Beykoz Kaymakamlığı, taksi şoförlerinin “engelli” vatandaşlara yönelik farkındalığını arttırmak amacıyla bir seminer düzenledi.
Şoförlerin özellikle işaret dili ile ilgili örnek uygulamadan oldukça keyif aldıkları görüldü!
Beykoz Kaymakamlığı, taksi şoförlerinin “engelli” vatandaşlara yönelik farkındalığını arttırmak amacıyla bir seminer düzenledi. Beykoz Şoförler Esnaf Odası’na bağlı taksi şoförleri içinden 50’sinin iştirak ettiği seminerde önemli bilgiler aktarıldı; şoförlerin özellikle işaret dili ile ilgili örnek uygulamadan oldukça keyif aldıkları görüldü!
Büyükşehir Belediyesi’nin üç özürlü uzmanı ve bir psikolog
Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde gerçekleşen seminer, engelliler ile empati kurulması gerektiğine vurgu yapan bir kısa filmin gösterimi ile başladı. Ardından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Özürlüler Müdürlüğü (İSÖM)’nün üç engelli uzmanı, bedensel özürlü Turan Atlı, görme özürlü Çağtay Tuygun ve Şahin Lale, engelli olmak ve engellilere davranış şekilleri konularına ilişkin bilgi ve tecrübelerini katılımcılar ile paylaştılar. İSÖM’e bağlı uzman psikolog Enes Bülbül’ün bilgilendirici sunumunun ardından ise Beykoz Kaymakamı Aydın Ergün bir konuşma yaptı.
Eli yüzü düzgün, sağlıklı bebeklerden değildik biz; bizimle övünmedi ailelerimiz
Geçirdiği çocuk felci sonrasında özürlü kalan, ancak bacağındaki iki platine rağmen bu durum kendisinin Beşiktaş Engelliler Spor Kulübü’nde futbol oynamasına engel olmayan İSÖM uzmanı bedensel özürlü Turan Atlı, yaptığı açılış konuşmasında şunları söyledi: “ Sizleri önümüzdeki günlerde neler bekliyor, tümüyle bilebilir misiniz? Bir gün, seçmediğimiz bir dünyada bulduk kendimizi; bir yaşam sunuldu bizlere, bir aile, bir ev, sıcak bir yuva. Pek de sevinmedi bazılarımız; eli yüzü düzgün, sağlıklı bebeklerden değildik biz. Bizimle övünmedi ailelerimiz, çok da zorlandılar bizi yetiştirirken.
Park, bahçe, hastane; hiç biri bize göre değildi; usandık ve utandık çoğu zaman
Parklar, hastaneler, yollar, araçlar; hiç biri bize göre değildi. Usandık ve hatta zaman zaman utandık. Daha güzel, daha çirkin, daha başarılı, daha aptal, daha uzun, daha kısa… Aslında bu kavramlar hiçbirimize uzak değil. Tüm bunlar bizi bazen utanmaya, bazen küsmeye itti.
Kör, topal dedikleriniz; utandıklarınız ve küçümsedikleriniz…
Sizlerden çok çok farklı olanlar var; göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen, koşamayan, konuşamayan, öğrenemeyen. Yani halkın kör, topal, sağır, aptal, geri, deli, spastik dedikleri; uzak durduklarımız. Aramıza almadıklarımız, birlikte olmayı bir türlü başaramadıklarımız. Çoğu zaman dışlayıp küçümsediklerimiz. Hatta zaman zaman alay ettiklerimiz.
Yapmanız gerekenler çok değil; sadece aranızda yaşama sansı tanıyın
Saçınızın rengi, teniniz, boyunuz hatta isimleriniz… Hiçbiri sizin seçtiğiniz şeyler değil, yaşamda hep hazır bulduğunuz şeyler. Bütün sahip olduklarınız için ne kadar şanslı olduğunuzu hatırlayın ve bu şansa sahip olamayanlar için neler yapabileceğinizi bir düşünün. Bu çok bir şey gerekmiyor salında. Onları olduğu gibi kabul etmek, onlara aramızda yaşama, var olma şansı tanımak, gerektiğinde destek olmak, ama en önemlisi dost olmak.
