Değerli okuyucularım. Bir mübarek rahmet ayını geride bırakmak üzereyiz. Ramazan-ı şerifin son günlerindeyiz. Rabbim bu ayda tuttuğumuz oruçlarımızı, kıldığımız namazlarımızı, hayır ve hasenatımızı kabul eylesin. (Amin).
Yok çok sıcaktı, yok çok uzun günlerdi gibi mazeretlerle oruçlarımızı yaraladık. Boşuna şikâyet ettik. İşte sayılı günler bitiverdi. O ulvi ramazan gün ve gecelerini özleyeceğiz.
Ve bayrama ulaştık.
Bayram sevinci yaşamak çok güzel. Bayram, “dargınların barıştığı günlerdir” denir. Fakat dargınların yinede barışmadığını üzülerek görüyoruz. Çevremizde ne kadar da dargın insan var. Araştırıyorum; incir çekirdeğini doldurmayacak küçük şeylerden darılan, hem de uzun yıllardır birbirleriyle konuşmayan insanların olduğunu biliyor ve üzülüyorum. Dargınları barıştırma gayreti de göremiyorum insanlarımızda.. Her şeyin derneğini kuruyoruz: “Göçmen kuşlarını uğurlama derneği”miz var da küskünleri barıştırma derneğimiz yok maalesef..
* * *
Bayram biraz da çocukların sevindirildiği günlerdir. Bayramla çocuk birbirlerine kardeş gibidirler. Hele yetim ve öksüzleri sevindirmenin tadını bir bilseniz. Tıpkı peygamberimizin yaptığı gibi..
Peygamberimiz bir bayram sabahı evinden çıktı. Sokakta çocuklar neşe içinde oyun oynuyorlardı. Efendimiz bir köşede ağlayan bir çocuk gördü. Üstü başı eski elbiseler içindeydi. Hemen çocuğun yanına gitti ve ey çocuk niçin ağlıyorsun? Diye sordu. Çocuk, peygamberimizi tanımıyordu. “Babam bir savaşta şehit oldu. Annem bir başkasıyla evlendi. Beni evden çıkardılar. Bana yiyecek ve elbise vermiyorlar. Şimdi şu arkadaşlarımın neşe içinde oyun oynadıklarını görüyorum da babasızlığıma üzülüyorum” dedi.
Peygamberimiz çocuğun saçlarını okşadı ve ona şöyle dedi: “Rasulullah baban, Ayşe annen, Ali (r.a.) amcan, Hasan ve Hüseyin kardeşlerin, Fatıma da kızkardeşin olsun ister misin?” deyince çocuk, konuştuğu zatın peygamberimiz olduğunu anladı ve sevinerek “nasıl razı olmam ya resulallah” dedi. Peygamberimiz çocuğu evine getirdi. Yıkadılar, pakladılar, temiz elbiseler giydirdiler, güzel kokular sürdüler. Çocuk mutlu bir şekilde arkadaşlarının yanına döndü ve onlarla oyun oynamaya başladı.
Peygamberimiz “cennette bir yer vardır ki adına ferah yurdu derler. Orayı da sadece çocukları sevindirenler girecektir” buyuruyor. Mademki peygamberimiz böyle yaptı, biz de bayram öncesi çocukları yetimleri sevindirmek için yeni paralar hazırlayalım.
Küçükken babam en yeni paraları hazırlar, bayramda elini öpünce bize verirdi. O paraları harcamaya kıyamaz biriktirirdik. Belki de bize tasarruf etmeyi öğretirdi kim bilir..
Sahi çocukluğumuzun bayramlarını özlemeyen var mı?
Kalın sağlıcakla!
Not: Bütün okuyucularımın Ramazan-ı şerif bayramını (şeker bayramı değil) tebrik eder, alem-i islama ve vatanımıza hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ederim.