Kütüğe can veren adam

50?li yaşlarında tekerlekli sandalyeye mahkum olan Berksu, değme heykeltraşlara taş çıkartacak eserlerini ağaç kütüklerinden oluşturuyor.

Beykoz Akbaba Köyü'ndeki bakkalı geçince asma dalları ve içi rengarenk çiçekli kütüklerle sarmalanmış minik b

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

50?li yaşlarında tekerlekli sandalyeye mahkum olan Berksu, değme heykeltraşlara taş çıkartacak eserlerini ağaç kütüklerinden oluşturuyor.

Beykoz Akbaba Köyü’ndeki bakkalı geçince asma dalları ve içi rengarenk çiçekli kütüklerle sarmalanmış minik bir dükkan göreceksiniz. Burası Ayna Antik Sanatevi…

Burayı yaratan da ağaç oyma ustası Mustafa Berksu (74). 50?li yaşlarında tekerlekli sandalyeye mahkum olan Berksu, değme heykeltraşlara taş çıkartacak eserlerini, sevip okşadığı ağaç kütüklerinden oluşturuyor…

?Herkesin bir hikayesi var? denir. Mustafa Berksu?nunki, sanatçı yönünü geç keşfetmiş bir adamın öyküsü. Hikaye, ailesinin yaşadığı İstanbul-Beykoz?un Akbaba Köyü?nde başlıyor. Delikanlılık çağlarında Beykoz Futbol Takımı?nda hızlı bir futbolcu… Ailesi destek veriyor top sevdasına. Fakat lise bitip iş hayata atılmaya gelince ?Dur hele orada? diyorlar. O da duruyor ve başlıyor düşünmeye. ?Aile kurmak için çalışmak gerek. Ben top koşturmaktan başka şey bilmiyordum ki. Severdim resimlere bakmayı. Ama elime çizgi çekmek için kalem almışlığım bile yoktu? diyor eskiyi düşününce.

 

Almanya?da torna işçisi

Almanya?ya işçi göçü başladığı zamanlara denk geliyor gençliği. Almanya?ya işçi olarak gitmek için başvuranlardan biri de o. Kabul edilip de kağıtları geldiği zaman havalara uçuyor Mustafa Berksu. Sonra ver elini Almanya-Frankfurt. Dile kolay, 18 yıl boyunca evinden, aşık olduğu Akbaba Köyü?nden ayrılmak zorunda kalıyor. Tornacı olarak dirsek çürütüyor.

Evleniyor orada, bir kızı oluyor. Memleketinden başka hayal kurmadığı günlerde elinden cigarası düşmüyor. İki bacağının dizden itibaren kesilmesine neden olan da arka arkaya içtiği sigaralar… Sağlık durumunun kötüleştiği günleri Berksu iç geçirerek şöyle anlatıyor; ?Başka hastalığım yoktu. Ama Almanya?da, memleketten, anamdan uzakta olmak kolay mı? Arka arkaya içerdik sigaraları sebepli, sebepsiz. Bilemezdim, bu meret, damar tıkanıklığı yapacak ve beni tekerlekli sandalyeye mahkum edecek… İnsanın elinin ayağının tutması gibi var mı??

 

Memlekete dönüş

İstanbul?a dönülüyor apar topar. Ameliyat, ardından gelen depresyon derken, yıllar alıp başını gidiyor. Kimi zaman mahallesindeki kıraathanede, kimi zaman kapı önü sohbetlerinde kızının büyümesini seyrediyor, yıllarca burnunda tüten memleket hasretini arkadaşlarıyla gideriyor. 50?li yaşlarının başında, yine bir gün kıraathanede otururken ?ihtiyaç molası? vermek için tuvalete gidiyor. Tuvalet kapısının önünde bir kütük gözüne çarpıyor. Cebinde taşıdığı çakıyı hatırlıyor nedense.

Kütüğü kucağına alıyor, biraz zorlansa da tekerlekli sandalyesini ite ite kıraathaneye taşıyor. Bir yandan sohbet ederken bir yandan da çakısıyla kütüğü yontmaya başlıyor. Günler, geceler boyu sürüyor kütüğe bir şekil kazandırması. O günleri ?Kimi zaman kıraathanede, kimi zaman bizim bakkalın önündeki küçük çardakta çalışırdım. Kimse ses etmezdi bana. Bir kütüğü oymayı bitirince heyecanla yeni bir kütüğün arayışına girerdim? diye anlatıyor. Uzun zamandır görmediği bir arkadaşı boya kalemleriyle ziyaretine gelince resim macerası da başlıyor. İlk resim yaptığı kağıt, bitmiş bir takvimin arka sayfası. Şimdi o takvim, dükkanının baş köşesinde çerçevelenmiş duruyor. Berksu ağaç oymaya başladığı çakıyı da asmış bir köşeye.

 

Eserleri, evlatları gibi

Yaptığı eserlerin sayısı arttıkça aileden yadigar kalan, eskiden annesinin oturduğu evi atölye haline getiriyor. Eserlerine genellikle isim vermiyor Mustafa Bey. Birine isim koymuş: Ergenekon. Merak edecek oluyoruz, ismi koyduktan çok kısa süre sonra o eseri sattığı için bize gösteremiyor. Duvarlar yaptığı tablolar, yerler müthiş oymacılık eserleriyle dolu. Adını Ayna Sanat Evi koyduğu atölyesine ilk girenler, biraz ürküyor. ?Sanat? ve ?antika? adları geçiyor ya tabelada…

?Ben aslında yaptığım şeyleri satmak istemiyorum. Bunların parasal bir değeri olamaz ki. Bir kütük için belki üç ay çalışıyorum. Bu emeği hangi para karşılar? Satılırsa da sanki çocuklarımdan biri gitmiş gibi üzülüyorum? diyor. Bilinen pek çok ünlü sanatçının, patronun kapısından girmişliği var Mustafa Bey?in. Onun eserleri pek çok holdingde, evde kendine yer bulmuş.

 

Planlamadan yontmaya başlıyor kütükleri… ?Elime gelen her kütük yonttukça şekilleniyor. Ve su yolunu buluyor? diyor. Kütükleri önce yontarak şekil veriyor, sonra vernikliyor… Ortaya da tavus kuşları, masal canavarları, yılanlar, filler, değmelerine taş çıkartan bastonlar, gazetelikler çıkıyor… Yolunuz Akbaba Köyü?ne düşerse koca çınar Mustafa Berksu ile mutlaka tanışın. Bir insanın kendini keşfetme öyküsünü, yaptığı işe her gece yeniden nasıl aşık olduğunu, her dem taze pişirdiği çay eşliğinde bir de onun ağzından dinleyin.

Posta

 

Kütüğe can veren adam
Bizi Takip Edin
Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.