Size göre adı her neyse ‘kör, topal, spastik, geri, aptal…’; farklı doğmuş, herhangi bir nedenle sizlerden farklı gelişmiş bir özürlüyü bütün yüreğiniz ve aklınız ile anlamaya çalışın.
8,5 milyon özürlü insan var ve her bayram tatilinde bu sayımız artıyor
Lise yıllarında geçirdiği göz tansiyonu rahatsızlığının ardından görme yetisini önemli ölçüde kaybeden ancak bu, sosyoloji alanında yüksek lisans yapmasına mâni olmayan ÖSHA Projesi (Özürlülerin Sosyal Hayata Adaptasyonu ya da Toplumun Özürlülere Adaptasyonu) Danışmanı Çağtay Tuygun ise, özürlü olmanın insanın kendisine bağlı bir seçim olmadığı hususuna vurgu yaptı. Tuygun, şunları söyledi: “ Yaklaşık 8,5 milyona yakın arkadaşımız bizlerle birlikte yaşıyor. Bu sayı, her yaz tatilinde, uzun bayram tatillerinde artıyor. Kazalar sağ olsun!
Her on kişiden biri özürlü
8,5 milyona özürlü insan demek, çevremizde gördüğümüz her on kişiden birinin engelli olması demek. Ancak bu sayıyı oluşturan arkadaşlarımız çok fazla aramızda değil. Bunun nedenleri var. En başta gelen neden, yaşadığımız çevrenin engellilerin tam anlamıyla rahat hareket edebilmesi için uygun olmaması. Ancak artık bir takım çalışmalar yapılıyor, bu durum eskiye göre çok daha iyi. Kaldırımların, yolların araçların, binaların, özellikle eski yapıların durumu engelliler için elverişli değil. Arkadaşlarımız istedikleri yere özgürce gitme şansı bulamıyorlar.
Durumlarından utanıyorlar
Bir diğer neden, arkadaşlarımızın engellerini kabul etmemeleri, kendilerini yeterince geliştirmemeleri ve toplum içerisinde çekinmeleri, durumlarından utanmaları.
Aşırı korumacı veya aşırı dışlayıcı bir toplumuz
Toplumun aşırı korumacı veya aşırı dışlayıcı davranışları da bir diğer etken. Özürlü arkadaşlarımız belirli işlerde çalıştırılmak istenmiyorlar veya insanların arasına alınmıyorlar.
Bir de görünmeyen engelliler var
Türkiye’de 6 milyon 300 bin civarında “süregen engelli” kategorisinde insan bulunduğu bilgisini veren Tuygun, şizofreni, sara, panoraya, ileri derecede şeker, böbrek yetmezliği, tansiyon, kanser gibi hastalıkların bu kategoriyi oluşturduğunu belirtti. Tuygun, katılımcılar ile şu bilgiyi paylaştı: “insanlarda görünmeyen engellerin de mevcut olduğunun bilinmesinde yarar var ve bu arkadaşlarımız yaşamlarını bir görme engelliden de, bir bedensel engelliden de daha ağır şarlarda sürdürmek zorunda kalıyorlar.”
Görme özürlü hafız
İSÖM’de uzman olarak görev yapan görme özürlü Şahin Lale, beş buçuk yaşına kadar görebildiğini ancak daha sonra görme özürlü olduğunu belirterek, “ 5,5 yaş öncesi gördüklerimi de hatırlamadığım içi kendimi doğuştan görme engelli kabul etmekteyim” dedi. 9 yaşında hafızlığa başlayan ve 11 yaşında hafızlığı bitirdiğini belirten Lale, ilkokulu 22 yaşında, ortaokulu ise 31 yaşında dışarıdan bitirme sınavları ile tamamladığını kaydetti. Evli ve 2 çocuk babası görme engelli uzman, katılımcılara görme engelliler hakkında detaylı bilgiler aktardı.
Artık görme özürlü öğrenciler de normal okullarda eğitim alıyor
Lale, engellilerin bundan beş yıl öncesine kadar kendileri gibi engelli olan arkadaşlarıyla birlikte eğitime tabii tutulurken, günümüzde “kaynaşmış eğitim” adı altında, kendi ailelerinden koparılmadan, yakınındaki normal eğitim veren bir okulda eğitime tabi tutuldukları hatırlatmasında bulundu. Uzman Şahin Lale, bunun çocukların daha sosyal, daha başarılı olmalarını sağladığını da ifade etti.
