Özgür-Der Beykoz şubesinin, her ayın son çarşambası düzenlediği programların bu ay ki başlığı: ‘Ortadoğu’da Selefilik, El Kaide ve Işid’ idi.
Dernek binasında gerçekleştirilen etkinliğin konuşmacıları ise Sarıyer Özgür-Der Temsilciliğinden, yazar; Bahadır Kurbanoğlu ile Beykoz Özgür-Der Şubesinden Hızır Yıldırım oldular. Dinleyicilerin dernek binasına sığmadıkları ve yoğun ilgi gösterilen programın ilk konuşmacısı Hızır Yıldırım, ‘Ortadoğu’da Selefilik‘ konusunda konuşurken, Bahadır Kurbanoğlu’da ‘El Kaide ve Işid‘ bahsinde bilgilendirmeler yaptı.
İlk sunumu yapan Hızır Yıldırım, selefilik hakkında şu değerlendirmelerde bulundu: ‘ Selefilik sözlükte önce gelmek, geçmiş insanlardan olmak anlamındadır. İslami literatürde daha ziyade ashab ve tabiin için kullanılır. Selefilik, İslam dinine sonradan karıştırılan hurafe ve bidatların, uydurmaların dinden arındırılmasında, ilk dönemin ve kaynakların önemine dikkat çeker. Selefilik ayrı bir mezhep olmayıp Ehl-i Sünnet içindeki yorumlarıyla öne çıkar. İlk dönem Selefilik, itikadi konularda Ahmed Bin Hanbel’in yorumlarını ve yolunu sahiplenir. Akıl ve rey karşısında rivayet yolunu tercih eder. Öyle ki Ahmed Bin Hanbel’e atfedilen; ‘Peygamberimizin nasıl karpuz yediğini bilmediğim için hiç karpuz yemiyorum’ sözü durumu özetlemektedir. Selefiliğin ikinci büyük imamı ise büyük alim İbn-i Teymiyye’dir. Döneminde, etrafı saran felsefi ve mistik sapkınlıklara karşı mücadelesi kadar, Moğol saldırılarına karşı aktif tavır alışıyla tanınır. Selefiliğin batıl ve batıni sapkınlıklara karşı ortaya koyduğu mücadele, bir çok kere tepkisellikler de içerir. Bu durumu bir tür, ‘papaza kızıp oruç bozma’ olarak da görebiliriz. Özellikle rivayet olarak gelen sahih olsun ya da olmasın bütün aktarımlara rağbet göstermek bu cümledendir. Selefiliğin itikadi konulardaki hassasiyetini sadece Hanbeliler değil, diğer mezheb ve ekollerden olanlardan da benimseyenler bulunmaktadır. Selefilik ilk dönemlerinde ‘Ehl-i Hadis Ekolü’ olarak anılırken İbn-i Teymiyye ve öğrencisi İbn-i Kayyim’in katkıları ile teşekküllü bir sistematiğe kavuşarak Selefilik ismi ile anılır olmuştur. Bu dönemde İbn-i Teymiyye’nin katkıları ile katı şekilcilikten uzaklaşılıp Kur’an ve Sünnet içindeki akılcılığın etkileri değerlendirmelerde önemli hale gelmiştir. Bu gün de selefilik modern ve geleneksel hurafeler karşısında ‘kaynak ve öz’ vurguları ile pek çok Müslüman için anlamlı ve değerli hatırlatmalar yapmayı sürdürmektedir.’
Hızır Yıldırım’ın yukarıda vurgularından bir kısmına değindiğimiz sunumundan sonra söz alan Bahadır Kurbanoğlu da, ‘EL Kaide ve Işid’ konularına temas ettiği konuşmasında, özetle şu hususlara dikkat çekti: ‘Öncelikle gündemlerimizin kendimize ait olması kadar o gündemlere ilişkin bilgilerin de kendimize ait olması gerekir. Başkalarının gözünden ve gözlemelerinden etkilenerek kendimiz olamayız, dahası var olamayız. Ulusal ve uluslararası medya gücünün, entelejansiye tekelinin emperyalist ve İslam düşmanı karakteri bilinmeden bir yere varılamaz. Egemenlerin koro halinde ve sürekli nakaratlarla dillendirdikleri, ele aldıkları konular, algıları ve bilinçleri sürekli etkilerken ‘kral çıplak’ demek güç ve yürek istemektedir. Ele alacağımız Işid konusu da bu cihetten değerlendirilmelidir. Sözlerimize Işid’in bir sebep değil bir sonuç olduğunu hatırlayarak ve hatırlatarak başlamalıyız. Cümlenin esas öznesinin ve dahi filmin esas oğlanının, diktatörler, emperyalistler ve siyonistler olduğu gerçeği atlanırsa hiç bir şey görülemez. Önce Afganistan’ı ardından Irak’ı sudan bahanelerle işgal eden, milyonlarca Müslümanı katleden, milyonlarcasını sakat bırakan, evsiz- barksız bırakanları görmezden gelip, onlara karşı direnenleri bazı metodik hataları sebebi ile hedef tahtasına koymak en hafifinden aymazlıktır, aptallıktır. Yıllardır her gün üzerlerine bomba yağdırılan insanlardan, her zaman ve her seferinde sağduyu ve rasyonalite beklemek, ‘uzaktan davulun sesini hoş bulmak’ gibidir. Günlük hayatta, sosyal yaşamda iletişimin ve ilişkinin temelini ’empati’ de görenler, siyasal olaylarda empati yapmayı da akıllarına getirebilmeliler.
Irak’ta on yıldır süren İran ve Amerika destekli Maliki zulümlerinin, Irak El Kaidesini kurtuluş adresi kılmasını görmezden gelemeyiz. Bu durum, mağduriyet yaşayan Irak’lı aşiretlerin ve kesimlerin mücadele eden guruplara ve bu bağlamda Işid’e karşı sempati duymaları ve destek olmaları sonucunu doğurmuştur. Söylediklerimiz, Suriye’de iki yüz binden fazla insanı katleden ve halen bu katliamını her gün yüzlerce insanı öldürerek sürdüren Esed ve çetesi için de geçerlidir. Tam yarım yüzyıldır devam eden ailevi saltanatlarını ve tahakkümlerini sürdürmek için bütün ülkeyi harabeye ve mezarlığa çevirenleri unutarak, direniş guruplarının yanlışlarına odaklanmak akılsızlıktır, ahlaksızlıktır.’ diyen Bahadır Kurbanoğlu sözlerini geniş izah ve örneklerle sürdürerek tamamladı.
Dinleyicilerin sorularına verilen cevaplarla program biterken, Aralık ayının son Çarşamba akşamının konusunun da; ‘Filistin Direnişimiz ve İşgalci İsrail’ olduğu belirtildi.
Haksöz Haber