Dünyanın en eski balık avcılığı yöntemi olarak bilinen dalyancılık, Beykoz’da bu sene de devam ediyor.
İstanbul’un son dalyanı olarak bilinen ‘Beykoz Dalyanı’, Mayıs ayının gelmesiyle birlikte yeniden kuruldu.
Beykoz’un yüzyıllık kadim geleneği, her sene olduğu gibi bu sene de ilçe sakinlerinin merakla izlediği anlara sahne oldu.
Modern teknolojiye rağmen zor ve çileli olan bu avcılık yöntemini tutkuyla devam ettiren dalyancılar, büyük heyecanla ağları deniz dibine çakılan kazıklara tutturdu.
GÖZCÜNÜN ÖNEMİ BÜYÜK
Dalyanlarda bulunan direklere çıkan ve oradan karadaki balıkçıları yönlendirerek balıkların gelişini haber veren “gözcü” veya “vardacı” denilen nöbetçilerin önemi çok büyüktür.
Dalyancının mesaisi sabahın erken saatlerinde gözetleme direğindeki gözcünün, balığın dalyana girdiğini gördüğü anı haber vermesi ile birlikte başlar.
Dalyan balıkçılığı, ağ toplandığında balıkların kaçmasına izin vermeden tekneye alabilen usta balıkçıların hünerlerine bağlıdır. Onların uyarısı ile nöbetteki dalyan balıkçıları dalyanın ağzını kapatırlar.
Gözcü, kapanı kaldırıp, sürünün havuzdan çıkmasını engeller ve tayfalar ağı toplamaya başlar.
“KISMET”
Ayrıca, dalyan balıkçılığı ‘kısmet’ kavramına en saygılı av yöntemidir. Ağdan kaçan balık denizin kısmetidir.
Kılıç, orkinos, kalkan balıkları sofra ile buluşurken, kaçan balıklar ise göçlerine devam eder ve bir sonraki yıl balık nüfusu artarak yeniden dalyanlara gelir.
TEK İSTİSNA BEYKOZ DALYANI
İlkbaharda balıklar Boğaz’dan yukarıya doğru çıkarken, dalyanın girişini güneye; sonbaharda Boğaz’dan Marmara’ya inerken kuzeye doğru çevirmek gerektiği belirtiliyor.
Bunu sağlamak için kurulan dalyana ise “Kurt Ağzı Dalyanı” adı veriliyor. Bunun tek istisnası konumu itibariyle Beykoz’daki dalyandır.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN SEYAHATNAMESİ’NDE GEÇİYOR
Evliya Çelebi’nin Seyahatname notları arasında da özellikle kılıç ve orkinos avlanmasıyla ünlü Beykoz Dalyanı yer alıyor.
Evliya Çelebi, Boğaz’daki dalyanları anlatırken İstanbul’da 300 adet dalyanın bulunduğunu, burada 700 balıkçının çalıştığını ve en büyük dalyanın ise bugün de var olan Beykoz İskelesi’ndeki kılıçbalığı dalyanı olduğunu aktarıyor.
Evliya Çelebi Beykoz dalyanlarını şöyle anlatır; “İskele önünde, beş altı kadar gemi direğini birbirine bağlayarak denize dikmişler. Direğin ta tepesinde, bir adam bekçi olarak oturur. Karadeniz’in dalgalarından kurtulan kılıç balığı bu limana girince, direğin tepesindeki adam elindeki taşı kılıç balıklarının ardından denize atar. Taş denize ‘cum’ diye düşünce, zavallı balıklar limana doğru ‘selâmettir’ diye kaçmaya başlarlar. Derhal denizin etrafını saran ağların ağzından içeri girerler. Gözcü ise direk başından ‘Alâ!’ diye bağırmaya başlar. Avcılar ise, balık ağının ağzını kapatıp, içeride kalan kılıç balıklarını mızrak ve tokmaklarla vurup avlarlar. Bu balıklar, taşıdıkları kılıca hiç davranmayan tembel balıklardır. Bir kulaç kadar uzun burun kılıcı ağın deliğine girince, kımıldamaya bile vakit bulamaz. Fakat eti sarımsaklı ve sirkeli tarator ile pişirilince, gayet nefis bir yemek olur. Bu dalyanın balığı, balık emini tarafından yetmiş yük akçeye satın alınır.”
İSTANBUL’UN SON DALYANI
Karadeniz’e geçen balık sürüleri ağustos sonu ve ekim arasında Marmara Denizi’nde kaldıktan sonra Ege ve Akdeniz’e geçerler. Mart ayı başında su sıcaklığı 9 derece olunca gümüş ve çaça, daha sonra lüfer ve diğerleri geçişe başlar.
Eylül başında ise göç tersine olur ve bu sefer Marmara ve Ege yönüne geçmeye başlarlar. Gidişe “Anavaşa” gelişe ise “Katavaşa” denir. Bu çıkış ve dönüş sırasında avcılık yapılır. Boğaz’da, Beykoz’da binlerce yıldır devam eden bir döngüdür bu.
Boğaz’ın, yani Beykoz’un, kendine özgü bir balıkçılık geleneği, balık yatakları ve balıkları vardı. Ancak, bunlar son 30 yılda kaybolmaya başladı. Boğaz’da kurulu olan 52 dalyan alanından günümüzde Beykoz sınırları içinde sadece bir tane kaldı.
Karekin Deveciyan, “Türkiye’de Balık ve Balıkçılık” kitabında Marmara ve Boğaziçi’nde kurulmuş olan dalyanların listesini verir. 20. yüzyılın başlarında İstanbul Boğazı’nın her iki yakasında kurulmuş 52 dalyandan bahseder ve Beykoz’da kurulmuş olan dalyanlar da listede yer alır.
Beykoz’da 17. yüzyılda dalyan kurulduğu, günümüzde de Beykoz ilçe sınırları içerisinde faal olan ve işletilen dalyanların olduğu bilinmektedir.
1920’li yıllara kadar İstanbul Boğazı’nda saltanatını sürdüren dalyanlar bu tarihten sonra azalsa da Beykoz civarında varlığını sürdürmeye bir süre daha devam etti. Bugün İstanbul’un son dalyanı yine Beykoz’da bulunmaktadır.
Yorumlar kapalı.