Taksiler, özürlünün parası yok sanıyorlar
Görme özürlü uzman Lale, her toplumda iyiler olduğu kadar, çürük elmalar da olduğunu belirttiği konuşmasında, bazı taksi esnafında “engellinin parası yok” şeklinde gereksiz bir endişenin var olduğunu da belirtti.
Görme özürlüler rüya görür mü?
Seminerde bir dipnot olarak bazı insanların merak ettikleri bir husus olan, “görme özürlülerin nasıl rüya gördükleri” konusu da gündeme geldi. Katılımcı uzamanlar, Beykozlu taksi şoförlerine, sonradan görme özürlü olduğu için görsel algısı bulunan görme özürlülerin de bazen normal insanlar gibi renkli, canlı şekilde rüya görebildiklerini, ancak doğuştan kör olanların rüyalarında normal hayatlarında yaşadıkları şeyleri gördükleri bilgisini verdiler.
Sahne üzerinde doğru davranış örnekleri sundular
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üç uzmanı, daha sonra taksi şoförlerinin görme engelliler ile karşılaştıklarında nasıl davranmaları gerektiğini sahne üzerinde örnekler ile gösterdiler.
Şoförler, işaret diliyle cümle kurdular!
Seminerde işitme engellilerin kullandıkları işaret dilinden de örnekler aktaran uzman Turan Atlı, salonda bulunan taksi şoförleri ile birlikte işaret dilinden örnek cümleler kurdu; Beykozlu şoförler hoşlarına giden bu yeni dilde hep birlikte, “ bizler hepinizi çok seviyoruz” dediler.
Sakat araçları, taksilerin bagajlarına sığmıyor
İSÖM uzmanları, yaptıkları konuşmalarının ardından ise, engelliler ile ilgili düşüncelerini almak üzere mikrofonu salonda bulunan şoför esnafına yönelttiler.
Beykoz Şoförler Esnaf Odası Başkanı Bahattin Karadurmuş, yaptığı konuşmada, özürlülere ait tekerlekli sandalyelerin şu andaki mevcut taksilerin bagajlarına uygun olmadıklarını ve bunun sıkıntısını yaşadıklarını kaydetti. Karadurmuş, şunları söyledi: “ Biz bu sıkıntımızı daha önce belirli platformlarda da dile getirdik. Mevcut sakat araçları bizim şu anki standartlarımıza uygun değil. İstanbul’daki ticari taksilerin bagajlarına bu tür sakat araçlarının yerleştirilememesinden dolayı büyük bir sıkıntı içerisindeyiz. Çoğu zaman da bu konuda eleştiriler alıyoruz.
Eleştiriliyoruz
Sakat vatandaşlarımıza, sakat muamelesi yapmakla eleştiriliyoruz. Öyle değil. Bizler bu toplumun çok önemli bir kesimiyiz. 24 saat, 365 gün hizmet veren bir kesimiz. Mutlaka eleştirilecek taraflarımız da var; bunları biz de biliyoruz. Ancak konunun özüne döndüğümüz zaman mevcut sakat arabaları bizim şu anki araç donanımına uygun değil.
İstanbul’da yeni bir taksi modeli projesi üzerinde çalışılıyor
Şu anda İstanbul’da bir taksi modeli üzerinde bir çalışma yürütülüyor. Henüz proje aşamasında ancak önümüzdeki zaman içerisinde sakatların ticari araçlar ile taşınması ile ilgili bir çalışma inşallah olacaktır.
Özürlü çocukların art niyetsiz, müthiş bir dünyaları var
Başlantı Turizm’in sahibi İbrahim Başlantı, şirket olarak ilçedeki okullarda engelli öğrencilerin de taşımasını yaptıklarını belirterek, kendisinin bu konuyu oldukça önemsediğini ve araç şoförleri bulunmasına rağmen, bu çocukların servislerini özellikle kendisinin çektiğini belirtti. Başlantı, “Bu çocukları taşımak öyle bir duygu yoğunluğu yaratıyor ki, bizzat zaman ayırarak kendim servis çekiyorum. Halkımız bu konuda duyarsız değil; onları ötekileştirmiyoruz. İlk zamanlarda belki bir yadırgama olabiliyor ancak sonra sohbet edildikçe, çok samimi bir ortam oluşuyor. Ve ben çevremdeki herkese hemen her gün bu çocuklar ile ilgili yaşadıklarımı anlatıyorum. Çok güzel cümleler kuruyorlar, bir kere çok samimiler. Bu çocukların o kadar art niyetsiz, o kadar pazarlıksız müthiş bir dünyaları ve dostlukları var ki!
