Şehrim KÖLN'den

Doğduğum şehir olması nedeniyle benim için sıradan ve tanıdık bir Avrupa kentidir, Köln. Son dönemde basında sıkça muhtelif konularla yer bulan Almanya'nın dördüncü, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin en büyük şehri…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Doğduğum şehir olması nedeniyle benim için sıradan ve tanıdık bir Avrupa kentidir, Köln. Son dönemde basında sıkça muhtelif konularla yer bulan Almanya’nın dördüncü, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin en büyük şehri olan Köln artık daha çok bilinen, takip edilen ve merak edilen bir konuma sahip. Ne yazık ki olumlu yönleriyle değil, olumsuz yönleriyle!  Müslüman ve sığınmacı karşıtlığı, ırkçılık, ötekileştirme, taciz, gasp ve diğerleri…

Aslında, Köln ve çevresi, Avrupa’nın önde gelen otomotivden, sanayiye, turizmden, ticarete pek çok alanda dünyaca tanınan marka değeri olan kurumlara ev sahipliği yapan merkezi bir bölgedir. Ford, Bayer, Lufthansa ve TÜV bunlardan sadece bir kaçı. Düzenlenen uluslararası fuar organizasyonlarıyla da dünyanın her yerinden insanın bir araya geldiği merkezlerden biri olma özelliğine de sahiptir. Geçtiğimiz ekim ayında bu fuarlarından biri olan Anuga’ya (gıda fuarı) katılmak için bende Köln’deydim. Farklı milletlerden insanla çeşitli kültürlerin harmanlandığı ve iş bağlantılarının kurulduğu benim açımdan da verimli geçen 3 günlük bir programdı. İş dışında arta kalan zamanlarda ‘şehirdeki yabancı’ olmak en sevdiğim yanıdır yurt dışı seyahatlerinin. Etrafta neler oluyor neler bitiyor derdine düşmektir benim için esas olan, gözlem yapmak ve düşünmek…

O dönem, Köln’ün büyükşehir belediye başkanlığı seçim kampanyaları yürütülüyordu. Adaylardan biri Bayan Henriette Reker‘di. Kendisi; Hristiyan Demokrat Parti, Yeşiller Partisi ve Hür Demokrat Parti tarafından desteklenen bir adaydı. Türk dostu olması, mülteciler konusundaki kararlı, olumlu ve yakın duruşu, soyadının soyadıma yakın bir söyleme sahip olması ve kadın olması ona karşı bir sempati geliştirmeme neden olmuştu. Gürültülü seçim kampanyalarından çok uzakta sakin ve kendi halinde kalabalıklar olmadan yürütülen, güzel süslenmiş farklı bisikletlerle tanıtım broşürlerinin dağıtıldığı çalışmaların hakim olması insanları apolitize etmek yerine kendine çekerek politik olmaya davet ediyordu. İstanbul‘a döneceğim tarihten birkaç gün sonra seçim kampanyaları kapsamında sokak buluşması olduğunu öğrendiğimde keşke katılabilseydim diye düşünürken İstanbul için dönüş vakti geldi çattı. Döndüğümde beni karşılayan haber; Reker’in sokak buluşmasında aşırı sağcı Neonazi biri tarafından boynundan bıçaklı saldırıya uğradığıydı. Tabi ki şok oldum! Göçmenlerin entegrasyonuna dair yaptığı çalışmalar ve onlara olan yakınlığı bu eylemin başlıca nedeni olarak gösteriliyordu. Yoğun bakımdan Köln’ün ilk kadın belediye başkanlığına giden zorlu bir yol… Seçildi ve görevinin başında.

Geçtiğimiz Aralık ayına gelelim… Peki, yılbaşı gecesi kentte neler yaşandı? Gündemde sığınmacılar vardı. Kentte, yeni yıl karşılaması için düzenlenen sokak partisinde Alman kadınlar mülteciler tarafından tacize ve gaspa uğradıkları yönünde emniyete şikayette bulundular. Buraya kadar her şey normal gözüküyordu ki polisin konuyla ilgili yaptığı açıklamalara kadar… Zanlıların, Afrika ve Arap etnik kökenleriyle tanımlanmaları ardından halkın nazarında zaten hoş karşılanmayan ülkedeki mevcut sığınmacı durumu çok daha farklı bir boyuta taşımış oldu. Yapılan soruşturmalarda şahıslar tarafından, iltica için başvuru yapanlara verilmiş olan belgelerin ibraz edilmiş olması da şikayetleri kuvvetlendirir nitelikte gözükse de, Almanya Başbakanı Angela Merkel konunun aydınlatılmasına yönelik çalışmalar yapıldığıyla ilgili kamuoyu açıklamaları yaptı. Yılbaşı gecesi yaşanan olay sonrası, Köln Emniyet Müdürü Wolfgang Albers de görevinden alındı.

Her yıl, Şubat ayında düzenlenen meşhur Köln Karnavalının benzer olaylarla gölgelenmemesi için içişleri bakanlığının bir takım düzenlemeler üzerine kafa yorduğunu dair tanıdıklarımdan edindiğim bilgiler var. Tabi, yılbaşı gecesi yaşanan bu olay diğer Avrupa ülkelerinde de büyük yankı buldu. Slovakya ve Polonya gibi bazı ülkeler benzer olayların yaşanmasını istemediklerini her fırsatta dile getirerek Müslüman sığınmacılara kapılarını kapattı. Bir taraftan AB ülkeleri sığınmacı politikalarını tartışa dursun, diğer taraftan PEGİDA (Batının İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar) olarak bilinen bu ve bunun gibi pek çok aşırı sağcı gruplar İslam ve göçmen karşıtı eylemler için Köln sokaklarına dökülmeye devam ediyor.

 

Yaklaşık 2.5milyon Suriyeli sığınmacıya yönelik ülkemizin yıllardır başarılı ve sistemli bir şekilde yürütmeye çalıştığı politika ne yazık ki gelişmiş birçok Avrupa ülkesinde benzer şekilde yürütülemiyor, üstelik daha az sayıda sığınmacıyla! Onlar için durum ‘aşılamayan kriz’ şeklinde kalmış durumda.

Yazımı sonlandırırken, geçtiğimiz hafta sonu okuduğum bir haberle sizleri başka bir noktaya taşımak istiyorum. Köln’de yaşayan imam Sami Ebu Yusuf, kentte yılbaşı gecesi düzenlenen kutlamalar sırasında yüzlerce kadının göçmen erkekler tarafından taciz edilmesinin sorumlusu olarak kadınların kullandıkları parfümü ve giyim tarzlarını göstermiş. Yani, tacizi hak etmişler!

Buyurun siz yorumlayın.

Şehrim KÖLN'den
Bizi Takip Edin