma kazandırarak tüm dünyaya tanıtan Kastamonu Araç ilçemizden olan Hacı Bekir ürünleri, çekme helvamız ile de kendini ispatlamış bir kenttir.
Ünlü Tatlarımızdan bazıları:
Etli Ekmek, Banduma, Mıklama, Paça, Ekşili Pilav, Ala Pilav, Çekme Helva, Simit Tiridi, Püryan – Kuyu Kebabı, Oğmaç Çorbası, Köle Hamuru, Cırık Tatlısı, Üryani Eriği Hoşafı …
Erzurum, Ankara, Bursa kebapları yanında Kastamonu’nun da döner kebabı ünlüdür. Kastamonu’da döner kebabını 150 yıl kadar önce Hamdi USTA yapmaya başlamıştır.
Avrupa’da yayınlanan Metro Gastro adlı dergide de Kastamonu mutfağını konu alınmış ve özellikle 3. kuşak dönerciliği devam ettiren Nail ALTINÖZ ve Kastamonu dönerine geniş yer vermiştir.
Müziğimiz
İlimize göç olmadığından halk müziği ve geleneksel oyunlar yöre özelliklerini yansıtır.
Köklü bir müzik kültürü olan Kastamonu, uzun havaların kuzeydeki son durağıdır.
Derlenen ezgiler üzerinde yapılan araştırma; yörede köklü bir müzik geleneği yaşandığını göstermektedir. İnsanî, Âşık Kemâli, Âşık Meydânı, Feyzi Berkıya, Kırnaoğlu, Âşık Hasan, Ozanoğlu, Yorgansız Hakkı gibi âşıkların yetişmiş olması da, âşıklık geleneğinin sürdüğünü göstermektedir.
Sözlü halk ezgilerinin konuları çeşitlidir. Bunlar arasında yiğitlemeler, koçaklamalar, gemici havaları, elpük koşması, yelpük koşma, topal koşma, zil havası, aşağı imaret, çırdak, yarım çırdak, dokumacı türküleri, düğün havaları, güzellemeler, esnaf türküleri, Çanakkale türküsü, kınalı keklik, kına havaları, meydan havaları vb sayılabilir.
Halk oyunları, zeybek ve kaşık oyunları türündedir. Davulla oynananlar da vardır. “Karayılan” bunların en bilinenidir. İnebolu dolaylarının gemici türküsünün özel bir oyunu da vardır: Tekneleri sahile çekme gösterisi olarak nitelendirilen bu oyunda küreğin suya değişi, suda devinimi ve kürek sesleri ritim ve ezgiyle verilir. Geleneksel el sanatlarından dokumacılık ve bakırcılık da türkülere yansımıştır. Halı dokuma türküsünde tezgâh; demirci-bakırcı-kalaycı türküsünde ise çekiç sesleri ritmi oluşturur.
Yörenin Ünlü Türküleri: İndim Dereye Beklerim, Evlerinin Önü Meşedir, Evlerinin Önü Tozluk, Evlerinin önü Nane, Kahvenin Önünde Beyler Bahçesi, Sepetçioğlu, Üç Kız İdik, Toprak Köprü, Şu Dere Aşmak İster, Turna, Çıkabilsem Şu Yokuşun Başına, Köprünün Altı Diken, Geyik, Sabahın Seher Vakti, Yüksek Minare, Çayır Çıktı, Çırdak, Konaklar Yaptırdım, İlgaz’ın Altı, Yeni Kapı, Mehmedim, Kara Koyun, Ayşe, Ocak
Başında Mana, Yel Eser, Hürmüz Gelin, Ördek İsen Göle Gel, Köroğlu, Aşağı İmaret, Topal Koşma, Elpük Yelpük Koşması, Yaş Nane, Varın Bakın, Bismillahi Başlayalım, Sisli Kaya, Çanakkale İçinde Vurdular Beni, Ziller Kismen Kızı, Tiridine, Gıydevanın Kızları, Demirciler, Üç Güzel Oturmuş, Beyler Bahçesi, Kınalı Keklik, Kara Koyun Yayılır, Gökçeoğlu yöreden derlenmiş türkülere, Yıldız, Bülbül, Dağlar da uzun havalara örnektir.
Halk Müziği: Tezeneli sazlardan meydan sazı, bağlama, cura yaygındır. Son zamanlarda tambura yanında “bulgari” denilen saz da çalınmaya başlamıştır. Türkiye Radyoları’nda divan sazını ilk çalan Kastamonulu sanatçı Âşık Mümin Meydani’dir. Yurttan Sesler Korosu’nun ilk bağlama sanatçısı İnebolulu Sarı Recep de yine bu yöredendir. Yaygın yaylı sazlar, kemane, kemence ve tırnak kemanesidir. Tırnak kemanesi Türk sanat müziğinde kullanılır. Üflemeli sazların başında zurna gelir. Dilli büyük kavallar, çoban düdükleri de yaygındır. Davul, tef, zil ve kaşık gibi vurmalı sazlar çalınır.
Halk Oyunlarımız
Kastamonu halk oyunları yalın görünümlüdür. Bunda kentin göç almaması ve çevre iller ile ilişkisinin zayıf olması etkendir.
Geleneksel Halk Oyunları: Kastamonu ve yöresi zeybek bölgesidir. Kıyı kasabalarındaki oyunlar ise horon etkisindedir.
Yöre zeybeklerinin en bilinenleri şunlardır: Aşağı imaret. Ben Tefimi, Beyler Bahçesi, Bütün Çırdak (Çıtırdak, Çığır-dak). Yarım Çırdak, Çeliktendir, Dere Bekleyen, Erencik, Genç Osman, Hendek, Heyamola, Kara Kuzu Havası, Karanfil Oyunu, Kınalı Keklik, Mendan, Oturak Havası, Sepetçioğlu, Topal Koşma vb.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz!
Biz de Beykoz Güncel Haber olarak, foto galerimize Kastamonu’dan birkaç fotoğraf ekleyerek, KAS-DER’in bu bilgilendirmesine görsel bir katkı sağlayalım istedik!
Haber: Arzu Başlantı