Din Gerçeği ve Dindarlığımız

Beykoz Müftüsü Hüseyin Demirtaş, kendi kaleminden Maun Suresi bağlamında “Din Gerçeği ve Dindarlığımız” konulu bir makale yayınladı.

Maun Suresi bağlamında “Din Gerçeği ve Dindarlığımız”

Değerli  Kardeşlerim,

Bu hafta sizlere din ve dind

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Beykoz Müftüsü Hüseyin Demirtaş, kendi kaleminden Maun Suresi bağlamında “Din Gerçeği ve Dindarlığımız” konulu bir makale yayınladı.

Maun Suresi bağlamında “Din Gerçeği ve Dindarlığımız”

Değerli  Kardeşlerim,

Bu hafta sizlere din ve dindarlığımız ile ilgili bir değerlendirmede bulunacağım.Birlikte okuyacağız ve düşüneceğiz.Bu konuda  bizlere evrensel kitap Kur’an-ı Kerim referans olacak.

Hayat Kitabı Kur’an-ı  Kerim  insanlığa yol gösteren , rehberlik eden ,geçmişi ,şimdiyi ve geleceği bütüncül bir şekilde yorumlayan, hayatı bütün elemanları  ile  Yaratanının işareti ve ayeti sayan,hayatı anlamlı bir şekilde yaşamamızı isteyen  çok mübarek bir kitaptır.

Bu mübarek kitabın içerisinde 114 sure vardır. Bu surelerden birisi de 107. sırada yer alan  ‘Maun’  suresidir.

Maun  suresi bizlere din algımız konusunda çok önemli ipuçları verir. Dindarlığımızı sorgulayan  Din,  Dindar, Dinli, Dinci, Dinsiz ve Dinsizci kavramlarına atıfta bulunan muhteşem bir suredir. Adeta dini hayatımızın röntgenini çekmektedir.

Bu sure, din gerçeğini, dindarlık gerçeğini ve dini yalanlama  gerçeğinin altındaki sebepleri o eşsiz üslubu ile birlikte  ele alıp bize anlatır.

Maun Suresi, bireysel ibadetlerimizle   toplumsal  yükümlülüklerimiz  arasındaki  kopmaz ilişkiye dikkat çekerek din ve dindarlık  gerçeğinin bu bağlamda ele alır.

Sure ,  ismini son âyetindeki  ‘mâûn’  kelimesinden alır. Bu kelime zekât anlamına geldiği gibi komşular arasında sıkça ödünç alınıp verilen ufak yardımlara da  kullanılır.

Kısa bir sûre olmasına rağmen Mâûn suresinde , namaz kılmasına rağmen onun amacından yoksun olan dinci kılığında gözüken kimseleri afişe  ediyor.Din konusunda samimiyetsiz ve iki yüzlü davranışların  zararlarını bizlere anlatıyor.

Surenin mealini  birlikte okuyalım:

“1.Dini yalanlayanı gördün mü?

2.İşte  böyle biridir yetimi itip kalkan, (eyleminde merhametsiz)    

3.Yoksulu doyurmaya teşvik etmez. (söyleminde merhametsiz)       

4-Yazıklar olsun (böyle) namaz kılanlara ki,

5-kıldıkları namazın hakiki amacından  gafildiriler,  

6.Onlar namazlarıyla gösteriş yaparlar,

7.Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.”

Değerli Okuyucularım,

Şimdi bu sureyi  içindeki  geçen kelimelerle birlikte değerlendirirsek   şunları söyleyebiliriz.

Maun suresi, içeriğinin önemine muhatapların dikkatini çekmek maksadıyla, “Dini yalanlayanı gördün mü?” şeklindeki soru ifadesiyle başlamaktadır. Kur’an , genel de isim vermez.İsmin yerine zamir  kullanarak, özneden ziyade  öznenin eylemini öne çıkararak onu tedavi etmeye çalışır. Bu prensip ‘zemmi-fiil esastır , zemm-i fail  değil ’  şeklinde ifade edilir.

Daha sonra bu mübarek surede , dini asılsız saymanın insanın ahlâkında meydana getirdiği olumsuz etkilere ;  örneğin yetimlere karşı şefkatsiz davranıp onları hor görme örneğiyle vurgu yapılır. Kur’ân-ı Kerîm’in başka âyetlerinde de yetimlerin mallarının ve haklarının korunup gözetilmesine dikkat çekilmektedir.

Ardından gelen âyette kınayıcı bir üslûpla yoksulların yiyeceklerini kendileri sağlamadıkları gibi başkalarını da buna özendirmekten uzak duranlara işaret edilir. Âyette “yoksulları doyurmak” yerine “yoksulun yiyeceği” denilmek suretiyle varlıklı olanların malında yoksulların haklarının bulunduğu belirtilmektedir. Nitekim bu husus, “Onların mallarında isteyenin ve yoksulun hakkı vardır” mealindeki âyette de ifade edilmektedir.

Sûrenin son dört âyetinde ibadetlerine riya karıştıranlar, iyiliğe engel olanlar veya yoksullardan ihtiyaç duydukları şeyleri esirgeyenler kınanmıştır. İbn Abbas’tan nakledilen bir rivayete göre 5. âyette, yalnız kaldıklarında namazı terkedip başkalarıyla birlikte iken namaz kılan münafıklar kastedilmiştir.Son âyette dini asılsız sayanların “Maun”a da engel oldukları belirtilmiştir.

