Aylardan Ekim…
Sık sık duyduğumuz üzre; havalara güven olmuyor. Yanımıza bir mont ya da ne bileyim bir şal almadan çıktığımızda dışarı, akşam ezanları okunurken bir pişmanlık kaplıyor içimizi :)
….
Havalar serinlese de gündemler her dem sıcak.
Öncelikle 2017-2018 eğitim öğretim yılı hepimiz için hayırlı, bol başarılı olur inşaAllah. Bir kulağımız her an bakanlığımızda, kolay değil, hem lise hem de üniversiteye giriş sistemimizde revizyona gidildi bu yıl. Telaşlı demeyelim de oldukça hararetli zihinlerimiz ve de kalplerimiz. ‘Kutumdan ne çıkacak‘ merakı taşıyan yarışmacılar gibiyiz. Hakkımızda hayırlısı olsun. Her ne içeriyorsa yeni sistem, dilerim en çok ‘adalet’ içerir. Hayatın her alanında ve elbette sınavlarında da adalet beklemekteyim. Hak eden kazansın; kimsenin şans ya da torpille işi olmasın! Parası olan değil, aklı olan en önde yürüsün.
Dilerim ki kimse şans eseri bir yerlere gelmesin. Başarı tesadüfe ya da mevki sahibi bir tanıdığa bağlanamayacak kadar değerli ve kutsaldır. Dilerim başarının bu kutsiyetine kimse gölge düşürmesin!
Herkes bulunduğu konuma ‘hakkıyla’ gelsin. Hakkıyla geldiği konumda da adaletini koruyabildiği sürece baki kalsın. Adaleti koruyamayan mümkünse çirkinleşmeden geldiği yere geri dönsün!
Hayat gerçekten çok kısa. Hesap sorulacak her bir nefesimizden, her bir işimizden! Acaba o çetin hesaba değer mi buradaki ucuz hesaplar, ucuz kayırmalar, 3-5 kuruş fazladan kazanma tamahkârlıkları… Değer mi? Allah adildir, adaleti tecelli edendir!
Diğer yandan kullarda aptal değildir! Terazinin dengesinin şaştığını Allah’ın verdiği akıl sayesinde kul da idrak edebilmektedir! Adaleti hele de para uğruna şaştırdığınızda nasıl küçüldüğünüzü şöyle karşıdan görebilseydiniz keşke! Elektron mikroskobu gerek sizi görmeye desem, sanırım mübalağa etmiş sayılmam.
Efendiler küçülüyorsunuz! Bizler teraziyi tanırız, dengesini de biliriz! Şimdi diyeceksiniz ki; kimden bahsediyorsun? Onlar kendilerini bilir! ‘Onlar kendilerin bilir’ dediysem, lafın gelişidir o! Giderken öyle gitmez o lâf !
Haksızlık karşısında susanlardan değiliz efendim; bilen bilir. He susmazda ne yaparsın derseniz; elimizden ne geliyorsa onu yaparız! Karınca misali, bizim taşıdığımız su İbrahim’in ateşini söndürmeye yetmez belki ama hiç değilse safımız belli olur! Hiç değilse ‘haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ sözünün ağırlığının ateşinden kalplerimizi korururuz!
Allah adildir; adaleti elbet tecelli eder…
…..
Diğer taraftan siyaset yazmaktan imtina ediyorum bu aralar; sonbaharın güzelliğine gölge düşürmemek adına. Yoksa, Beykoz da her dem siyasi yazılara ‘malzeme’ boldur. Yerel siyaset için bizde aşure kazanı Muharrem ayında da kaynar, Rebiülevvel ayında da kaynar. Kazanın altına odun atanlar da sağ olsun, kazanın içine gönüllü ‘malzeme’olan da sağ olsun! Amaa elbet bu aşure birgün pişer. Kim bilir o gün bir bakarsınız hiç ummadığınız bir tanrı misafiri gelivermiş; el mecbur biz bu aşureyi ona ikram ederiz! O da pek güzel hem yer, hem sindirir ! Yutulup gittiğinizle kalırsınız… Demem o ki; ‘malzeme‘ olmak çok da iyi bir şey olmayabilir. O da bir nimettir, derseniz; o da baş göz üzerine, ne diyelim ! Razı gelen rızasından gelir!
Neyse siyaseti boş veriyorum, mevsim sonbahar, aylardan Ekim…. Ve ben huzurla ‘kitap okuyacağım‘ … :)