Değerli Okuyucular!
Mayıs ayının ikinci haftası Aile Haftası olarak kabul edilmektedir.Bu sebeple bu yazıda aile konusunu ele alacağız.
İnsanlık tarihinin en eski ve en köklü kurumu ,aynı amanda insanlık tarihinin en temel ve en vazgeçilmez kurumu,insanlığın tanıdığı bütün dinler tarafından kutsal sayılmış bir kurum: aile…
“Ey insanlar !Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık”(Hucurat,13) buyruluyor.Yüce Rabbimizin insanlığın temeline aileyi yerleştirmesi ve onun en mükemmel şekilde kurulup sonra da korunması yönünde hükümler getirmesinin hikmetini anlamak için ailenin toplumdaki , insanlık alemindeki fonksiyonu ve görevi üzerine biraz düşünmek gerekiyor.
Aile toplumun küçülmüş bir şeklidir.Bütün toplumların en küçük sosyal birimi ailedir.Ailenin mutlu ve huzurlu olması bir bakıma toplumun huzurlu olması ile eş anlamlıdır.Aile her toplum için vazgeçilemeyen ve korunmak zorunda olan bir sosyal müessesedir.Özelikle içinde bulunduğumuz yüzyılda çok daha net olarak görmekteyiz ki,aile alternatif kabul etmeyen sosyal,ekonomik,kültürel,biyolojik,psikolojik görevler yerine getirmektedir.Neslin devamı ve korunması için elzem olan ailenin toplum ve bireyler açısından taşıdığı önem,bir bakıma mutluluk ve üzüntülerin,gelecekle ilgili beklentilerin paylaşıldığı temel birim olmasından kaynaklanmaktadır.Diğer bütün canlılardan farklı olarak insanın fizyolojik,ruhsal,zihinsel ve ahlaki gelişmesi ancak kadın ve erkeğin sürekli birlikte yaşamaları böylece uzun yıllar ilgiye muhtaç olarak yaratılan çocuklarını beslemeleri,her türlü tehlikeden korumaları, eğitmeleri, diğer maddi ve ruhsal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaları ile mümkündür.
Çocukların eğitiminde en önemli ve en yakın çevre ailedir.İnsan topluluklarını millet yapan manevi ve kültürel değerlerin nesilden nesile aktarılmasını sağlayacak olan temel kurum ailedir. Ailenin çeşitli sebeplerle zayıfladığı her durumda kargaşa ve çok boyutlu bir bozulma yaygınlaşmaktadır.Aile bir bakıma iyilik ve kötülüklerin hem sebebi hem sonucudur.Aile sağlıklı ise toplumda iyilikler yaygınlaşır.Aile bozulmuşsa toplum da bozulur.”Sağlam aile, sağlam toplum ” diye formülleştirebiliriz.
Değerli Kardeşlerim,
Şimdiye kadar”Niçin aile?” sorusunun cevabı üzerinde durduk.Şimdi de “Nasıl bir aile?” sorusunun cevabını vermeye çalışalım.Bizi bir erkek ve bir kadından yaratan Rabbimiz kadın ve erkeğin aileyi hangi temeller üzerine kurmasını istiyor?Aslında bu sorunun cevabı bize sağlıklı bir ailenin nasıl olacağı,insanın adeta dünyadaki cenneti olan mutlu bir yuvayı nasıl kuracağı konusunda rehberlik yapacaktır.
Bakışımızı Kitabımız Kur’an’a çevirdiğimizde Rum Suresinin 21.ayetinde Rabbimiz der ki:
“Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun varlığının delillerindendir.Doğrusu bunda iyi düşünen topluluklar için dersler vardır.”
Bu ayet bizden, önce Yaratıcımızın büyüklüğünü anlamamız için kadın-erkek arasındaki uyuma gözlerimizi çevirmemizi istiyor : Yaratıcının bir hikmeti gereğince insan,bir tek cins olarak değil,insan olarak birbirine eşit,fakat farklı fiziksel yapıya,farklı zihinsel ve psikolojik niteliklere,farklı duygu ve arzulara sahip olan iki cins halinde yaratılmıştır.Daha sonra bu ikisi arasında öyle mükemmel bir ahenk yaratılmıştır ki,her ikisi de diğerine mükemmel bir eş olur.Birinin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları tam anlamıyla diğerinin fiziksel ve biyolojik ihtiyaçlarına karşılık gelir.Yaratıcı, bu düzeni kadın ve erkeğin birbirlerinin doğal ihtiyaçlarını karşılamaları ve her ikisinin birbirlerinde huzur ve sükuneti bulmaları amacıyla kurmuştur.Bu, Yaratıcının bir taraftan insan neslinin devamını sağlamak,diğer taraftan da bir insan medeniyeti meydana getirmek için araç olarak seçtiği mükemmel bir düzendir.
Ayetin devam eden bölümü ise bize ailenin diğer temel dayanağının eşler arasında yaratılan sevgi ve merhamet duyguları olduğunu beyan eder.İşte bu nokta bize dinimizin nasıl bir aile yapısını öngördüğünün cevabını veriyor : İslam dini eşlerin birbirine sevgi ve merhamet hisleriyle bağlandığı,bu çerçevede birbirlerine karşı hak ve sorumluluklarını yerine getirdiği,karşılıklı olarak saygınlığın korunduğu,yeni neslin böyle bir sevgi,merhamet,saygı ve sorumluluk ortamında yetiştirildiği bir aile yapısını istiyor ve getirdiği kurallarla temellendiriyor .