Mâûn kelimesinin sözlük anlamından hareketle bu âyette, âhireti inkâr eden kimselerin başkalarına küçük fedakârlıklarda dahi bulunmayacak kadar bencil bir karakterde oldukları vurgulanmaktadır.

Sûrenin en önemli mesajı, Allah’a gönülden ibadet etmekle toplumsal hayatta yardımlaşma, şefkat ve merhametin dindarlık bakımından birbirinden ayrılamayacağı hususudur.

Değerli Kardeşlerim,

Şimdi de ‘Maun’ Suresi bağlamında Din Gerçeği Ve Dindarlığımızın Sorgulayalım.

Din kelimesi  sözlükte “deyn-borç” kelimesinden türetilmiştir.Kişi borçlu olduğuna boyun eğip teslim olduğu için itaat, bağlılık göstermek durumunda olur. İnsan Yaratıcısına borçlu doğar. Zira insan yeryüzünde yetki kullanan, öne çıkarılmış, lütuflarda bulunulmuş bir varlıktır.İnsanoğlu,insanlık patentine sahip bir varlıktır.Bu borçluluğu “din” gerçeği ile birlikte yerine getirir.

Din, insanın  varlık ve nimet borcunu ödeyeceği  ilahi bir sistemdir. Din gerçeğini yalan saymak , insanın kendisini , borçluluğunu ve sorumluluğunu inkar  etmek anlamına gelir ki  bu büyük bir vebaldir. İnsanoğlu  bir ömür boyu yaşadığı hayatın  hesabını  , Din Gününün Malik’ine verecektir. O günü inkar etmek, ahireti  inkar  etmek  demektir.

Din:Evrensel gerçekleri , ilahi hakikatleri içinde toplayan bir sistemdir. Bu  hakikatlerin   insanda  yansıması dindarlık kavramını gündeme getirir.

Maun Suresi , insanın  kendisini  din  gerçeğine nisbet  edip etmeme durumuna göre  5 tür din ve dindarlık  algısı ve olgusu ortaya çıkartıyor. Bu sureyi tekrar dikkatle okur ve özümsersek aşağıdaki başlıkları içeren bir muhtevayı görürüz.

1-DİNDAR:

  1. Eyleminde ve söyleminde merhametli olmalıdır.
  2. İbadetlerinde samimi ve gösterişsiz  olmalıdır.
  3. Dini bilgi sahibi olmalı,ibadetlerin kişiye kazandıracağı değerleri bilmeli ve o değerleri kazanmalıdır.
  4. Paylaşımcı olmalı , farkındalık  ve incelik ruhuna  sahip olmalıdır.

2- DİNCİ OLANLAR (Münafıklar): Yukarıda belirtilen değerlerden yoksun olan, dini kullanan,istismar eden,merhametten ve incelikten yoksun olan, kıldığı namazın ,yaptığı ibadetin  kişiye kazandıracağı değerlerden yoksun olan  her  türlü insan tipini ifade eder. Dinin özünden uzaktırlar.Şekilcilik hastalığına yakalanmıştır.Ağızları bol laf yapar ama ruhsuzdurlar.Menfaati öne çıkarırlar.

3-DİNLİ  OLANLAR: Dindar kadar  olmasa da  dindar olmaya çalışan, yukarıda belirtilen dindara ait özellikleri edinmeye çalışan , dinrda olma yolunda hızla  yürüyen iyi niyetli insanlar bu kategoridedir. “dindar”’dan farklı  bir kitleyi ifade eder.Bu kesim  ‘dinci ‘ tabir ettiğimiz grupla alakası yoktur.

4-DİNSİZ OLANLAR: Aslında dinsiz insan olmaz. Ateist  olarak takılanlar bile o dinsizliği din edinmişlerdir. Bu kategoride olanları , ‘islami hakikatleri kabul etmeyenler ‘ anlamında inkarcıları yani kafirler demek istiyoruz. Bir başkasının dini hayatına müdahale  etmeyen insanlar bu anlamda zararsızıdır ve zararları sadece kendilerinedir.

5-DİNSİZCİLER: Bu kategoriye dahil olanlar  inkarcılardan farklıdır.İnkarcılar dine ve dindarlara karşı bir savaş içerisinde değildir. Ama dinsizciler böyle değildir. Onlar, hem din gerçeğine ve hem de dini yaşayan dindarlara tavırlıdırlar.Bu tavırlarını maskeleyerek açığa vururlar. Dine ve dindarlara olan tavırlarını , düşmanlıklarını  DİNCİLERİ Ve DİNİ OLANLAR’ın hatalarını  gündeme getirerek dine ve dindara saldırırlar. Kendilerini de  bu şekilde saklamaya ve gizlemeye  çalışırlar.

Değerli Dostlar,

Namazlarımızda her daim okuduğumuz bu mübarek surenin din  ve dindarlık algımız ile ilgili tespitleri , dini hayata dair olguları dikkatlerinize sunmaya çalıştık.

Kimseyi yaftalamak haddimize değildir,fakat sözler   ve eylemler bir şeylerin ipuçları olabilirler.

Yüce Rabbimiz, bizleri  her zaman  doğru ve gerçeğin  peşinde koşan , kendisine samimi olarak iman eden, imanında sadık,  amelinde salih,  davranışlarında seçkin olmayı nasip eylesin..!

Hüseyin Demirtaş

Beykoz Müftüsü

Din Gerçeği ve Dindarlığımız
Bizi Takip Edin