Özgür-Der Beykoz Şubesi ‘Ortadoğu’daki Devrimler ve Suriye Direnişi’ başlıklı bir panel düzenledi.
Özgür-Der Beykoz Şubesi’nin ‘Ortadoğu’da Devrimler ve Suriye Direnişi’ başlığı altında düzenlediği ve konuşmacı olarak Yeni Akit Gazetesi yazarı Ahmet Varol ile Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın katıldığı program Necmettin Erbakan Kültür Merkezi ‘nde yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
Girişi bir slayt gösterisi ile başlayan programın sunumunu, Özgür-Der Beykoz Şube Başkanı Akif Bilgir yaptı. Bilgir, Müslümanlar olarak zalimin kimliğine bakmaksızın karşısında olmamız ve coğrafya, ırk, kültür farkı gözetmeksizin yeryüzündeki tüm Müslümanlarla kardeşlik bilinci içerisinde dayanışma sergilememiz gerektiği vurgusunda bulunduğu kısa bir giriş konuşmasından sonra sözü ilk olarak Ahmet Varol’a bıraktı.
Ahmet Varol Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin kısa bir fotoğrafını sunduktan ve konuyla ilgili yapılan yorumları kısaca özetledikten sonra Müslümanlar olarak içerisinde bulunduğumuz vakıa karşısında nasıl bir tavır takınmamız gerektiği üzerinde durdu.
Komplocu mantığa eleştiriler de getiren Varol, özellikle Suriye direnişi ile ilgili yapılan tüm spekülasyonların bir varsayım olduğunu, buna rağmen her gün yüzlerce insanın katledildiği bir realitenin var olduğunu vurguladı.
Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve diğer bölgelerdeki protestolara İslami uyanış diyen Müslüman çevrelerin söz konusu Suriye olunca ‘direniş hattı’ algısı yüzünden Suriye halkının haklı isyanına destek vermekte çekingen davranmalarını da eleştiren Varol, dünyada yaşanan gelişmelere karşı tavır belirlerken ölçülerimizi dikkate almamız gerektiğini dile getirdi ve bu ölçülerimizi üç madde ile sıraladı:
1-Prensiplerimiz gereği zalimin kim olduğuna, imanına bakmaksızın karşısında; mazlumun da her daim yanında olmamız gerekir.
2-Müslümanlar kardeştir. Bu yüzden zulme uğradıklarında mutlaka sahip çıkmamız gerekir. Tarafsız olmamız bile mümkün değildir.
3-Adalet gereği zulmün karşısında olmamız gerekir.
Tüm bu gerçekliklere rağmen Suriye’deki direnişin haksızlığa uğratıldığını vurgulayan Varol, bölgedeki diğer dikta rejimlerinin protestolara dayanamazken Suriye rejiminin hala ayakta kalmaya çalışmasını da Rusya, Çin ve en önemlisi de İran ve Hizbullah desteğine bağladı ve İslami bir devlet olma iddiasındaki İran’ın ve yine İslami olma iddiasındaki Hizbullah’ın Suriye rejimini desteklemesini bir ilkesizlik hali, dezenformasyon ve devleti önceleme zaafı olarak nitelendirdi.
Özgür Suriye Ordusu’na dair yapılan spekülasyonlara da değinen Ahmet Varol, Özgür Suriye Ordusu’nun halkı savunan bir ordu olduğunu, Beşşar Esed ordusunun ise halkı katlettiğini vurgulayarak bir yanda, yalan yanlış iddiaların ve muhalefeti karalamaların bulunduğunu, diğer yanda ise bir gerçekliğin, katliam gerçekliğinin, olduğuna dikkat çekti.
Amerika’nın Suriye’deki mevcut yönetimle -sanıldığının aksine- fazla bir probleminin de bulunmadığına değinen Varol, İsrail’in Suriye rejiminden memnun olduğuna, Mısır’ı kaybetmiş bir İsrail’in Golan Tepeleri’nin işgaline bile 40 yıldır ses çıkaramayan Suriye rejimini kaybetmek istemeyeceğine dikkat çekti.
Son olarak, Müslümanlar olarak bizlerin Suriye’de gerçekleşen vahşete karşı gücümüz nispetince tavır koymamız gerektiğini ifade eden Varol, sözü Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’ya bıraktı.
