Geçenlerde dostum İsa Bey?le belediyeden çıktık. Sahilden Beykoz merkeze doğru yürüyoruz. Hava güzel. Ilık bir rüzgar esiyor. Uzun zamandır hasret kaldığımız güneş sırtımızı ısıtıyor. Karşı sahillere baktım. Elimde olmayarak;
-Elhamdülillah, elhamdülillah! dedim. İsa Bey:
-Ne o hocam? Dua mı yapıyorsun? deyince;
-Evet, Allah?a şükrediyorum. Baksana şu manzaranın güzelliğine. Ne kadar güzel bir yerde yaşıyoruz. İstanbul?dayız. İstanbul?un da en güzel mekanlarından Beykoz?dayız dedim.
* * *
Gerçekten İstanbul?un baharı çok güzeldir. Önce sümbüller bizi selamladı. Arkasından laleler ve leylaklar.. Bu yıl, erguvanlar geç kaldılar. Her yıl defterime erguvanların açtıkları tarihi yazarım. Bundan önceki yıllarda genelde nisan ayı içerisinde açarlardı. Bu yıl mayıs?a sarktı.
Prof. Dr. Haluk Dursun, ?İstanbul?da Yaşama Sanatı? adlı kitabında İstanbul?un her köşesinin güzelliğini ne güzel anlatır. Beykoz?un da birçok yeri çeşitli vesilelerle o kitapta geçer.
* * *
Şu güzelim bahar günlerinde Rabbimizin biz kullarına bahşettiği nimetleri tekrar hatırlayalım istedim. Bir ayette Yüce Mevla: Allah?ın nimetlerini saymaya güç yetiremezsiniz buyuruyor. Hangi nimetin şükrünü yapabiliyoruz ki?
Sadi: ?Bir nefes aldığımızda hayatımız devam eder, ciğerlerimize giren havayı dışarı atmamız da hayatımızın devamı için gerekir. Öyleyse bir nefes alıp verdiğimizde Allah?a iki defa şükretmeliyiz? der.
Rabbimizin çeşitli nimetlerine bakarak O?nun yüceliğini dikkate almamızı isteyen Said-i Nursî Hazretleri 20. pencerede ne güzel anlatır:
-Şimdi rüzgarlara bak ki sair hakimane, kerimane faydalarının ve vazifelerinin şehadetiyle gayet mühim vazifelere koşuyorlar.
Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara!
Şimdi yerdeki bütün taşların ve cevherlerin ve madenlerin envaına (çeşitliliğine) bak!
Şimdi çiçeklere, meyvelere bak!
Bunların gülümsemeleri ve tatları ve güzellikleri, nakışları, koku vermeleri bir sani-i kerimin sofrasında ayrı ayrı tarife ve davetname olarak verilmiştir.
Şimdi kuşlara bak! Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları bir sani-i hakimin söyletmesiyledir.
‘Eğer bu gök gürlemesi gibi bu sadayı susturabilirsen ve güneşin ışığını söndürebilirsen Allah?ı unut, yoksa aklını başına al’ der.
Sağlıcakla kalın.