Bölgemizde bulunan iki engelli okulunun bilinirlikleri az
Bölgemizde iki tane okulumuz var: Gümüşsuyu’nda bulunan Beykoz İş Okulu ile Anadolu Feneri’nde bulunan Beykoz Eğitim ve Uygulama Okulu. Bunlar son üç senede ilçemize kazandırılan okullar. Çok yeni oldukları için eksiklikleri var. Bilinirlikleri az, ancak çok güzel şeyler üretiyorlar. Örneğin, Anadolu Feneri’nde sera var, çocuklar orada çiçek ve sebze yetiştiriyorlar. Gümüşsuyu’ndaki okulda ise baskı yapıyorlar, güzel bir koroları var, şarkı söylüyorlar, yemek yapıyorlar. Hepsi yakında çok iyi bir ahçı olacak! Bence bilinirlikleri arttırılınca, kaynaşma da o oranda artacaktır diye düşünüyorum.”
Sizler, özel insanlarsınız
Muhtarlar Derneği Başkanı Cavit Gül ise yaptığı konuşmada, kendisinin de aynı zamanda bit taksi esnafı olduğunu belirterek, duygularını şu cümleler ile ifade etti: “Sizleri özürlü olarak değil, ‘özel’ insanlar olarak görüyorum. Nerede görürsem, elimden gelen her türlü gayreti de veriyorum. Sizler bizlerin parçasısınız. Sizin de belirttiğiniz gibi, yarın bizlerin de ne olacağı belli değil. Bunun bilincindeyim ve tüm diğer arkadaşlarımın da bu bilinçte olmalarını diliyorum. Biz de her an sizler gibi özel insanlar olabiliriz. Sizleri gördüğümüz zaman elimizin tersiyle değil de, yüreğimizi açmamız lâzım.”
Uzman psikologdan bilgilendirici bir sunum
İSÖM Özürlüler Müdürlüğü’nde uzman psikolog görev yapan Enes Bülbül ise, yaptığı sunumda, Beykozlu taksi şoförlerine hizmetleri sırasında karşılaşabilecekleri çeşitli engelli gurupları hakkında detay bilgiler aktararak, böylesi durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini anlattı.
Kaymakam Aydın Ergün: Sadece araba kullanmak ile şoför olunmaz
Toplantının sonunda bir konuşma yapan Beykoz Kaymakamı Aydın Ergün ise, düzenledikleri seminer ile yapmaya çalıştıkları şeyin taksi şoförlerinde bir farkındalık yaratmak olduğunu ifade etti. Ergün, şunları söyledi: “ 75 milyonun içine 10- 12 milyonluk bir özürlü grubu mevcut. Bu, hepimiz engelliler ile birlikte yaşıyoruz demek. Zaman gelecek, artık B sınıfı ehliyete sahip olmak, taksi şoförü olmak için yeterli olmayacak. Çünkü sadece araba kullanmayı bilmek, şoförlük için yeterli değildir.
Bugün bana, yarın sana
Taksi duraklarının da engelliler için uygun hale gelmesi gerekiyor. Taksi arabalarının çoğu LPG’li. Arka tarafa tekerlekli sandalye koyamayabiliyorsunuz. Ancak bugün bana, yarın sana. 10 saniye sonra başımıza ne geleceğini kestirmemiz mümkün değil. Karşınızdakine verdiğiniz değer, aslında kendinize verdiğiniz değerdir. Öğrenmenin, farkında olmanın önündeki en büyük engel, bildiğimizi zannetmektir.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde görevli uzmanların esprili dilleriyle renklenen bilgilendirici bu farkındalık yaratma semineri, Kaymakam Ergün’ün konuşmasının ardından sona erdi.
Haber: Arzu Başlantı