Değerli Okuyucularım!
Mübarek üç aylar içinde bulunuyoruz . Regaip ve Miraç kandillerini idrak ettik,nasipse sırada Berat kandili var sonra da inşallah Ramazan ayına vasıl olacağız. Manevi feyz ve bereketin bol olduğu, Ramazan’a da manen hazırlık yapmamız gereken bu günlerde yapacağımız en güzel ibadetlerden biri de tefekkürdür.Bu yazıda gelin beraberce “iyi müslümanın nasıl olması gerektiği” üzerine biraz kafa yoralım.Hepimiz müslümanız elhamdülillah,ancak müslümanlığımıza bir not vermek gerekse kaç alırız acaba?Biz bu işin ölçüsünü Rasullullah’ın bir hadisinden hareketle anlatmaya gayret edelim.Sonra herkes kendi değerlendirmesini yapsın, kendine not versin “Ölmeden önce kendinizi hesaba çekin” fehvasınca… Elbetteki sonuçta hepimizin hesabı Rahman ve Rahim olan Alah’a aittir.
Sahih hadis kitaplarımızda yer alan ve “Cibril hadisi” olarak bilinen bir hadiste anlatılmaktadır ki:Bir gün Peygamberimiz(S.A.V) mescidde ashabıyla bereber bulunurken ashabın tanımadığı bir adam çıkagelir.Ve Rasulullah’a bazı sorular sorar:İman nedir,İslam nedir,ihsan nedir,kıyamet ne zaman kopacaktır? Efendimiz her sorunun ardından cevabını verir;İmanın altı şartını,İslamın beş şartını,ihsanın her ne kadar biz Allah’ı görmüyorsak da O’nun bizi gördüğü bilinciyle kulluk etmek olduğunu,kıyametin ne zaman kopacağı konusunda kendisinin de bilgi sahibi olmadığını ancak bazı alametlerini bildirir.Sonra bu adam çıkar gider.Efendimiz bu geleni tanıdınız mı diye sorar? Ve O cebrail’di size dininizi öğretmek üzere geldi buyurur.
Bu hadis bize dinimizin üç temelini , üç boyutunu anlatır: İMAN-İBADET-AHLAK…İman nedir sorusunun cevabıyla imanın esasları ,İslam nedir sorusunun cevabıyla müslümanın şiarı olan ibadetler,ihsan nedir sorusunun cevabıyla da ahlaklı olmanın temel prensibi ortaya konmuştur.İşte bu üç özellik dinimizin sac ayağıdır.Şimdi de bu üç temelin birbirleriyle bağlantı ve etkileşimlerini görelim.
Bir kere bir insana müslüman diyebilmenin temel şartı imanlı olmasıdır.Eğer imanı yoksa onun bir takım iyiliklerinin karşılığı da kendisine bu dünyada verilecek ahirette alacağı kalmayacaktır(Riyazus Salihin,Reca,429) .Kur’an’da yapılan bir benzetme üzere onun iyilikleri dondurucu bir rüzgarın savurup mahvettiği ekin mesabesinde olacaktır( Ali İmran,117 )amelleri boşa çıkacaktır( Hud,16 )Çünkü yaratanını tanımamak ya da ona ortak koşmaktan daha büyük bir zulüm yoktur(Lokman 13 ) .Demek ki,ibadetlerimizi ve güzel ahlakımızı Rabbimiz katında değerli kılan şey imanımızdır.
İbadetlere(namaz,oruç,zekat,hac) gelince onun iman ile ilişkisini namazla ilgili şu hadis üzerinden değerlendirelim:”Kişi ile küfür ve şirk arasında namazın terki vardır.” Bu hadisten ne anlamalıyız? Kişi namazını terketmekle müslüman veya mü’min olmaktan çıkmaz ama imanını tehlikeye atar,onu küfür ve şirkten koruyacak kalkanı elinden bırakmış olur.Yani Rabbimizin bize kulluk vazifesi olarak verdiği ibadetlerin, imanımızı korumak gibi çok önemli bir fonksiyonu vardır.İbadetin ahlakla ilişkisini de “Namaz insanı çirkin ve kötü işlerden alıkor. “(Ankebut,45) ayetinin ışığında anlamaya çalışırsak, ibadetler ile inşa edilmek istenen şeyin,kulun kazanması beklenen özelliğin “güzel ahlak” olduğunu anlarız.Oruçla sabrı, nefisle mücadeleyi; zekatla vermeyi, paylaşmayı; hacla kardeşliği öğrenen insanın kazanımı ahlak sahibi olmaktır.