Değerli Okuycularım,
Aile çocuğun temel biyolojik,psikolojik ihiyaçlarını karşılarken onun gelişimini desteklemiş,aynı zamanda da eğitmiş olur.Anne-babanın sevgi dolu bakım ve özeni ile güçlü bir kişiliğin,dolayısıyla da hayat başarısının ana öğesi olan özgüven duygusunun temeli kurulmuş olur.İnsanın insanı tanımasını ve sevmesini sağlayan tek araç ailedir.Yetişkin ya da çocuk her ferdin kendisini “özel ve biricik,yeri doldurulamaz ” bir varlık olarak keşfetmesini sağlayan dünyadaki tek fırsat ailedir.
Çocuğun normal,sağlıklı ve kapasitelerinin üst sınırlarına varacak düzeyde gelişmesinde ilk yılların önemi büyüktür ve bu yıllardaki gelişme daha sonraki gelişimi de belirler.Bu dönemde çocuğun biyolojik ihtiyaçları yanında karşılanması gereken duygusal ihtiyaçların tümü;koşulsuz sevgi,güven,kabul edilme,onaylanma,takdir edilme,otorite,disiplin v.b. ancak ve ancak aile içinde karşılanabilir.Böylelikle çocuğa “değerliyim” duygusu kazandırılmış olur.
Çocuğun bu sağlıklı duygusal gelişimini tamamlayabilmesinin sıcak,sevgi ve şefkat dolu bir aile ortamını zorunlu kıldığı ortadadır.Bu sebeple yukarıda zikrettiğimiz ayeti kerimedesevgi ve merhamet öğeleri aile bireyleri arasındaki ilişkinin temeli olarak ortaya konmakta; mutlu ve huzurlu bir ailenin dinamikleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Pek tabi ki sevgi ve merhamete dayalı davranışlar karşılıklı olarak birbirini besleyen ,üreten ve geliştiren davranışlardır.Ve bu konuda kadına da erkeğe de düşen bir sorumluluk vardır.Tek taraflı gayret ve çabalar anlamsız değil fakat yetersiz kalacaktır.Bu sebeple aileyi kuracak adaylar karşı tarafın cinsiyetine mahsus yaratılışından gelen özellikleri ne kadar iyi tanır , eş olmanın getirdiği haklarını ve sorumluluklarını ne kadar iyi bilir ve bunlara uygun davranmakta ne kadar gayretli olursa aile de o ölçüde mutluluk yuvası ve cennetten bir şube olacaktır.
Üzerinde durulması gereken önemli bir konu da aile yapımızın korunmasıdır.Aile ortamı belli bir kültür ve medeniyetin temel kodlarının yeniden üretildiği ve genç kuşaklara aktarıldığı alandır.Ailenin toplumun temeli ve çekirdeği olmasının anlamı,toplumun değerlerinin gelecek nesillere aile kanalıyla aktarılması ve ailenin toplumun genel özelliklerini taşıyan ve yansıtan bir nüve olmasıdır.Nasıl ki bir meyvenin,bir ağacın özelliklerini taşıyan çekirdeğin yapısıyla oynadığınızda farklı bir meyve veya ağaç elde ediliyorsa aile yapısıyla oynanarak,ona bir takım müdahalelerde bulunarak da toplumların yapısı, sosyal kimliği değiştirilebilir.Manevi ve ahlaki değerlerimizi çocuklarımıza/toplumumuzun gelecek nesillerine aktardığımız bir kurum olan ailenin ahiretle ilgi boyutu da böylece ortaya çıkmış oluyor.Dünya hayatındaki mutluluğun ve huzurun temeli aileye dayandığı gibi,ahiretteki mutluluğumuzun temeli de aileye dayanmaktadır.
Değerli kardeşlerim,
Aile yapısının bozulması aile kurumunun varlığını da tehdit eden bir unsurdur.Medyanın gücünün aile yapımızı ve onu oluşturan değerleri alt üst etmeye alet edilmesi karşısında bilinçli olalım. Reyting uğruna körpe ve genç dimağların örselenmesine müsaade eden yayıncılığa karşı bir duruş sahibi olabilmek için medya okur-yazarlığını öğrenelim.Sorumlu ebeveynler olarak dizi keyfimiz kaçmasın yahut işlerimizi rahat yapalım,gazetemizi rahat okuyalım diye çocuğumuzu kontrolsüzce televizyonun, internetin karşısına oturtmayalım.Çocuğumuzu hangi doktora götüreceğimiz,hangi gıdayla besleyeceğimiz,hangi okula göndereceğimiz konusunda taşıdığımız hassasiyeti ve seçiciliği; neyi seyrettirip neyi seyrettirmeyeceğimiz konusunda da gösterelim.
Boşanmaların ciddi sayılara ulaştığı ülkemizde ve günümüzde aileyi korumak için alacağımız en etkili tedbir,kendi kurduğumuz ailede, oluşturacağımız karı-koca,anne-baba modelleriyle kendi çocuklarımıza örnek olmak,böylece onları sağlıklı bir ailede sağlıklı bireyler olarak,sağlam ve sağlıklı aileler kurabilecek kabiliyet ve beceriyle yetiştirmek ve bir psikiyatristin deyimiyle Evlilik 100 km. hızla giden bir arabada yolculuk etmekse; boşanmanın ,çocukları, 150 km. hızla giden bir arabanın arka koltuğundan dışarı fırlatmak olduğunu unutmamaktır.
Kurulmuş ve kurulacak bütün yuvalara dirlik-düzen, mutluluk ve huzur diliyorum.Evlerimizin cennetten birer köşe,ailelerimizin de cennete birer vesile olması duasıyla esen kalın.
Beykoz İlçe Vaizi
Ayşe Nur Kapusuz