Ne Uludere’ymiş!

Havada uçaklar; sınırdan gelen insanlar; yere düşen bombalar… 

34 ölü…

Sanki ilk oluyor; son da olmayacak.

Peki ya sonrası?

Gazetelerin sütunlarında; köşe yazarlarının köşelerinde manşet; görsel medyada flaş haber: “

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Havada uçaklar; sınırdan gelen insanlar; yere düşen bombalar… 

34 ölü…

Sanki ilk oluyor; son da olmayacak.

Peki ya sonrası?

Gazetelerin sütunlarında; köşe yazarlarının köşelerinde manşet; görsel medyada flaş haber: “ Köylüye katliam!” “Devlet kendi vatandaşına vur emri verdi!” “Devlet kendi vatandaşını vurdu öldürdü!” 

Yahu devlet kendi evlatlarını niye öldürsün?

Çıktılar meydana, “emri kim verdi?” İstihbarat yanıldı”; “şu oldu, bu oldu…”

Olan oldu, 34 köylümüz ise rahmetli oldu. Kaçakçılık yaparken son kaçakları oldu… Hal böyle olunca, tabii ki kötü oldu.

Keşke olmasaydı da, asker ve devlet zan altında kalmasaydı; kimse ölmeseydi. Asıl olay oradaki insanların ölmesi mi; o yöre halkının gözünde devletin askerin karşı karşıya getirilmesi mi?  

Ya da hangi çıkar odaklarının işine geldi?

Asıl olan neydi?  

Tutturmuş herkes ama herkes, siyasi parti genel başkanları, gurup sözcüleri; eline mikrofon tutturulanlar, kalem tutanlar da tabii, “ Yok, efendim devlet vatandaşına vur emri verdi!”

Sevgili büyüklerimiz, yıllardır oynanan bir oyun var ve devam etmekte.   Bir kere daha yedik ve yemeğe devam edeceğiz.   

Anlaşılan o ki, burada bu iş kimlerin çıkarlarına geliyor, bu ölümlere kimler sevindi diye sorgulamıyoruz da; kim suçlu onun peşine düştük!

Bakın ardından ne oldu? Devleti oyuna getirenler, meydanlarda “ devlet halkımızı öldürüyor;  hem iş aş vermiyor, hem de çoluğunun  çocuğunun rızkını hayatlarını hiçe sayarak kaçaktan sağlayan köylümüzün kafasına bomba yağdırıyor” diye propaganda yapıyor… Bunu başardılar da!

Oradaki zavallı insanlarını kullanarak,  devleti hedef göstererek yandaş topluyorlar ve sonrasında da amaçlarına ulaşıyorlar tabi! Amaç da buydu zaten! 

Kendi çaputlarını ölülere sararak reklamını da yapıyorlar; bizler de hizmet ediyoruz.  

Bu da yetmiyormuş gibi bazı partiler araştırma komisyonları kurarak bölgeye gidiyor ve araştırma yapıyor.

Asıl araştırılması gereken husus bu değil midir?

Bakın II. Abdülhamit Han hatıratında bu güne nasılda ışık tutuyor: Türk kılığına giren Ermeniler, kendilerine yardım etmek isteyen kendi vatandaşlarını öldürüp   sonra da “görmüyor musunuz, sizi Türkler kesiyor; siz hâlâ bizle birlikte olmuyorsunuz”   demeye başladılar. Bir yandan da Türk köylerine giriyorlar ve  Müslüman halkı türlü işkencelerle öldürüyorlardı. Bunların içinde vücudu bıçakla yarıp içine barut doldurduktan sonra tutuşturulanlar vardı!  

Yani bu eylemlere ve bunların zamanlamalarına bakarsak eğer, Dağlıca Baskını, birinci tezkere oylamasından, Aktütün Baskını ise ikinci tezkere oylamasından önce gerçekleşti. Yani seçimlerden önce gerçekleşti. Sizce de bu manidar değil mi?  

Bu arada Aktütün Sınır Karakolu’na katırlar ile yüklenmiş havan topu ve uçak savar gibi ağır silahlar ile saldırdılar. Onlarca evladımız kürdü, Türkü, alevisi, Çerkez’i, lazı şehit verdik; hem de onları o ateşin içinde ölüme terk ederek…

Saldırının ardından Genelkurmay 2. Başkanı Hasan İğsiz, 40 yıl önce kaçakçılığı önlemek için yapılan karakolların derme çatma olduklarını açıkladı. Bunların yerlerini uzun zamandır değiştirmek istediklerini ancak parasızlıktan dolayı gerçekleştiremediklerini söyledi! 

Ve üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen, bugün hala nereye gitsem, ne haber okusam, ne izlesem biz yetmiyormuşuz gibi ABD basını Wall Street Journal de “haberi istihbaratı biz verdik, Hükümet uyguladı” diyor!

Şer odakları devam etmekte! Kaşıdıkça kaşıyorlar! Birileri de tutturmuş “özür dileyin, açıklayın, emri kim verdi?” Yahu 5 ay geçmiş, neyin peşindesiniz?  Amacınız ne? Kimlere hizmet ediyorsunuz?

Bu coğrafyada bu sebepten dolayı 150 milyar $ heba edildi; 35 bin Mehmetçiğimiz şehit verildi, kim kime açıklayacak?

Kim kimden özür dileyecek beyler? Bu acıları kim dindirecek?

Bayram geldiğinde mezar taşlarını evladım diye bağrına basan analar var… 

Uludere’nin üzerinden 5 ay geçmiş, maşallah gündemden düşüremedik! Bu gün hâlâ tutturmuşuz “hesabını verin, özür dileyin!”

Peki neden şehitlerimiz için bu kadar kamuoyu oluşturmadık?  Araştırma komisyonları kurmadık?

İki cümleyle; “Ülkemizin ve ailesinin başı sağ olsun!”

Haber sütunlarında,  ( 15 saniye geçer) “Şırnak’ta çatışma”

“Milletimizin başı sağ olsun!”

Kapattınız üstünü! Bu kadar mı şehit olmanın bedeli? 

Kendinize gelin Allah aşkına! Tamam, bizler bu vatan için canımızı veririz de, oynanan oyunlar için değil! 

34 kişi de ölmeseydi, 150 milyar $ ve acı olan 35 bin kişi de şehit olmasaydı…

Saygılarımla!

Ne Uludere’ymiş!
Bizi Takip Edin