Böylece ahlakın ibadet ve imanla ilişkisi de ortaya çıkmış oluyor. “Mizanda en ağır gelecek olan güzel ahlaktır” , “İçinizde imanca en olgun olanınız ahlakça en olgun olanınızdır.” buyuran Efendimizin bu hadisleri bize ahlakın ,iman ve ibadetle irtibatını anlatır.İbadetlerimiz imanımızı koruma ve ahlakımızı güzelleştirme fonksiyonunu icra ettiği gibi, güzel ahlak da insanın ibadetleriyle elde ettiği sevapların zayi olmadan ahirete taşınmasına vesile olur.İbadetlerini yerine getirmeye gösterdiği dikkati,ahlakını olgunlaştırmaya göstermeyen bir müslümanın ahirette iflas eden kişi gibi olacağını bildiriyor Hz.Peygamber; o kişi namaz,oruç, zekat,hac gibi ibadetlerinden kazandığı sevaplarla gelir ahirete ancak ,iftira ettiği,malını çaldığı,onurunu zedelediği(kul haklarına girdiği) insanlara yani alacaklılarına vere vere sevabı kamadığı gibi onlardan yüklendiği borçlarla, günahlarla cehenneme sürüklenir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Görüldüğü üzere ,imanımız en kıymetli bir mücevher ise,ibadetimiz onu koyduğumuz bir muhafaza kutusu,ahlakımız da içinde mücevher bulunan kutuyu yerleştirdiğimiz kilitli bir kasa gibidir.Nasıl ki bir halat onu oluşturan sicimlerin kuvveti ,birbirine sarılmışlığı nisbetinde sağlamsa müslümanın sağlamlığı da iman,ibadet , ahlak esaslarıyla donanmışlığı nisbetinde olacaktır.
Kalbindeki sağlam iman ile Allah’ın üzerindeki haklarını bilen ibadet vazifesini yerine getiren,kulların üzerindeki haklarını bilen kul hakkından çekinen,başka bir ifadeyle Yaradan’a ve yaratılmışlara karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden, müslümanlığı Peygamberimizin “Elinden ve dilinden başkalarına zarar gelmeyen kişidir” tarifi üzere yaşayan müslüman iyi müslümandır.
Meseleyi bir kuş metaforu üzerinden de anlatırsak,kuşun ayakları yoksa veya kırıksa ne yürüyebilir ne uçabilir,kanatları olsa bile işe yaramaz.Kanatlarının ikisi veya biri yoksa ya da kırıksa yürüyebilir, ancak yine uçamaz.İman yere basan ayaklar gibidir.Kanatlardan biri ibadet diğeri ahlak gibidir.Uçmağa kabiliyeti olan bir varlık için sadece yürümekle yetinmek nasıl bir zulse,elhamdülillah müslümanım deyip de müslümanlığın gereğini yapmamak da insanın kendine reva gördüğü bir zuldür.Nasıl ki kuş için kanatlarını açıp göklerde süzülmek bir özgürlükse,Allah’a teslim olan anlamına gelen müslüman için de bu teslimiyetin gereğini yaşamak bir özgürlüktür.
Yüce Allah hepimize müslümanlığını bu bilinç üzere inşa etmeye çalışan bugününü(dünyasını), yarınını(ahiretini) düşünerek yaşayan akıllı kullardan olabilmeyi nasip etsin..! (Amin !)
Ayşe Nur Kapusuz
Beykoz İlçe Vaizi