Sevgili Beykozlular,
İlk köşe yazımda semt sevgisinden bahsetmiştim. Yaşamımızın en küçük bölgesi semtimizdir. Semte değer katanlar, bana göre muhtar ve din görevlisidir. Neden derseniz sizlere kendi tespitlerimi anlatmaya çalışacağım.
Muhtar semtin (mahallenin) tüm idari, mülki, hizmetli sorunlarını yöneticilere bildirerek çözüm arar. Bu işleri gerçekleştirirken tarafsız ve adil olmalıdır ki halk, semt sakini ona güvensin devlet ile halk arasında ciddi güvenli ilişki kursun; bu çalışma sırasında devletin ve milletin bütünlüğüne saygınlık katsın. Keşke herkes bu saygınlığı tarafsız koruyabilse.
Ayrıntıya girmeden semtten meclise giden devletin şevkat eli olmalıdır.
Din adamı (imam) ise toplumun eksik kaldığı, içini açamadığı, çekindiği, ne yapacağını bazen bilemediği, dini ve ahlaki değerlerimizi, hoşgörü ve sevgiyle sadece camii cemaati ile değil tüm bireyler ile paylaşmalıdır.
Çünkü manevi duygularımız tüm değerlerin üzerindedir. Bazen o önemli değerin içinden çıkamayacak noktalarda bilgi edinme ve hisleri paylaşma aşamasında anlatamadıklarımızı, din adamı ile çözmemiz gerekir. Fakat bu din adamı insanlara yaklaşımı sorunları anlamak adına şefkatli ve dostça ilişki kurarak doktorların bile başaramadığı dertlere deva olmalıdır.
Ancak zamane gençliği olan yeni nesil bu değerleri taşıyabilecek özellikten uzak kalmıştır. Bazı istisnalar hariç takip ettiğim kadarıyla diğer mesleklerde olduğu gibi, din görevlisi de görevimi ifa edeyim, zamanı kurtarayım da gerisini boşver derdinde maalesef…
Aslında herkesin güven duyduğu önem verdiği saygı ve hoşgörü ile sığındığı bu değerli makama en çok sahip çıkıp ilgiyle kucaklamalıyız, hiçbir kişiyi ayrıt etmeden…
Eski zamanlarda toplum kurallarını önemsediğimiz, adab-ı muaşeret kuralları yaşamımıza geleneksel haz katmıştı ve toplum tarafından önemsenmiştir. Bu kuralların toplum tarafından devam etmesi ancak eski din görevlileri tarafından tam anlamıyla yerine getirilmektedir. Eski din görevlilerimizin her sohbette bize vermiş olduğu bilgiler manevi değerlerimize güç katmakta idi. Hiç unutamadığım bir sohbeti sizlerle paylaşmak istiyorum:
Emekli bir din görevlimiz bir ramazan sohbeti arasında bizlere şöyle bir soru sordu. ‘ İslamın şartı kaçtır?‘ dedi. Bizde hem şaşkınlıkla hemde kolaylıkla ‘Beş‘ diye cevap verdik. Fakat bu değerli büyüğümüz bize ‘Bilemediniz. Altı. Altıncı ise haddini bilmek‘ dedi. Şaşırmıştık ama çok şey ifade ettiğini anladık. Her görevli haddini bilerek görevini yaparsa bu kutsal değerlerimiz hiçbir zümre tarafından eleştiriye maruz kalmaz (Teşekkürler M. Özer ÖZALP hocam).
Bölgemizde eski din görevlilerinden biri de Rıfat Kaya hocamız, genç kuşakların kötü alışkanlıklara düşmemesi ve ahlaki değerlerini yitirmemesi için her zaman konuyu dile getiriyor. Aynı zamanda bölgemize ilk geldiği zamanlarda kullandığı ifadeler bizleri çok etkilemişti. Bir iftar sonrası sohbette bize ‘Camii deki cemaat değil. Sokakta, meyhanede, kahvehanedeki insanlar lazım. Önemli olan onları kazanabilmektir.’ diyerek bize bu konunun önemini dile getirmiştir.
Başka bir sohbet ortamında belediye başkanımız Yücel Çelikbilek’e semtimizdeki olumsuz, nahoş ortamları ifade edip nasıl çözüm bulmamız gerektiğini söylediğimde başkanımızın beni şaşırtan ifadesi ‘Onlarda bizim insanlarımız mutlaka onlar içinde çözüm bulmalıyız gerekirse onlara özel alan tahsis etmeliyiz.’ demesi beni şaşırtmış ve memnun etmişti. Çünkü örnek insan olmak toplumun her kesiminin sorunlarına sahip çıkmakla Devlet adamlığı adabı ile ancak çözüm bulur.
İlçemize kısa süre önce atanan Kaymakamımız Ahmet Katırcı ise kısa sürede ilçemizi tanıyıp sorunlara ilgi ile yaklaşıp, sıcak dostça tavırları ile tüm halkımızın sevgisini kazanıyor. İşte devletimizin şefkat eli budur dedirtiyor.
Artık yeni nesiller görevlerini ifa ederken böyle tecrübeli örnek insanlardan feyizlenerek olgunlaşmalıdır. Bu hassas ve kutsal görevi yerine getirirken ahlaki ve manevi değerlerimizin önemine dikkat etmeliyiz.
Bu yazımda amacım hiçbir kurum veya kişiyi incitmek değil, semtimde özellikle son iki yıldır yaşadığım sorunlar dini ve ahlaki değerlerimizin daha fazla tahrip olmaması gerektiği amacı ile kaleme almak zorunda hissettim. Olumsuzlukları içimize attık… İnşallah ilgililer bu kutsal değerlerimizle anlamlı sonuçlara varırlar.
Genç nesillere manevi güç ve şefkat katmak dileğiyle.