Rıdvan Kaya konuşmasına emperyalistlerin Sovyet bloğunun yıkılmasından sonra tarihin sonu anlayışını geliştirdiklerini ancak buna rağmen İslami hareketlerin emperyalizme karşı bir direniş hattı oluşturarak bu anlayışı derinden sarstığına değinerek başladı ve gerçekleşen devrimler ve kıyamlar sayesinde İslami iddiaların tekrar dünyanın gündemine girdiğini hatırlattı.
Tunus ve özellikle Mısır’dan sonra bütün Ortadoğu’da bir uyanış sürecinin gerçekleştiğini dile getiren Kaya, bu süreci nasıl okumak gerektiğine dair fikirlerini şu şekilde paylaştı:
1-Baskı altındaki halkların ayağa kalkması olumludur ve her halükarda desteklenmesi gerekir.
2-Tüm bu gelişmelerin emperyalizmin oyunu olabilir mi sorusuna karşı da önceki statükonun emperyalizmi rahatsız etmediği hatırlatılmalıdır.
3-Söz konusu eski rejimlerin işbirlikçi ve zalim oldukları hatırlanmalıdır ve bu rejimlerin kimilerinin Amerika ve Batı ile yakınlıkları kadar, bir kısmının da Rusya ve Çin emperyalizmi ile kol kola oluşları unutulmamalıdır. Yani Amerikan ya da Rus emperyalizmine dayanan söz konusu rejimlerin meşruiyetlerini halklarından almadıkları ve bu yüzden meşru olmadıkları akıldan çıkarılmamalıdır.
Bölgede gerçekleşen isyan ve kıyam dalgalarının ortak özelliklerinin; halkların adalet ve özgürlük arayışlarını, İslami bir çerçeve içerisinde ifade etmeleri, olduğunu söyleyen Kaya, bir halkın ‘’Ölüme Evet, Zillete Hayır!’’ diye slogan atarak özgürlük ve adalet için ayağa kalkması, ehli insafın nezdinde ancak takdir ve tebriki hak eder dedi.
Bölgedeki değişimlerden önceki tablonun da resmini çizen Kaya, Tunus’ta sokaklarda bile başörtüsünün bir zamanlar yasaklandığını, Mısır’da dünyanın birçok yerinden Gazze’ye giden yardım severlerin 2010 yılında Ariş limanında zulme uğratıldığını, Libya’da 1997 yılında özgürlük talep eden 1770 siyasi mahkumun 3 gün içerisinde tanklarla katledildiğini ve Suriye’deki meşhur Hama olaylarını ve halkın üzerinde terör estiren muhaberatı hatırlatarak devrimlere, değişimlere ilişkin kafalarda soru işaretleri oluşturmak isteyenlerin tutarsızlığına vurgu yaptı.
Suriye’nin tarihine de değinen Kaya, 1960 öncesinde bile özgür seçimlerin var olduğunu ve hatta İhvan’ın mecliste temsil edildiğini söyledi. Suriye’de 1970 yılında yapılan darbeyle yönetimin darbecilerin eline geçtiğini hatırlatan konuşmacı bu zulüm aygıtının 40 yıldır da, vahşi uygulamalarına devam ettiğini belirtti. Rıdvan Kaya, Suriye’de iktidarın kendiliğinden değişebileceğini ve bu yüzden protestoların yersiz olduğunu düşünen kesimlerin ise, büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını dile getirdi. Diktatörlerin kelamdan, kalemden anlayanlarına kim şahit olmuşsa, bize de anlatsın, diyen Kaya, Suriye’de her gün 40-50 kişinin öldüğünü ve bu durumun hiçbir izaha hacet bırakmadığını ifade etti.
Suriye’nin giderek Bosna’ya benzediğini de söyleyen Kaya, konuşmasını başkalarından öte Müslümanlar olarak konuyla alakalı biz ne yapabiliriz sorusunun üzerinde durarak tamamladı.
Yoğun bir katılımla ve ilgiyle takip edilen program, konuşmacılara gelen soruların cevaplanmasıyla son buldu.
Ayrıca, gecede Özgür-Der Beykoz Şubesi Hanımlar Kolu tarafından hazırlanan ve sunulan Suriye’deki Müslümanlar yararına düzenlenen yemek kermesi de, programın güzel görüntülerinden olarak hafızalarda yerini alıyordu.